1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 0302 Presseschau 2

3 Şubat 2010

İsviçre’de gizli hesapları bulunan Alman vergi mükelleflerine ait verilerin satışıyla ilgili tartışmalar ve ABD ile Çin ilişkileri bugünkü Avrupa gazetelerinde geniş biçimde ele alınıyor.

https://p.dw.com/p/LqRG
Fotoğraf: Bilderbox

İsviçreli Neue Zürcher Zeitung, bugünkü yorumunda Alman hükümetinin yaklaşık 1500 yatırımcısına ait İsviçre’deki gizli bankacılık verilerini iki buçuk milyon euro karşılığında satın almaya niyetli görünmesini eleştiriyor:

“Devletin, vatandaşlarına ait bilgileri şeffaflaştırmaya çalışırken, bu konuda aynı özeni kendisi için göstermemesi rahatsız edici bir durum. Lichtenstein olayında devletin çalıntı verilere nasıl ulaştığı karanlıkta kaldı. Vergi kaçakçılarına ait bu bilgilerden faydalanmanın hukuki zemini olup olmadığı araştırılmadı. Bu son olayda da İsviçre Maliye Bakanlığı, bilgilerin gizliliğine atıfta bulunarak, ülkede hesabı bulunanların isimlerini açıklamak istemiyor. İsviçreli İktisatçı Charles Beat Blankhart’ın da açıkça ifade ettiği gibi: Hukuk devletlerinde idari makamlar kamuya, vatandaşların ‘özeli’ ise kendilerine aittir. Hukuk kurallarının geçerli olmadığı ülkelerdeyse bu durum tam tersinedir.”

Avusturya’nın başkenti Viyana’da yayımlanan liberal eğilimli Der Standart gazetesinin aynı konudaki yorumuysa şöyle:

“Devletin suçlularla iş yapamayacağı iddia ediliyor. Tamam, öyle olsun. Peki, o zaman suç işlemiş ancak davalarda esas tanık olarak ifade verdiği için cezası hafifletilip ya da hiç ceza almadan kurtulanlarla yapılan resmî anlaşmalara ne demeli? Şimdi 'bu kişisel haklara müdahaledir' diye ayağa kalkanlar, zanlıların video kameraları aracılığıyla takibine izin verilirken nerdeydi? Hem de bu takibata maruz kalanlar hakkında geçerli bir iddianın bulunması da gerekmiyor; şüphelenmek yeterli görülüyor! Bu konuda çifte standart uygulanıyor olma ihtimali güçleniyor. İşte asıl skandal da bu olur!”

Fransa'da yayımlanan La République des Pyrénées gazetesiyse bugünkü yorumlarına ABD ile Çin ilişkilerini taşımış:

“Birkaç aydır işler kesat. Ilımlı bir yaklaşım sergileyen ABD Başkanı Barack Obama bile Çin gezisini Pekin’den hiçbir karşı adım görmeden tamamladı. Bu yüzden şimdi daha sert bir yaklaşım izliyor. ABD, birkaç gün içinde bunu çok defa ispatlamış oldu. Pekin’in para biriminin değerini artırmaya karşı çıkmasını eleştirdiler, Google ile Çin yönetimi arasındaki gerginlikte de ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, bunun sorumluluğunu Pekin’e yükledi. (…) Bir de Amerikan Savunma Bakanlığı’nın Tayvan’a 6,4 milyar dolarlık silah satışı yapılacağını duyurmasını da unutmamalı.”

İtalya’nın başkenti Roma’da yayımlanan sol liberal eğilimli La Repubblica gazetesi de ABD Başkanı Barack Obama’nın, Çin'in uyarılarına rağmen Tibet'in ruhani lideri Dalay Lama ile görüşeceğini açıklamasıyla alevlenen tartışmalara değiniyor:

“Çin ve ABD arasındaki tango, aralarındaki aşktan kaynaklanmıyor. Bu ikiliyi daha çok, bir çıkar ilişkisiyle dönem dönem kastî olarak diğerine yaklaşan ve belki bir nefeslik de olsa bazen birbirinden uzaklaşan dans partnerlerine benzetmek mümkün. Bu oyunda Çin'e düşen görev, planlanan buluşmayı komünist sisteminin ve buna bağlı imajı gereği protesto etmektir. Başkan Obama ise ideolojik hamleler yaparak, uluslararası alanda verdiği sözlerin arkasında olduğunu göstermek durumunda. Ancak Google, Tayvan ve Dalay Lama ile ilgili stratejik hamlelerin kullanıldığı bu oyundaki taraflar, diğeri olmadan kendisinin de ayakta kalamayacağını çok iyi biliyor.”

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Meltem Karagöz

Editör: Murat Çelikafa