1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 0311 Presseschau 1

3 Kasım 2011

Bugünkü Alman gazetelerinin ağırlıklı konusu Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti ve ziyaret sırasında Alman hükümetine verdiği sert mesajlar.

https://p.dw.com/p/134Iz

Hangi siyasî görüşe yakın olursa olsun Alman gazetelerinin tamamı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarını eleştiriyor. Erdoğan aile birleşimiyle Almanya’ya gelecek eşlerden temel Almanca bilgisine sahip olma koşulunun aranmasını eleştirmiş ve Almanya’nın 'insan haklarını ihlâl ettiği' eleştirisini dile getirmişti. Frankfurter Rundschau gazetesi Erdoğan’ın bu açıklamalarını şöyle yorumluyor:

“Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Almanya ziyaretini, insan hakları savunucusu olarak yarar sağlamak için kullanıyor. Hayır, Erdoğan Türkiye’de sevilmeyen aydınların sırf bu nedenden ötürü mahkeme önüne çıkmaktan artık korkmak zorunda olmadığını söylemedi. Erdoğan Türkiye’de toplanma, örgütlenme ya da dinî inanç özgürlüklerine sahip çıkacağını da ifade etmedi. Bunların yerine, Almanya’daki aile bireylerinin yanına gelmek isteyen Türklerin Türkiye’de az da olsa Almanca öğrenmelerinin, insan onurunu aşağıladığını açıkladı. Erdoğan’ın insan onuruyla ne kastedildiğini, bunun ne anlama geldiğini aslında bilmediği görülüyor.”

Münih merkezli Süddeutsche Zeitung ise yorumunda Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarının Türkiye iç politikasına yönelik olduğu görüşünü savunuyor. Gazete Erdoğan ve bazı Adalet ve Kalkınma Partili politikacıların, 50'nci yıl kutlamalarından kısa bir süre önce Almanya’ya yönelik sert açıklamalar yaptığını hatırlatarak şu satırlara yer veriyor:

“(Erdoğan) Almanya’nın PKK'lı teröristlere ılımlı mumamele ettiği, buraya gelecek Türkler’den Almanca bilgisi istenmesinin insan hakları ihlâli olduğu ve Almanya’nın Türkler’le yeterince dayanışma içinde olmadığı yönünde suçlamalar dile getirdi. Peki, bu açıklamaların 50'nci yıl kutlamaları ile ne ilgisi var? Erdoğan, gürültü patırtı ile Berlin’de bir şey elde edemeyeceğini biliyor. Amacı zaten bu değil. Onun için önemli olan, Türkiye’deki seçmenler. Bu seçmenler Erdoğan’ın kendine güvenini, geleneksel güçlere karşı çıkmasını ve onların karşısında rahat davranmasını alkışlıyor. Fransa Cumhurbaşkanı'nın Libya gezisinin önüne geçmek için ondan önce Libya'ya yaptığı gezide ve Gazze'ye yardım götürürken yakalanan gemiler konusunda İsrail'le yaşanan gerginlikte olduğu gibi. Şimdi sırada Berlin var. Bunun dış politikada yol açacağı zarar büyük olabilir. Ancak Türkiye'de böylesine popülist söylem ve açıklamalar olumlu yankı buluyor. Üstelik sadece orada da değil. Erdoğan Almanya'da yaşayan Türkleri de kendi tahakküm politikalarının bir aracı olarak görüyor.”

Die Welt gazetesi ise aynı konuyla ilgili yorumunda eleştirinin dozunu daha da artırıyor. Gazete Başbakan Erdoğan’ı 'Almanya’da yaşayan üç milyon Türk kendisine aitmiş ve onların patronuymuş gibi' konuşmakla eleştiriyor:

“Türkiye’den Almanya’ya iş gücü göçünü düzenleyen anlaşmanın 50 yıllık geçmişine bakıldığında, bardağın sadece yarısından fazlasının dolu olduğu görülüyor. Burada yaşayan birçok Türk artık Almanya’da orta sınıfa dahil. Küçük işletmeleri var, akademisyen, politikacı ya da sanatçılar. Buranın yerlisi haline geldiler ve varlık gösteriyorlar. Ancak burada yaşayan Türklerin üçte birinin dil konusundaki yetersizliği, en önemli ve kalıcı sorun olmaya devam ediyor.”

Berlin’de yayımlanan Die Tageszeitung da aynı konuyla ilgili yorumunda oldukça sert ifadeler kullanıyor:

“Burada önemli olan birinin ne söylediği değil, aynı zamanda bunu kimin söylediği. Bir Porsche sürücüsünün ateşli bir çevre dostu tavır sergilediğine inanılmaz. Bir kasap iyi bir vejetaryanın nasıl olacağını tarif edemez ve duyma özürlü bir insan iyi bir müzik eleştirmeni olamaz. İşte bu üç örnekte de aynı nokta eksik: İnandırıcılık. Erdoğan da Almanya’da yaşayan Türklerin inandırıcı, güvenilir bir avukatı değil. 'Asimilasyonun insanlığa karşı işlenen en büyük suç olduğu' hakkında uzun uzadıya yaptığı konuşmayla, bu konuda kendisi için neyin önemli olduğunu göstermiş oldu: Erdoğan milliyetçi gelenek içinde, Türklüğün ve İslam dininin çok tipik bir savunucusu. Hayır, Sayın Erdoğan, biz birbirimize ait değiliz.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Ercan Coşkun