1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

05.09.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap5 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/AbpK

Avrupa basınında hafta sonu ve bugün itibarıyla öne çıkan konular, Katrina Kasırgası, 18 Eylül’deki Almanya seçimleri öncesi televizyonda karşı karşıya gelen Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ve rakibi Angela Merkel. Ayrıca Türkiye - Avrupa Birliği meselesine ilişkin yorumlar da yer alıyor gazetelerde.

Alman gazetelerinin hepsi, 18 Eylül’deki seçim öncesinde dün akşam televizyonda kozlarını paylaşan Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ve Hıristiyan Birlik partilerinin başbakan adayı Angela Merkel’in tartışmasına yer veriyor. Çeşitli yayın organlarında televizyon düellosuyla ilgili olarak yer alan yorumlar çeşitli.

Almanya’nın en yüksek tirajlı gazetelerinden Bild, düelloyu “Geçmişle – geleceğin çekişmesiydi. Ama önemli olan şu, dün akşamdan beri bütün Almanya, iki ciddi alternatif arasında, iki bambaşka politika arasında seçim yapacağını kesin olarak biliyor. Sosyal barışın tehlikede olduğunu düşünen Schröder, herşeyin olduğu gibi devam etmesinden yana. Oysa ekonomik gidişattan memnun olmayan Merkel ciddi değişiklikler yapılmasını savunuyor” diye yorumluyor.

Düsseldorf merkezli Rheinische Post gazetesi ise “medyatik başbakan Schröder”in eski karizmasındane eser kalmadğından bahsediyor:

“Bu Schröder’in sondan bir önceki büyük gösterisiydi. Son gösterisine 18 Eylül’de çıkacak. Schröder’in yeniden seçilme şansı yok. Zira, televizyon düellosunda da iktidarının başarısızlıklarını gizleyemedi: Beş milyon işsiz, rekor düzeyde borçlar. Angela Merkel ise zor zamanlarda yönetimi ele alacak disiplinli bir kadın portresi çizdi. Neyse ki arada bir de olsa gülümsemeye çalıştı. Peki düellonun galibi kim mi? Seçmen. Bu tartışma seçmenin işini kolaylaştırdı.”

Elbette sadece Alman medyası değil, Schröder - Merkel tartışmasına ilgi gösteren. Örneğin, Belçika’nın sol liberal gazetesi De Morgen, “Genel olarak gayet düzeyli ilerleyen tartışmada, Merkel’in oldukça saldırgan, Schröder’in ise sinirli olduğu dikkat çekti. Schröder, bundan üç yıl önce, Hıristiyan Sosyal Birlik’in bakanı Edmund Stoiber’le çıktığı bir televizyon düellosunda, seçmenlerin beğenisini kazanmayı başarmıştı ama bu sefer aynı şeyi başaramayacak gibi görünüyor” diyor. Fransız Libaration’da ise Angela Merkel’in Schröder kaşısında aciz kaldığı belirtiliyor

Katrina kasırgasına ilişkin, haber ve yorumlar dikkat çekiyor yine bugün de. Düsseldorf’ta yayımlanan Handelsblatt gazetesi de devletin başarısızlığından söz ediyor:

“Amerikan devleti, en önemli görevini yerine getiremedi. New Orleans’te bir haftadır anarşi hakim. Şehir, İngiliz felsefeci Thomas Hobbes’un dediği gibi, ‘insanan kurt olduğu’ bir döneme geri gitti. Soruşturma başlatılacak. Ama sorun sadece, geciken yardımlar ve yetersiz sayıda ulusal muhafızlar değil. Yazılı olmayan toplusal sözleşme ayaklar altına alındı; çünkü devlet, ancak vatandaşlarını koruduğu takdirde onlardan yasalara uymasını bekleyebilir. Düzeni tekrar sağlamak, kentin yeniden inşaasından fazla zaman alabilir.”

Handelsblatt da ayrıca, Katrina sonrası fırlayan petrol fiyatlarıyla birlikte, petrol şirketleri için karlı zamanların başladığını yazıyor.

Frankfurter Rundschau ise “Bush’un adamları yardıma hemen koşmadı. Bush’un bu sözleri, aslında alay olarak algılanmalı. Acil yardım gerektiğinde kendini kurtarabilinler, ya otomobil sahibi olanlar ve/veya doğru semtte oturanlardı. Kendini kurtaramayanlari çin şu genellemeyi yapmak doğru olur: Siyah ve fakirdiler” cümleleriyle, Amerika Birleşik Devletleri Bakanı Bush’un vatandaşlarına yardım ve birlik çağrısı yapmasını eletiriyor.

Alman Süddeutsche gazetesi, “Utanç günü” başlığıyla, Kasırga’nın vurduğu bölgelerdeki durumu özetliyor. Kasırganın Bush’a da ağır hasar verdiğini yazan gazetede, “Gelecek gün ve haftalarda Bush’un yapacakları, geleceği üzerinde etkili olacak. 21. yüzyıl Amerikası’nda ırk ve kökenin, insanları ölüme mahkum edemeyeceğini göstermesi gerek. Zenginler için vergi indirimi talep ederken, halktan kasırgazedelere yardım etmelerini isteycek mi? Acaba krizi tüm boyutlarıyla kavrabilecek mi, yoksa eski tas eski hamam devam mı edecek? Kasırganın, Amerikan toplumunda açtığı delikleri onarmak uzun zaman alacaktır” yorumu yapılıyor.

Türkiye-Avrupa Birliği meselesi ile ilgili yorumlar da Avrupa basınından dikkat çekiyor. Ankara’nın Avrupa Birliği’ne yönelik, arkamızı döner gider tehdidi birçok yayın organında ele alınıyor. Alman Rheinische Post gazetesinde şu yorum yapılıyor:

“Türkiye – Avrupa Birliği meselesinde gerçeklerin açığa çıkmasına az kaldı. Türkiye çok güçyü olduğunu iddia etse de aslında değil. Peki, madem Avrupa Birliği dışında bir seçeneği de var, o zaman Türkiye ne diye ille de müzakere masasına oturmak istiyor. O zaman niye ille de tam üyelik olmalı, imtiyazlı ortaklık olmaz deniliyor? Türkiye çizmeyi aşıyor. Sonuçta, birliğe girmek istiyen Türkiye. Birlik üyesi 25 ülke, Türkiye’ye girmek istemiyor. Eğer Ankara, Kıbrıs kousundaki inadını sürdürürse, otoritesini yitirmesi işten değil. Kıbrıs, Avrupa Birliği’nin çözmesi gereken bir sorun değil.”

Avusturya’da yayımlanan Der Standartd’da ise Orhan Pamuk’un yargılanmasını konu ediyor. Gazetede yer alan değerlendirme kısaca şöyle:

“Tam da Türkiye Avrupa Biriliği ile müzakerele başlayacakken bu haber geldi. Politikacılar, Türkiye’nin çok değiştiğini söylüyor ama bu başka bir şeye işaret ediyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini isteyen politikacılar, acaba sadece istediklerini mi görüyorlar?”