1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

08.12.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap8 Aralık 2005
https://p.dw.com/p/AboE

Uzun süredir dünya gündemini meşgul eden Amerikan istihbarat servisi CIA’in gizli faaliyetleri, bugün de Avrupa basınında geniş yer buluyor. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’in Avrupa gezisi çerçevesinde, Washington yönetiminin tutumu ve dünyada işkence sorunu ele alınıyor.

Almanya’da yayımlanan Financial Times Deutschland gazetesi, ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın işkencenin yasak olduğuna dair sözlerini yorumluyor:

“Rice, işkencenin Amerikan yasalarına göre yasak olduğunu açık ve net bir biçimde söyledi. Keşke bu açıklamayı çok daha önce yapsaydı. Haftanın başında yaşanan, işkencenin tanımına ilişkin manasız tartışma da böylece son bulmuş oldu. Ama hala çözülemeyen sorunlar var ortada. Örneğin, tutukluların işkence yapıldığı bilinen ülkelere iadesi meselesi çözüm bekliyor. Washington, bu konuda kararını açıklamadı. Amerikan hükümeti, tutukluları işkence yapan ülkelere iade etmeyeceğini açıklar ve böylece hukuki çerçeveye yeniden girirse bu Avrupa ile ilişkilerin normalleşmesine katkıda bulunur.”

İsviçre’de yayımlanan Genfer Zeitung ise Rice’ın açıklamalarını yeterli bulmuyor ve Rice’in sözlerinin satır aralarını okumaya çalışıyor:

“ABD Dışişleri Bakanı Rice’in sözlerinin ne anlama geldiği bir süre sonra açıklık kazanacaktır. Washington geçmişte de kendine hep bir açık kapı bıraktığı açıklamalar yaptı. Daha önce de ‘biz işkence uygulamıyoruz’ denildi, ama işkence tanımının içi boşaltıldı. Şimdi sormak gerikyor: Washington gayri insani ve kötü muamele denince ne anlıyor acaba? Yoksa Rice’ın, Amerikan devletine hizmet edenlerin işkence yapmasının yasak olduğuna ilişkin sözleri, resmen devlet adına çalışmayanların işkence uygulamalarının meşru sayıldığı anlamını mı taşıyor? Bu bir kılıf mı? Peki CIA’in gizli hapishaleri için uluslararası hukuk normları geçirli olacak mı? Açıkçası Rice, varolan soruları cevaplamaktan çok, yeni sorular ortaya attı.”

Alman Die Welt gazetesine göz atıyoruz:

“Dünyanın yegane süper gücünün tutuklulara işkence uygulamadığını açıklamak zorunda kalması, kaygı verici doğrusu. Hiçkimsenin bu açıklamalara inanmaması ise daha da ürkütücü. ABD Başkan Yardımcısı Cheney, Amerikan hapishalenerinde işkencenin meşrulaştırılması için çaba harcadıkça, kimse de inanmayacaktır. Bu arada Avrupa turnesindeki Rice’ın da tavır değiştirdiği görüldü. Almanya’da son derece kararlı görünürken, Ukrayna’da ağız değiştirdi, memurların tutuklulara kötü muamele etmelerinin yasak olduğunu söyledi. Şimdi herkes bu tavır değişikliğinin nedenini merak ediyor.”

Almanya’nın yerel ölçekli basın organlarından Rheinische Post ise ‘ABD ile ilk kavga’ başlıklı bir yorumu taşımış sayfalarına. İşkence sorunu Avrupa perspektifinden sunan gazetede şöyle deniliyor:

“ABD üzerindeki baskı artıyor. Avrupa işkenceye sıfır hoşgörü gösteriyor. Batı, Türkiye’de işkencenin önlenmesi için çaba harcıyor. Dünyanın başka bölgelerindeki işkence uygulamalarını da kınıyor. Rice’ın işkencenin yasaklancağına dair açıklaması elbette kulağa hoş geliyor. Peki Rice’ın dedikleri gerçekten hayata geçirilebilecek mi? Ya Washington, işkence tanımını yorumlama özgürlüğünden vazgeçmek istemezse? Bush hükümetinin yöneleceği yönü kestirmek zor doğrusu. Amerikan yönetimi her ne kadar terörle mücadelesinde haklı olsa da, hukuki çerçeve dışına taşmamalı.”

Ve Batı medyasının yakından ilgilendiği bir başka konuya, Avrupa Birliği bütçe tartışmalarına ilişkin gazetelerde yer alan yorumlara geçiyoruz şimdi de. Fransız ekonomi gazetesi La Tribune’da şu satırları rastlamak mümkün:

“Avrupa ruhu neredesin? Avrupalılar’ın ne kadar çabuk kavga edip birbirlerine sırt çevirdiklerini gördükçe, Avrupa ruhunun varlığından şüpheye düşmemek elde değil. Her ne kadar bütçe tartışmaları sadece para etrafında dönmüyor. Avrupalılar, AB kasasına daha fazla parak akıtmak istemiyor. Böylece Avrupa macerasının temel prensiplerine, üye ülkelerin dayanışması ilkesine karşı çıkmış oluyorlar. Ve esas ilginç olan, Avrupa Birliği’nin kurulmasını sağlayan zengin devletlerin, yani birliğin temel diriklerinin de prensiplere aykırı davranmaları.”

İngilizlerin liberal gazetesi The Guardian ise bütçe krizi ve İngiltere’nin çok eleştiriler önerisine ilişkin şu yorumu yapıyor:

“İngiltere Başbakanı Tony Blair, yoksullardan çalıp zenginlere dağıtıyor. En azından AB Komsiyonu Başkanı Barroso onu böyle tarif ediyor. Ama buna karşılık İngiltere’de birçok kişi Blair’in teklifinde ısrarcı olmasından yana. Bu arada, bütçe krizini bahane edip, İngiltere’yi yeni üyelere karşı düşmanca davranmakla suçlayan birçok ülke, önce kendine bakmalı. Ama pek yakında yapılacak olan Brüksel Zirvesi’nde önemli olan, tüm üyelerin dayanışma göstermeye niyetli olmaları. Çözüm yolu ancak böyle bulunabilir.”