1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

02.11.2003 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Attila Azrak2 Aralık 2003
https://p.dw.com/p/AbwT

Alman basını bugün Hristiyan Demokrat Birlik’in Leipzig’de başlayan kurultayına hem haber hem de yorum sayfalarında geniş yer veriyor. Kurultayda yalnızca parti içi reformlarla ilgili tartışmalar yapılmadı, hükümete eleştirilerin yanısıra Türkiye’nin Avrupa Birliği üye adaylığı da konu edildi.

Münih’te yayınlanan “Süddeutsche Zeitung” gazetesinde köşe yazarı Heribert Prantl imzasıyla yayınlanan yazıda, Hristiyan Demokrat Birlik Başkanı Angela Merkel’i, parti içinde iktidarın tek sahibi olduğu vurgulanıyor. Partinin diğer önemli isimlerinden Roland Koch ya da Hristiyan Sosyal Birlik Başkanı Edmund Stoiber’in başarılarının artık anılmadığına değinen başyazıda, Merkel’in Sosyal Demokratlar’ın güçsüz durumundan yararlanarak, Hristiyan Birlik’i güçlü bir hale getirdiği kaydediliyor. Yazıda kısaca şu satırları okuyoruz:


“Angela Merkel kendi sosyal reform tasarılarıyla partisinin tümünü arkasına alamadığının bilincinde. Yahudi karşıtı söylemleri dolayısıyla partiden ihraç edilen Martin Hohmann konusundaki huzursuzluklar da henüz dinmiş değil. Ancak Merkel bu konuları başka konularla, izleyeceği başka bir çizgiyle örtmeyi tasarlıyor. Bunlarsa tutucu bir toplum politikası, göç politikasında, başörtüsü ve Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği adaylığı karşısında katı bir tutum. Merkel’in politikası neoliberal, ama aynı zamanda tutucu bir politika. Hristiyan Demokratlar henüz kendilerine gelememişken, bu politika tutar. Ya peki Sosyal Demokratlar yeniden güç kazanmaya başlarsa, o zaman ne yapacak sayın Merkel?”

Berlin’de yayınlanan “Die Welt” gazetesi de, Merkel’in kurultayda yaptığı konuşmayı ön plana çıkartıyor ve parti genel başkanının önemli bir aşamaya vardığını belirtiyor. Yorum şöyle:


“Leipzig’de Hristiyan Demokrat Birlik kurultayında konuşan Merkel, partinin modern ve ileriye dönük bir parti olduğu izlenimini verdi. Ancak bu imaj seçim kampanyalarında onlara karşı da kullanılabilir. Yine de seçmenler, halihazırdaki sistemde yapılan değişikliklerin değil, yeni düşüncelerin zamanı olduğunu kavrayacaktır.”

“Stuttgarter Zeitung” gazetesi de Merkel’in damgasını vurduğu Leipzig’deki parti kurultayında başarısının, Hristiyan Demokrat Birlik başkanını başbakan adaylığına bir adım daha yaklaştırdığı görüşünde. Gazetenin yorumunda şu satırlar yer alıyor:


“Bugün Leipzig’de Hristiyan Demokrat delegelere merhaba demeye hazırlanan Hristiyan Sosyal Birlik Başkanı Edmund Stoiber’in işi artık eskisi kadar kolay olmayacak. Bu, iki kardeş partinin farklı bir reform rotası izlemesinden kaynaklanmıyor yalnızca. Asıl neden Angela Merkel. Merkel, hiç Leipzig’deki kadar güçlü olmamıştı.“

Düsseldorf’ta yayınlanan ekonomi gazetesi “Handelsblatt”ta ise bu konudaki kuşkular dile getiriliyor. Merkel’in henüz tüm Hristiyan Birlik Partileri’nin tartışmasız lideri konumuna gelmediğine değinilen yorumda, parti üyelerinin yeniden Edmund Stoiber’in gelecek seçimlerde de başbakan adayı olması istediğine işaret ediliyor. “Stoiber’in lideri olduğu Hristiyan Demokratların Merkel’e sağlık sigortasındaki kişi başına prim ödemesi dolayısıyla saldırması, etkisini gösterecektir” denilen yorumda, gerçekleri söyleyen Merkel’in ileride dürüstlüğün bazen aptallık anlamına de geldiğini kavrayacağı vurguılanıyor.

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder şu günlerde beşinci ziyaretini gerçekleştirdiği Çin’de bulunuyor. Alman basınında genellikle iki ülke arasındaki ekonomik bağ ve olumlu ilişkiler ele alınırken, “Süddeutsche Zeitung” ziyaretin daha çok perde arkasına bakıyor. Çin’in mucizeler ülkesi olduğunu, çünkü buraya ayak basan Alman politikacıların bir anda mucizevi bir şekilde işadamına dönüştüğü görüşüne yer verilen yorumda, şunları okuyoruz:


“Başbakanın görevi aslında birçok alanda gereğinden fazla büyütülen balonları söndürmek olmalıdır. Neden hiç kimse, Çin yapılan 53 milyon Dolarlık dış yatırımın büyük bir kısmının yeniden Çin’e dönen kara para olduğunu söylemiyor? Evet, Çin büyüyor, ama neden kimse Çin’in hangi ölçütlere göre büyüdüğünü söylemiyor? Örneğin Almanya’nın Çin’e yaptığı ihracat Çek Cumhuriyeti’ne yapılan ihracattan daha az. Bu neden açık açık söylenmiyor? Tabi, Çin 1.3 milyar tüketiciyle Çek Cumhuriyeti’nden çok daha büyük bir pazar. ... Almanya Şangay’daki metroyu inşaa ederken, Alman firmaları bu işe çok sevinmişti. Çünkü Çin’e ödenen kalkınma yardımları bu projelerde kullanılıyordu. Ancak kalkınma yardımının Çin’in en zengin bölgelerine akması, Almanya’da protestolara neden olunca, bu projelerden ileride başka projelerin de doğacağı belirtilmişti. Çin’se Alman kalkınma yardımı gelmeyince, yeni projeleri Fransa’ya verdi.”

“Nürnberger Zeitung” gazetesiyse Irak’ta 54 kişinin ölümüyle sonuçlanan son çatışmalara yer vermiş yorum sayfalarında. Yorum şöyle:


“Irak’ta direnişin daha çok bireysel olduğu düşünülen bir anda Samarra’da meydana gelen olaylar, direnişin devrik iktidarın uzun vaadeli bir stratejisi olduğunun altını çiziyor. Buna göre de Saddam Hüseyin, savaş başladığında Amerika’nın askeri gücüne karşı birşey yapamayacağını anlayınca birliklerini ya da uygun gördüğü askerlerini gerilla savaşına hazırlamış olabilir.”

Bir iç politik konuya’da yine “Süddeutsche Zeitung” gazetesinde yer verilmiş. Konu başörtüsü ve 70 ünlü kadının anayasa mahkemesinin başörtüsü yasağına tepkileri. Bildiriyi imzalayan kadınların okullarda başörtüsünü politik amaçla takan kimseyi göçrmek istemediklerini vurguladıkları bildiride bir ikileme düştükleri belirtilen yorumda, kadınların bildirisinde “başörtüsünün Alman toplumundan ayrı bir bilincin sembolü olarak görüldüğü için takıldığı”cümlesi yer alıyor. Gazetedeki yorumda bunun bir ikilem olduğu görüşü yer alıyor.

Son olarak da “Nordwest Zeitung” gazetesine bakıyoruz. Burada spor sayfasında yer alan başlık “Galatasaray Dortmund’ta kendi sahasında oynuyor”. Haberde “her ne kadar UEFA terör saldırıları sonrasında karşılaşmayı tarafsız sahaya almış olsa bile, Galatasaray Alman sahasında da kendi sahasında oynamış olacak” deniyor.