1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

09.06.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay9 Haziran 2005
https://p.dw.com/p/AbqK

Erken seçim, Alman iç politikasının en önemli konusu olmaya devam ederken, bu çerçevede hergün yeni haberler, spekülasyonlar ve ihtimal hesapları çıkarılıyor. Eyalet ve belediyeler düzeyinde onbir seçimdir gerileyen Alman Sosyal Demokrat Partisi için erken seçimin tek kurtuluş yolu olduğuna kanaat getiren Başbakan Gerhard Schröder’in siyasi geleceğiyle ilgili soru işaretleri de yorum köşelerinde ele alınıyor. Süddeutsche Zeitung gazetesinin değerlendirmesi şöyle:

“Schröder taktisyen olabilir ama, strateji ustası asla. Erken seçim duyurusuyla kuşatmayı yarsa da kendini bir anda savunmasız bir şekilde düşman hattında buldu. Başlattığı atağı nasıl sürdüreceğini de bilemiyor. Bu durumdan da herkes kendine göre sonuçlar çıkarıyor. Schröder’in opsiyonları arasında ricat edip normal yasama döneminin sonunu beklemek de var. Sosyal Demokratlar, kaleyi kuşatanların birbirine düşebileceklerinin hesabını yapıyor olabilirler. Normal seçim tarihine kadar Birlik partilerinin bayan başbakan adayı da solabilir. Aynı zamanda seçmen ana muhalefetin seçim programına bakıp, Hristiyan Birlik iktidarının çok daha acı reçetelerle karşısına çıkacağına kanaat getirebilir.“

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin konuyla ilgili yorumu ise şöyle:

“Schröder iktidarını kurtarmak için elindeki son imkanı anayasal çerçeveye oturtup erken seçim hedefine ulaşmaya çalışıyor. Koalisyon ortağı Yeşiller ile Sosyal Demokrat Parti’nin sol kanadı ise buna direniyorlar. Partiden yükselen eleştirilerin muhatabı, reform politikası yüzünden karşısına aldığı sol kanadın şantajına maruz kaldığı izlenimini uyandıran Başbakan Schröder’dir. Schröder muarızlarının öne sürdükleri, Eyalet Temsilcileri Meclisi’ndeki çoğunluğun farklı olduğu şeklindeki tez Almanya’nın anayasal yapısıyla örtüşmemektedir.“

Alman iç politikasından Avrupa Birliği’ndeki Anayasa krizine geçiyoruz. Süddeutsche Zeitung gazetesi, Avrupa Parlamentosu’nun krizdeki rolüne ayırdığı yorumunda şu değerlendirmeyi yapıyor:

“AB Anayasası’nın doğumuna yardımcı olan Avrupa Parlamentosu anayasayı kendi elleriyle toprağa vermek istemiyor. Avrupa Halk Partisi adıyla temsil edilen Hristiyan Demokrat parlamento grubu onaylama sürecine ara verilmesini istiyor. Anayasa’nın olumsuz referandum sonuçları girdabına kapılması mümkün. Anayasayı hazırlayan Komisyon, Konsey ve parlamentolar halkı ikna gücü sergileyebileceklerse o zaman anayasayı bekletmenin yararı olabilir. Devlet ve hükümet başkanları önümüzdeki hafta yapılacak olan Birlik zirvesinde mali anlaşmazlıkları aşıp anayasa krizini kamuoyu önünde tartışarak, Avrupalı’lık düşüncesinin ölmediğini gözler önüne serebilirler.“

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili olarak Komisyon üyesi Günter Verheugen ile Hristiyan Sosyal Birlik’in ağır toplarından Michael Glos arasında cereyan eden atışmayı şöyle değerlendiriyor:

“Verheugen genişlemeden sorumlu komisyon üyeliği sırasında yaptıklarını canla başla savunuyor. Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan Hristiyan Sosyal Birlik’in meclis grup başkanı Glos’u, ’gelecekteki Türk işkence kurbanlarından sorumlu olmakla’ suçlaması, birliği genişletme hayallerinin temelindeki düşünceyi açığa çıkarmıştır. Bu mantığa göre, ’Türkiye işkenceye sadece tam üyelik perspektifi varoldukça başvurmayacaktır’, yargısına varmak mümkündür. Bu dostlardan hangisini benimseyeceğine Türkler karar verir. Avrupa birleşme sürecinin başardığı ile başarması mümkün olanı arasındaki hassas dengeyi tehlikeye atanlardan Avrupalı artık bıkmıştır.“

Avrupa Anayasası’nı halkoyuyla ret edilmesinden sonra Fransa Başbakanlığı’na atanan Dominique de Villepin hükümet programında, anayasa krizine Fransa ile Almanya arasında belli alanları kapsayan bir birlik kurarak karşılık verilmesini önermesi Alman basınında geniş yankı buldu. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, yeni hükümetin programını şöyle yorumluyor:

“Yeni Fransa Başbakanı’nın ana hedefinin işsizlikle mücadele olacağını duyurması zaten bekleniyordu. Ancak işsiz sayısının devlet teşvikleriyle temkinli liberalleşme adımlarından oluşan karma bir programla azaltılabileceğine inanan az. Anlaşılan bu hükümet te ya bünyesindeki çelişkiler yüzünden felc olacak ya da liderler arasındaki çekişmeye kurban gidecek. Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın oynayacak başka kozu kalmadı.“

İsveç’in Dagens Nyheter gazetesi ise İngiltere Başbakanı Tony Blair’in Afrika’ya yardım girişimi yorumluyor:

„Tony Blair krizdeki AB’nin dönem başkanlığını üstlenirken dünya politikasında azimli adımlar atmaya da devam ediyor. Afrika kalkınma yardımlarını temmuz ayında ev sahipliğini yapacağı Sekizler Grubu zirvesinin baş gündem maddesi yapacak. İngilizler’in Amerikan başkentindeki karar mekanizmasında etkili olmasını herkes isterdi. Ama Başkan Bush’un yaklaşımı, Tony Blair’i daha mütevazi olmaya zorluyor.“