08.10.2010 - Avrupa basınından özetler

Avusturya'nın Der Standard gazetesi, ABD'nin olası saldırılar nedeniyle vatandaşlarına yaptığı Avrupa'ya seyahat uyarısını taşıyor yorum sütunlarına. Yorum şöyle:

“Terör saldırılarına karşı somut uyarılar, doğal olarak hassastır ve garantisi mümkün değildir. Tüm olumsuz tahminlerde olduğu gibi, bu gibi uyarılar da en iyi durumda dahi güvensizliğe, korkuya ve öfkeye yol açan kötü haber etkisi yapıyor. Avrupa’daki terör tehlikesinin önceki yıllara kıyasla daha büyük olup olmadığı ise meçhul. Vatandaş açısından bakıldığında, muhtemelen durum o kadar vahim değil. Vatandaş zaten, -uyarı olsa da olmasa da- uzun süreden beri gerçek terör tehlikesi altında yaşamak ve seyahat etmek zorunda.”

Madrid merkezli muhafazakâr İspanyol gazetesi ABC ise, Afganistan yönetiminin radikal İslamcı Taliban ile başlatacağı doğrudan görüşmeleri değerlendiriyor:

“ABD, Afganistan hükümeti ile Taliban arasındaki doğrudan görüşmeleri kötünün iyisi olarak görüyor. Bu aslında New York’taki 11 Eylül saldırılarının ardından başlatılan askeri harekâtın başarısızlığa uğradığının bir ispatı. Dokuz yıllık çatışmaların ardından savaş yorgunu olan Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, fayda sağlayacak bir çözümde karar kıldı. Karzai, Taliban’ın bombalı saldırılarla yön verdiği barış yolundan gitmek istiyor. Ülkenin özgürlüğe doğru yürüyüşünü durduruyor ve ülkeyi terör eylemleri ile kaplayan Taliban ile anlaşma sağlamaya çalışıyor.”

Avusturya'nın Kurier adlı gazetesi, Edebiyat Nobel Ödülü'nün Perulu yazar Mario Vargas Llosa’ya verilmesini ele alıyor:

“Llosa 74 yaşında ve çoğu kez olduğu gibi bu kez de ödül yine geç kaldı. Ancak Nobel Komitesi zaten ödülün yıl içinde başarılı olanlara verilmesi fikrinden çoktan uzaklaştı. Kaldı ki Llosa kendisini muhafazakâr liberal olarak tanımlamıştı. Verilen ödül de (aynı Llosa'nın değişken tutumu gibi) insanda kararsızlık etkisi yapıyor.”

Muhafazakar Fransız gazetesi Le Figaro da euronun dolara karşı durmak bilmeyen yükselişini değerlendiriyor: Yorum şöyle:

“Birlik para birimindeki yükseliş, güçlü bir para birimiyle daha iyi başa çıkabilen Almanya dışında, AB ülkelerini tedirgin ediyor. Euro bölgesine dâhil ülkelerin işletmelerinde, üretim maliyetlerindeki artış, rekabet piyasasına olumsuz yansıyor. Parasal istikrasızlığın sebebi olan ülke ise Çin. Çin, dünyadaki diğer ülkeleri adeta Pekin yönetimine, onların para birimine uyum sağlamak için dilekçe veren ülkeler konumuna getirdi. Buna rağmen Çinliler durumu görmezden gelmeyi tercih ediyor. Bu dev, uluslararası komitelerde kendisinin yeni ekonomik süper güç olarak tanınmasını talep ederken, diğer yandan sorumluluğunu üstlenmeye yanaşmıyor. Pekin’e farklı bir üslupla seslenmenin zamanı geldi.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Gezal Acer

Editör: Çelik Akpınar