1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

05.08.2011 - Alman basınından özetler

5 Ağustos 2011

Alman gazetelerinde bugün BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye kararı, Afrika’nın doğusundaki açlık felaketi ve giderek tehlikeli boyutlar alan Avrupa’daki borç krizine ilişkin yorumlar dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/12BZl

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Birleşmiş Milletler'in Suriye karşısındaki tutumunu şöyle yorumluyor:

“Suriye devletinin halkına karşı aşırı kuvvet kullanmasından dolayı Güvenlik Konseyi tarafından kınanmasının, Fransa Dışişleri Bakanı’nın söylediği gibi bir dönüm noktası teşkil ettiği şüphe götürür. Karar, bildiri niteliğinde olmayıp, resmi bir belgeye dönüştürülseydi, dönüm noktasından söz etmek mümkün olabilirdi. Ama Güvenlik Konseyi, öncelikle Rusya ve Çin’in Suriye yanlısı tutumlarından dolayı bunu başaramadı. Sonunda ortaya çıka, çıka bir bildiri çıktı. Bu hayal kırıcı netice Esad rejimini yumuşatmaya yetmeyecektir. Oysa çok daha etkili müeyyidelere başvurulabilir, büyük petrol ülkesi olmamasına rağmen petrol satarak para kazanan Suriye hassas bir noktasından vurulabilirdi.”

Berlin’de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi de Birleşmiş Milletler'in Suriye konusunda görüş birliğine varamamasını eleştiriyor:

“Esad’ın askerlerini şimdiye kadar bin 600 göstericiyi katletti ama Birleşmiş Milletler'in en güçlü karar organı karar almaktan aciz kalıyor ve Hintli dönem başkanının ağzından bildiri yayınlamakla yetiniyor. Ama dönem başkanının insan hakkı ihlallerini ve Suriye askerlerinin sivillere saldırmasını kınaması bile Güvenlik Konseyi’ndeki siyasi realiteler açısından bir başarı sayılır. Gerçi büyükelçinin ‘tarafları’, yani silahsız göstericilerle rejimin keskin nişancılarını itidale davet etmesi yadırgansa da, Çin ve Rusya da dahil olmak üzere 15 Güvenlik Konseyi üyesi de Esad rejimini kınayan bir açıklamayı desteklemiş oluyor.”

Basın özetlerine Flensburger Tageblatt gazetesinde çıkan ve Afrika’daki açlık felaketini konu alan yorumla devam ediyoruz:

“Tahminler doğru çıkarsa, içme suyu ve beslenme mücadelesi yüzyılımızın en büyük sınavı olacak. Afrika Boynuzu’ndaki açlık felaketi gelecekle ilgili bir uyarı işaretidir. Önce ihtiyaç sahiplerine acilen yardım edilmelidir. Ama felaket atlatıldıktan sonra geleceği düşünmeye başlamalıyız. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı kuraklık felaketlerine karşı uzun vadeli önleyici tedbirler almalıdır. Bağış çağrıları ve zengin sanayi ülkelerinin yardımları, bu hayati görevin altından kalkmaya yetmez. Dünya devletleri bir yandan sera gazı emisyonunu azaltırken, diğer yandan da dünyanın aşırı hava şartlarından en çok etkilenen bölgeleri için kriz müdahale programları hazırlamalıdır.”

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Barroso’nun milli hükümetlere yönelttiği acil yardım çağrısı ve Avrupa Merkez Bankası’nın yeniden borçlu ülkelerin devlet tahvillerini satın almaya başlaması, borç krizinin vahim boyutlara vardığını ve Euro istikrar mekanizmasındaki yüz milyarlarca euroluk fonun buhranı önlemeye yetmeyeceğini gösteriyor. Süddeutsche Zeitung'un konuyla ilgili yorumu:

“Barroso'ya da ne oldu? Berlin ve Paris'te kepenklerin indiğini ve Fransa Cumhurbaşkanı’nın tatil beldesinden, bu kez de İspanya ve İtalya yüzünden finans piyasalarının tutulduğu titreme nöbetini sadece seyrettiğini mi sanıyor? Komisyon Başkanı uyarı mektubunda, disiplinsiz iletişim ve yetersiz kurtarma paketinin piyasalar tarafından cezalandırıldığını yazıyor. Bu aslında, gerçekleri tersyüz etmekten başka bir şey değildir. İletişimde disiplinsiz davranan ve azimli kurtarma paketini savunup izah edeceği yerde kurtarma operasyonlarıyla ilgili kuşkuları azdıran asıl Barroso’dur. Komisyon başkanının İtalya’yı kurtaracak devasa kurtarma paketiyle ilgili bir önerisi varsa o zaman açık konuşmalıdır.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung'un borç krizini konu alan yorumuyla basın özetlerine son veriyoruz:

“Yunanistan'da yiğit Papandreu siyasi kariyerinin mücadelesini veriyor. İrlanda ve Portekiz’de hükümet değişti. İspanya erken seçim için kasım ayında sandık başına gidecek. Kamu borçları krizi siyasi bedelini ağır ödetiyor. İtalya’da da ateş bacayı sardı. Tahvil faizleri tırmanırken borsa endeksi düşüyor. Başbakan Berlusconi ise her şeyi tozpembe gösteriyor, ekonominin güçlü, bankaların sağlam, hükümetin mükemmel olduğunu söylüyor. Ama inanan kim? İtalya Başbakanı’nın sözüm ona piyasaları sakinleştirmek için anlattıkları aslında onun gerçeklerden giderek uzaklaştığını gösteriyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Hülya Köylü

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik