1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

09.03.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Elmas Topcu9 Mart 2005
https://p.dw.com/p/AbrM

Bugünkü Avrupa basınında, Türkiye-AB ilişkileri ve Çeçen lider Aslan Mashadov'un öldürülmesiyle ile ilgili haber ve yorumlar ön plana çıkıyor.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesi ile Türkiye’de düzenlenen gösterilere polisin sert müdahalesi Avrupa Birliği Parlamentosu ve birlik üyesi ülkelerde Türkiye karşıtı seslerin yeniden yükselmesine neden oldu. Hristiyan Demokrat Birlik Partili Avrupa parlamenterlerlerden Elmar Brok, 3 Ekim’de başlaması öngörülen müzakerelere belki de başlanamayacağını belirtti. Avrupa Parlamentosu Sosyalist Parti Grup Başkanı Martin Schulz da, Ankara’nın reformları bir an önce yürürlüğe koyup, hukuk devleti olma çabasını sağlamlaştırması gerektiğine dikkat çekti. Schulz, bu tür hazırlıkların tamamlanması halinde Türkiye-Avrupa Birliği görüşmelerine gölge düşmeyeceğini belirti.

Türkiye’nin, demokratik hak ve özgürlükler konusunda Avrupa Birliği standardında olup olmadığı tartışmaları gazete sütunlarına da yansıdı. Münih’te yayımlanan Münchener Merkur gazetesi, Avrupa Birliği’ne girmek için kapıya dayanan Türkiye’de göstericilere sert biçimde müdahale edilmesini ve Alman politikacıların buna tepki göstermemesini eleştiriyor.

“Türk hükümeti, güvenlik güçlerinin göstericilere saldırıp, coplamalarını üzüntü ile karşıladığını belirtti. Ankara’nın üzüldüğü, sakın polislerin göstericileri döverken kameralara yakalanacak kadar aptal davranmaları olmasın? Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, polisin müdahalesini, gösterilerin izinsiz yapılmış olması ile savundu. Gül bu açıklaması ile, en azından Yeşiller Partisi Başkanları'ndan Claudia Roth’u ikna etmişe benziyor. Böylesi durumlarda hemen eleştiride bulunan Claudia Roth, askeri dikdatörlükleri andıran manzara karşısında hiç ses çıkarmadı. Türkiye Başbakanı Erdoğan, Aralık ayında Avrupa Birliği’nin önüne koyduğu her engelin üzerinden atlayıp geçmeye hazır olduğunu sergilemişti. Şimdelerde bunların tamamının göstermelik olduğu ortaya çıkıyor. Savunmasız kadınlara saldırmakla, Türkiye, Avrupa standartlarından daha ışık yılı kadar uzakta olduğunu gösterdi.“

Main-Post gazetesi de yorumunda Türkiye ile Avrupa Birliği’nin demokrasiden anladıkları şeyin çok farklı olduğuna dikkat çekiyor:

„Türkiye’de yaşananlar, Avrupa Birliği ile Türkiye’nin demokrasi kavramından anladığı değerlerin ne kadar farklı olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu gerçeğin netleşmesi, Türkiye’nin Birliğe üyeliğini her fırsatta savunan Yeşiller Partisi Başkanı Claudia Roth gibi düşünenlerin yüzüne bir şamar gibi indi. Ortaya çıkan gerçek, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yakınlaşabilmesi için kendini köklü bir biçimde değiştirmesi gerektiği.“

Süddeutsche Zeitung gazetesi de, hafta sonu Türkiye’de yaşanan görüntülerin Avrupalıların belleklerine yeniden şüphe tohumları ektiğini yazıyor:

„ İstanbul’da neler oluyor, bu ne değişiklik? 17 Aralık zirvesinin üzerinden daha ne kadar zaman geçti ki? Türkiye, 3 Ekim’de başlayacak müzakerelere sevineceği yerde, yaşanan olumsuz gelişmeleri haklı çıkarmaya çalışıyor. Araştırmalar, Türk halkının yüzde 70’inin hala Erdoğan hükümetinin reform çabalarını desteklediğini gösteriyor. Öte yandan büyük bir kısmının da, Avrupa Birliği ile müzakerelerin daha çok süreceği ve sonuçta Türkiye’ye kapıların tekrar kapanacağına inanandığı tespit edilmiş. Özellikle Fransa ve Almanya’daki Türkiye karşıtı atmosfer, Türkler arasında Avrupa Birliği’ne olan inancı zedeliyor. Bu da en çok Avrupa Birliği’ne antipati duyan milliyetçi kesimin ekmeğine yağ sürüyor. İstatistikler, Türkiye’de milliyetçi kanadın yeniden yükselişe geçtiğini gösterdi.“

Avrupa basınında öne çıkan ikinci konu da Çeçen lider Aslan Masadov’un öldürülmesi. Moskova’da yayımlanan Gaseta adlı gazete, Kremlin’in tersine Mashadov’un terörist olmadığını yazıyor yorumunda.

„ Aslan Masadov, en önemli görevi olan, Çeçenistan’a barış getirme amacını tamamlayamadan öldü. İsyancıların başında artık seçtikleri bir lider yok. Masadov’un yerini kimin dolduracağı sorusu, terörist grupları destekleyen klanlar arasında kanlı iç çatışmalara neden olabilir. Mashadov’un liderliğini devralabilecekler listesinin başında Doku Umarow geliyor. Umarow, Masadov’u, münafık Ruslar'la bağlantıya geçmesi halinde öldürmekle tehdit etmişti.“

Aynı konuda muhafazakar Polonya gazetesi Rzeczpospolita ise Mashadov olmadan da savaşın devam edeceğine dikkat çekiyor.

„ Mashadov Çeçenler arasında en fazla saygı gören liderdi. Sivillerin öldürüldüğü saldırıları kınıyor, terörist eylemleri mahkum ediyor, Ruslar'la pazarlığa oturmaya açık kapı bırakıyordu. Diri ele geçirilmeliydi, olmadı. Ölümünden Moskova sorumludur. Masadov’un yerini kimin dolduracağı konusunda Çeçen halkının fazla alternatifi yok. Eğer, Mashadov’un yerine herkesçe kabul gören bir lider getirilemez ise, Çeçenistan’daki anlamsız savaş gelecekte daha da şiddetleneceğe benziyor“.