1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

08.11.2006 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Seda Serdar8 Kasım 2006

Alman basını bugün Türkiye’nin AB ile ilişkilerine, ABD’de gerçekleştirilen Kongre seçimlerine ve Almanya’nın azalan nüfusu ile ilgili konulara yorum sayfalarında genişçe yer veriyor.

https://p.dw.com/p/AbkR

Basın özetlerinde ilk olarak ele aldığımız konu Türkiye–AB ilişkileri. Süddeutsche Zeitung şunları yazıyor: “Almanya’da kimse Türk hükümetini Edmund Stoiber’dan daha iyi eleştiremez. Bunun sebebi ise, Bavyera Eyalet Başbakanı’nın Ankara’daki meslekdaşına inanılmaz derecede benzemesi. Ikisi de seçmenlerini kızdırmak istemiyor, büyük laflar edip sonra umuzsuzluğa kapılıyor, son dakikaya kadar pazarlık yapıyor ve bir karara varıldıktan sonra da bunu hemen sorgulamaya başlıyor. Partnerinin hayatını nasıl çekilmez hale getireceğini Stoiber’den iyi kimse bilemez.”

Der Spiegel dergisinin internet sayfasında ise Türkiye–AB ilişkilerine dair şunlar yazıyor: “İlerleme raporunun formüle edilmesi adeta bir diplomatik denge örneği. Komisyon bir yandan Kıbrıs’ı tanımak konusundan Türkiye’nin daha fazla kaçamayacağına dair açık bir işaret vermek istiyor. Yıl sonuna kadar Türkiye’nin Ankara Protokolü’nü imzalaması gerekiyor yoksa Noel zamanından kısa bir süre önce toplanacak olan AB Konseyi zirvesinde Türkiye’yle müzakerelerin kesintiye uğraması muhtemel. Ancak diğer yandan ise Komisyon, Türkiye’deki Avrupa Birliği muhaliflerinin güçlenerek ülkenin reform sürecini baltalamasından çekiniyor.”

General Anzeiger ise şu yorumu yapıyor: “Brüksel’in Ankara’yı hedef alan eleştirileri sert. Ancak Başbakan Erdoğan’ın da şu an tam ihtiyacı olan şey bu, yani Batı’ya karşı mücadele verdiğine dair sözde kanıt. Çünkü Erdoğan yeniden seçilmek istiyor. Ancak bu aşamada yapılmaması gerek en önemli şey, Türklerin yüzüne kapıyı kaptmak çünkü bu sadece ülkede halihazırda en kuvvetli birimi daha da güçlendirecektir, diğer bir deyişle orduyu. AB, Erdoğan’ı ne kadar eleştirirse eleştirsin, bir o kadar da kendisine ihtiyacı var.”

Alman basınınında yer alan ikici bir konu ise ABD’deki seçimler. Die Welt gazetesi şunları yazıyor: “Amerikan tarihindeki en ucuz seçim kampanyasını m yaşadı? Fazla abartmayalım. Tennessee’den Demokrat Senato adayının Playboy kızlarıyla bir kutlamadaki görüntülerinin olduğu, “hem bu kızlarla eğlen hem de adaylık filmini klisede çek, bu utanmazlık” sözlerini içeren Cumhuriyetçilerin tercih ettiği seçim kampanyası yönteminin biraz müstehcen olduğunu tamam kabul edelim. Ancak buna sinirlenmek gerekir mi? Amerika’daki seçimlerin felsefi bir yanı yok. Amaç süpergüç içerisinde gücün kendisini elde etmekti ve bunun için de çekinmeden savaşıldı.”

Alman basınının ağırlıklı olarak yer ayırdığı üçüncü ve son konu ise, yaşlanan Alman nüfusunun yarattığı panik. Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yorumu: “Alman Istatistik Enstütüsü’nün verilerine göre 82,4 milyon olan Alman nüfusu, 2050 yılına gelindiğinde 69 ila 74 milyon arasında bir orana düşmüş olacak. Ne daha yüksek doğum oranı ne de daha fazla bir göç bunu durdurmak için yeterli değil. Bunun en büyük sebebi ise, düşük doğum oranları. Bu rakamlar, aslında uzun zamandır bilinen nüfus oranındaki değişimi kanıtlar nitelikte.”