1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

03.01.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tunçak3 Ocak 2005
https://p.dw.com/p/Abs6

Avrupa basınında bugün de ön plana çıkan konu, Güneydoğu Asya’da meydana gelen deprem ve tsunami faciası.

Alman Stuttgarter Zeitung gazetesi yorumunda BM’in Güneydoğu Asya’da üstleneceği rolü irdeliyor:

„BM, Asya’da nasıl bir eser ortaya koyabileceğini, yani varlık amacını kanıtlamalı. Bunun yanısıra BM’in, üyelerinin iyiniyetine bağımlı olduğu unutulmamalı. Eğer üyeler yeterince iyiniyet göstermezlerse, Genel Sekreter Kofi Annan’ın da elleri boş kalır. Dünya genelinde bir dayanışma, dünya genelinde bir organizasyon gerektiriyor. BM örgütünün anlamı ve gerekliliği şimdikinden daha iyi ne zaman anlaşılabilir ki?“

İngiliz gazetesi The Sunday Telegraph, ise BM’i eleştirirken, ABD Başkanı Goerge Bush’a destek veriyor. Yorum şöyle:

“Geçtiğimiz hafta BM’in İnsani Yardımlar Koordinatörü Jan Egeland, dünyanın en zengin ülkelerini, 'cimri' davranmakla suçladı. Ama asıl bu ülkelerin vatandaşları, ödedikleri vergilerle BM programlarına en fazla katkıyı sağlayanlar. Egeland bu

açıklamayı yaparken Genel Sekreter Kofi Annan tatildeydi. Annan tatilini bitirip döndüğünde ise Başkan Bush, yardımları koordine edecek bir dörtlü koalisyon oluşturma girişimini çoktan başlatmıştı bile.”

İsviçre gazetesi Basler Zeitung’un yorumu::

„Hint Okyanusu’nda meydana gelen deprem, insana sınırlarını hatırlattı. İnsanoğlu hayatın yapıtaşlarını ortaya çıkarıyor, başka gezegenleri keşfediyor. Buna rağmen hala doğanın gücü karşısında çaresiz. Geriye kalan ise tevazu ve tevekkül. Bir de, felaketlerin, bizim de katkımızla artmaması için çaba gösterme bilinci… İklim değişikliğinin tahmini etkileri bu konuda yeterince alarm veriyor.“

Düsseldorf’ta yayımlanan Westdeutsche Zeitung da bardağın dolu tarafını görmek gerektiği kanısında. Yorum şöyle:

„ Onbinlerin canına mal olan felaket, bir fırsat olarak görülmeli. Bu sayede gelecekte birbirimize daha saygılı davranmamız ve küresel bir sorumluluk üstlenmemiz gerektiğinin farkına varabiliriz. Yaşanan olağanüstü durum, felaketten etkilenen ülkelerde etnik ve politik engellerin ortadan kalktığını gösteriyor.„

Alman gazetesi Neue Osnabrücker Zeitung’un yorumu ise daha eleştirel:

„Sel felaketi sonrasında bireylerin, devletlerin ve BM’in çabaları sonucu bir umut doğmuştu. Şu günlerde ise eleştirel sorular ön planda. Bu eleştirilerin muhattabı ise felaketten etkilenen ülkeler, devletler topluluğu ve bu bölgelerde tatilini geçiren turistler. Örneğin Sri Lanka’da Tamil gerillaları, yardım ekiplerinin sel bölgeelrine girmesine izin vermedi. Endonezya’da ordu, acil yardımların önünü kapadı. … Hindistan’da hükümetin yaptığı yardımlar konusunda yeterli bilgi yok. Ancak acaba Yeni Delhi vatandaşlarına, komşusu Pakistan ile aşık atmak için silah teknolojisine harcadığı kadar para ayırdı mı? Felaket sonrasında, büyük ölçüde kenetlenmiş görünen devletler topluluğu, neredeyse Güney Asya’daki kadar kişinin öldüğü Afrika ve Irak’taki krizlerde, neden birlik görüntüsü sergileyemiyor. Tatilini sürdüren turistler ise ‚ ‚yanı başlarındaki çamur yığınından cesetler çıkarılırken, nasıl kumsalda uzanabildikleri’ sorusunu kendileri, yanıtlamalı.“

İngiliz gazetesi The Daily Telegraph ise yorumunda felaket bölgesinde tatilini sürdüren turistleri savunuyor. Yorumda Güneydoğu Asya’nın ekonomisinin, turistlerin harcadığı döviz olmadan yeniden canlanamayacağı belirtiliyor.

Avusturya gazetesi Kurier’in yorumunda bölgedeki turistlerin, “çevrede kimsenin Almanca bilmediği” türündeki şikayetleri eleştiriliyor. Yorumda, “Güneydoğu Asya depreminin sebebi milyonlarca yıldır değişmeden geçerliliğini koruyan doğa kanunları. Oluşan acılar ise karşılıklı suçlamalarla değil, kurbanlarla dayanışmamız sayesinde azaltılabilir” deniliyor.

Bugün iki Alman gazetesinde, Süddeutsche Zeitung ve Frankfurter Allgemeine’de, Alman Hristiyan Demokratların Türkiye’nin olası üyeliğine bakışı konulu bir haber yer alıyor. Habere göre bu partiler, Avrupa Anayasası hakkında yapılacak oylamada bazı şartlar öne sürerek Federal Meclis ve Eyalet Temsilciler Meclisi’nde kararlara daha fazla katılım talep edecek. Anamuhalefet bu talebi ise Türkiye’nin üyeliği ile ilişkilendiriyor. Hristiyan Birlik Partililer, AB Anayasası metninin Türkiye’nin olası üyeliği konusundaki soruları yeterince yanıtlamadığını savunuyor. Bu nedenle bazı partililerin Federal Meclis’te Avrupa Anayasası’na “Hayır” diyebilecekleri belirtiliyor.