1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

04.02.2010 - Avrupa basınından özetler

4 Şubat 2010

Yunanistan’ın borç krizi yüzünden Avrupa Birliği tarafından mali denetim altına alınması, ABD Başkanı Barack Obama’nın Çin ve Avrupa politikalarıyla Almanya-Fransa ilişkileri, Avrupa basınında öne çıkan konular.

https://p.dw.com/p/LsWm
Fotoğraf: AP / DW-Fotomontage

Liberal İsveç gazetesi Dagens Nyheter, Yunanistan’ın had safhadaki mali problemlerini konu alan yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Yunanistan’ın problemi aynı zamanda Avrupa Birliği’nin de problemidir. Avrupa Birliği kurumları çözüme katkıda bulunmalıdır. Bu bakımdan Birlik Komisyonu’nun, Yunanistan’ı gerektiğinde Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı’nda sanık sandalyesine oturtabilecek bir süreç başlatması iyi oldu. Yunanistan mali gerçeklerini tahrif ederek euroya ortak olmuştu. Bunu kasten yaptıysa, o zaman, cezalandırılmayı hak etmiş demektir. Yunanistan, öngördüğü tedbirleri gerçekten uygulayana kadar kayyum tarafından yönetilecek. Bu Birlik üyesini kötü günler bekliyor. Ama, sıkı denetimin alternatifi olmadığını Yunanlar da teslim ediyor. Yunanistan artık kendini veresiye hesabıyla krizden kurtaramaz.”

Neue Zürcher Zeitung adlı İsviçre gazetesi de ‘yoğun ve yorucu tedavinin’ tek çare olduğunu vurguluyor:

“Ekonomiden sorumlu AB Komisyonu Üyesi Joaquin Almunia, Yunanistan’ın durumunu değerlendirirken, son derece sert ifadeler kullandı. Almunia, ‘Avrupa Para Birliği dayanışmasının, Yunan istikrar programını destekleyip uygulanışını denetlemek için istikrar ve büyüme paktındaki kural ve enstrümanların kullanılması anlamına geldiğini’, söyledi. Komisyon üyesi Uluslararası Para Fonu’na başvurulmasının gereksiz olduğunu belirtirken, Avrupa Birliği bünyesinde yapılabilecek yardımlara ise hiç değinmedi. Yıllarca olmayan parayı yiyen ve düzmece istatistikler hazırlayan Yunanistan’ın, yoğun ve yorucu tedaviden geçmekten başka çaresi yok.”

ABD ile Çin arasındaki ilişkilerin gerginleştiğine dikkat çeken İspanyol gazetesi El Periodico de Catalunya, Başkan Barack Obama’nın sertlikte karar kıldığını, şu cümlelerle dile getiriyor:

“ABD Başkanı Obama Çin politikasında önce biraz bocaladı. Çin’deki insan haklarının durumuna değinmedi, Dalay Lama’yı da kabul etmedi. Ama Washington yönetimi şimdi rotasını 180 derece değiştiriyor. İnternet arama motoru Google’ye yapılan Çin saldırısının ardından ABD Tayvan’a silah satacağını duyurdu. Obama’nın, Dalay Lama ile bir araya geleceğini açıklaması, Çin yönetiminin kafasını daha da karıştırdı. Başkan’ın görevinin ilk aylarında izlediği ılımlı politikanın sonuç vermemesi üzerine ABD’nin Çin politikasın radikal değişikliğe uğradı. Çin karşısında esnek davranmak ne zaman işe yaradı ki?”

ABD Başkanı Barack Obama’nın Mayıs ayındaki AB-ABD zirvesine katılmama kararı Die Presse adlı Avusturya gazetesinde şöyle yorumlanıyor:

“Başkan Obama’nın ilkbaharda İspanya’da yapılacak olan zirveye katılmayacağını açıklaması, bazılarını incitmiş olabilir. Ama bu kararın, ağır iç politik baskı altındaki Obama açısından makul olduğu teslim edilmeli. Madrid’deki zirveden, güzel fotoğraflar dışında bir şey çıkmayacağı malum. Obama açısından zirveye katılmak zaman kaybından başka anlama gelmez. Washington’dan gelen iptal haberi, AB açısından ise ağır bir diplomatik tokat anlamına geliyor. Brüksel’de suratlar asık. Konsey dönem başkanı İspanya küplere biniyor. Tam bir fiyasko. Obama’nın uluslararası hiyerarşide Avrupa’ya marjinal yer ayırdığı gözler önüne daha iyi serilemezdi. ABD Başkanı gözlerini çoktan Asya gibi, dünyanın başka bölgelerine çevirdi.”

Fransız gazetelerinden Le Monde, ‘Obama ve Avrupa Birliği’ başlıklı yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Obama’nın iktidara gelmesi Avrupa’da coşkuyla karşılanmış, ikili ilişkilere karşılıklı güvenin hâkim olacağı sanılmıştı. Bugün ise büyük hayal kırıklığı yaşanıyor. Ama kabahati sadece ABD’de aramak doğru değil. Avrupa Birliği önce kendine bakmalı. Lizbon Antlaşması’nın Avrupa dış politikasını daha berrak ve sürekli kılması beklenirken, bunun tam aksi oldu ve Avrupa stratejik ortak olamayacağını gösterdi. Avrupa ders almazsa, daha da marjinal bir konuma düşebilir.”

Son olarak Alman-Fransız ilişkileri konusunda Dernieres Nouvelles d’Alsace adlı Fransız gazetesinde yayınlanan yorumu aktarıyoruz:

“Siyasi kültürleri ve kurumları farklı da olsa, Almanya ve Fransa’nın sorunları hemen, hemen aynı. İkisi de, istihdamı arttırmak, sanayi sektörünü teşvik etmek, borçlarını azaltmak ve krizle mücadele etmek zorunda. Aralarındaki farkların verimli olduğunu inkar etmek, yapıcılık olmaz. Kamu borçlarının sınırlandırılmasının Anayasa maddesi haline getirilmesi, Berlin’in fikriydi. Almanya’dan daha fazla borçlanan Fransa’nın Berlin’i örnek alarak, borçlanmaya Anayasa freni getirmesi iyi oldu.”


© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa