1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

07.04.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Hülya Topcu7 Nisan 2005
https://p.dw.com/p/Abr2

Avrupa basınında bugün, Irak Devlet Başkanlığı’na Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal Talabani’nin seçilmesi, İngiltere’de genel seçimler, Almanya’da açıklanan yoksulluk raporunda Türkler’le ilgili ortaya çıkan düşündürücü sonuç, Alman otomotiv devi DaimlerChrysler’in içinde bulunduğu kriz ve Monaco Prensi Rainer’in ölümüyle ilgili yorumlar dikkat çekiyor.

Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, Talabani’nin Devlet Başkanlığı’na gelmesini Türkiye açısından değerlendirdiği yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Türkiye Başbakanı Erdoğan’la Dışişleri Bakanı Gül, Talabani’ye tebrik mesajı gönderdi. Bunun nedenleri var. Talabani’nin Devlet Başkanlığı’na seçilmesiyle, Saddam rejiminden sonra başgösteren ülkenin bölünme tehlikesi de ortadan kalkmış oldu. Ankara, Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurulmasından eskisine oranla daha az korkabilir. Türkiye ile Kuzey Irak’taki Kürtler arasındaki gerginlik yatıştı. Iraklılar için de Talabani gibi bir lider, Irak’ın bir bütün olarak varlık göstereceğinin garantisi anlamına geliyor.”

Berlin’de yayımlanan Tageszeitung gazetesi ise devlet başkanlığına Talabani’nin seçilmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendirmiyor. Gazetede şu satırları okuyoruz:

“Talabani’nin bugüne kadar edindiği tecrübeler kuşkusuz hem avantaj hem de dezajantajları beraberinde getirecek. Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Talabani’nin devlet başkanlığına seçilmesiyle, aslında Irak yeni bir başlangıç yapmıyor.”

Nürnberger Nachrichten gazetesi ise Irak’taki siyasi gelişmelerle şu yorumu yapıyor:

“Irak devlet başkanlığına bir Kürt’ün geleceği birkaç ay önce olsa düşünülemezdi. Talabani, ülkeyi istikrarsızlığa götürecek bir Kürt devleti kurulması fikrine şu an için sıcak bakmadığını göstermiş oldu. Talabani’nin ABD’nin Irak’la ilgili planlarını başarıya götürüp götürmeyeceği henüz belirsiz. Çünkü Talabani demokrasiyi öğrenmiş bir politikacı değil.”

Alman Die Welt gazetesi, Almanya’daki yoksullukla ilgili olarak açıklanan raporun sonuçlarını mercek altına alıyor:

“Almanya’da yapılan bir araştırma, burada yaşayan Türkler’in üçte birinin yoksulluk sınırının altında, üçte birinin ise yoksulluk sınırında yaşadığını ortaya çıkardı. Bu dramanın birçok faktörü var: Almanya’nın bir göç ülkesi olduğunu kabul etmeyenler ile kendilerini göçmen olarak kabul etmeyenler. Almanya’ya çalışmak amacıyla gelen işçilerin çocukları, yani nesil eğitime önem vermek zorunda. Ancak ne yazık ki Türk öğrencilerin sadece yüzde 5’i başarılı öğrencilerin gidebildiği liselere girmeyi başarıyor. Türkler bu sorunu kendileri çözmeli. Bu arada ülkeye yeni gelen göçmenlerin dil kursuna gitmeye zorlanması da şart.”

Danimarka’da yayımlananan liberal Politiken gazetesi, İngiltere’de Mayıs ayında yapılacak genel seçimlere değiniyor. Yorumda, Irak Savaşı’nın Başbakan Blair’in inanılırlığını yitirmesine neden olduğu belirtiliyor ve şu görüşlere yer veriliyor:

“Birçokları Blair’in 5 Mayıs’taki seçimleri kazanma ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor. Peki Blair bunu haketti mi? Irak Savaşı’na katılma kararı, Blair’in ülkede inanılırlığını yitirmesine neden oldu. Ancak ne yazık ki muhafazakarlar Blair’in politikalarına alternatif getiremedi. Liberal Demokratlar’ın politika sahnesinde üçüncü büyük güç olmasını umut etmekten başka çare yok.”

Bugünkü Alman gazetelerinde Alman otomotiv devi DaimlerChrysler’in dün yapılan hissedarlar toplantısı da geniş yer buluyor. Kölnische Rundschau gazetesinin yorumu:

“Şirketin izlediği strateji bugüne kadar meyvelerini vermedi. Mitsubishi’ye ortaklık 2 milyar 200 milyon dolara maloldu ve hiçbir yarar getirmedi. Yedi yıl önce Chrysler’in satın alınması da kayba neden oldu. Şimdi Smart’ta yapılacak değişiklikler için 1 milyar 200 milyon Euro para harcanması gerekiyor. İşin en kötüsü para getiren Mercedes’in de kazancı azalmaya başladı. Zaten hissedarlar da Yönetim Kurulu Başkanı Schrempp’in başarısızlığının farkında. Bazı hissedarlar dün yapılan toplantıda yıllık bütçe ve kesin hesapları tasdik edip Yönetim Kurulu’nu ve onunla yakın ilişkide olan Denetleme Kurulu’nu ibraz etmeyi reddetti. Bazıları ise daha kolay bir yol seçerek hisselerini sattı.”

Monaco Prensi Rainier’nin ölümü de Avrupa basınında geniş yer buluyor. İtalyan Il Messagero gazetesinin yorumu şöyle:

“Monaco Prensi öldü. Kilisenin çanlarının saat 7’yi doğru çalmasıyla anlaşıldı bu. Monaco’nun Papa II. Jean Paul öldükten sonra üzerine siyah bir bant bağlanan bayrağı yarıya indi. Prensin ölümüyle 55 yıl süren, tarihi değiştiren bir devir sona ermiş oldu.”

Fransız Le Figaro gazetesi ise Rainer’le ilgili yorumunda şu görüşlere yer verdi:

“Rainier, beş Papa ve yedi Fransa Cumhurbaşkanı tanıdı. Şimdi ön plana çıkan soru, Rainer’in oğlu Albert’in Boss diye nitelendirilen Rainier kadar otoriter olmayı başarıp başaramayacağı.”