1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

09.11.2005 - Avrupa basınından özetler...

9 Kasım 2005
https://p.dw.com/p/AboZ

Avrupa basını yaklaşık 10 gündür olduğu gibi bugün de Fransa’daki sokak çatışmalarına geniş yer ayırmış. Fransız hükümetinin 50 yıllık bir yasayı tarihin tozlu raflarından çıkarması ve Avrupa perspektifinden Paris isyanına ilişkin yorumlar sayfalarda dikkat çekiyor.

Basın turumuza başlarken, ilk önce, Fransa’da yayımlanan ekonomi gazetesi Le Tribune’a bir göz atıyoruz. La Tribune, Fransız toplumunun giderek yaşlandığına, gençlerin yaşlı topluma entegre olmalarının önemli olduğuna dikkat çekiyor: „Birçok Batılı ülke, göçmenlerin entegrasyonu konusunda Fransa’dan daha ileri düzeyde değil. Amerika’da çete savaşları bütün hızıyla sürüyor. İngeltere’de de gençler ciddi sorunlarla karşı karşıya. Toplum yaşlandıkça, göçmen, yani entegrasyon sorunu daha da belirgin hale gelecek. Nesiller arasındaki iletiyim sağlıklı olmalı. Bunun için çalışılmalı. Bu açıdan bakıldığında banliyölerde yaşanan krizin iyi bir tarafı da var. Yetkililere bu sorunla uğraşmaları gerektiğini hatırlatıyor.“

Bir başka Fransız gazetesi, katolik La Croix da şiddetin önlenmesi için Fransız hükümetinin olağanüstü hal yasasından yararlanmasını yorumluyor: „Sokağa çıkma yasağı uygulansın mı? Kısıtlı bir alanda mı yoksa geniş kapsamlı olarak mı uygulansın? Sokağa çıkma yasağıyla şiddetin önünün alınabileceği kesin değil. Hatta sokaktaki gençleri daha da provoke edebilir. Böyle radikal önlemlere başvurulmasının sebebi, sokakta çatışan gençlere gözdağı vermek ve toplumun diğer kesimlerini sakinleştirmek. Fakat hükümet, huzur ve güveni sağlamaya çalışırken, esas sorunları, ayaklanmanın sosyal ve ekonomik nedenlerini gözden kaçırmamalı.“

İsviçre’de yayımlanan Basler Zeitung, Fransız hükümetinin aldığı radikal önlemlerin ters tepeceğinden emin: “Olağanüsüt hal ilan edilmesiyle, hükümet yangına körükle gitmiş oluyor. Bu sadece bir gövde gösterisi. Ama gövde gösterisi yaparak aslında ne denli zayıf olduğunu kabullenmiş oluyor. Gerçekten de sadece birkaç bir genç sokaklara döküldü diye koca bir şehrin varlığı tehdit altında mı? Radikal yöntemler ebaşvuran hükümet, kendi elleriyle durumu dramatize ediyor. Fransa Başbakanı ateşle oynuyor. Bir sonraki adım askeri devreye sokmak. Hükümet henüz buna gerek yok diyor. Gerçekten bunu ihtiyaç olduğu mu düşünülüyor?“

Almanya’nın yüksek tirajlı yayın organlarından Frankfurter Allgemeine Zeitung da 13. gününü geride bırakan Fransız varoşlarındaki ayaklanmaları yorum sütunlarına taşımış: „Paris yönetiminin, şiddeti kontrol altına almak için başvurduğu radikal yöntemler, çaresizliğin dışavurumu aslında. Cezayir Savaşı döneminden kalma bir yasanın yürürlüğe konması ve sokağa çıkma yasağı, askeri bir disiplinle sorunların üstesinden gelme kararlılığını gösteriyor. Ama unutulan bir şey var: İnsanların sokağa çıkmasını engellemek, arabaları ve binaları ateşe vermelerini engellemek kadar zor. Köklü sorunları ve aksaklıkları ortadan kaldıracak mucize bir ilaç maaleesef yok. Bütün Avrupa şapkasını önüne koyup düşünmeli: Fransa’nın başına gelenler bütün ülkelerin başına gelebilir.“

Paris isyanına Avrupa perspektifinden bakan yerel ölçekli Frankfurter Neue Presse de tehlike çanlarının çaldığını ileri sürüyor: „Sadece kendine güvenli toplumlar çocuklarını iyi eğitip geliştirebilir. Öncü kültür kavramı haksız yere yerden yere vuruluyor. Zira öncü kültür, iyi bir yönlendirici olabilir. Örneğin Almanya’da yaşayanlar Almanca öğrenmeli, demokratisini prensiplerine uymalı, hatta kadınların toplumda değişen konumlarını kabullenmeli. Bir sürü kötü olay yaşandı Avrupa’da. Hollanda’daki van Gogh cinayeti, Londra’daki saldırılar ve şimdi Fransa’daki intifada… Paralel toplumların varlığına karşı çıkmamanın sonucu bütün bunlar. Çokkültürlülüğe duyulan bu saf inanç günün birinde, hem toplumlar hem de tek tek bireyler için hayati tehlike arz edebilir.“

Ve Almanya’nın bir başka saygın gazetesi, Süddeutsche Zeitung da, Fransa ve bir göç ülkesi olan Almanya arasında paralellikler kuruyor. „Türklerin keşfi“ başlıklı yazıda şöyle deniliyor: „Türkler on yıllardır almanya’da yaşıyor ama şimdiye dek kimse onlara pek aldırmıyordu. Fransa’da ateş sokaklara sıçrayınca Almanya’da da benzer olaylar yayanmasından endişe ediliyor. Birçok Türk çocuğu yeterli eğitim alamıyor. Şimdiye dek hiçbir şey yapımladı, para harcanmadı. Şimdiyse devlet alel acele bir şeyleri tamir etmeye çalışıyor. Ama bundan sonra yapılcakların ne denli başarılı olacağı şüpheli doğrusu.“

Basın özetlerimizi, Berlin Duvarı’nın yıkılışının 16. yıldönümüne ilişkin Alman Lausitzer Rundschau gazetesinde yer alan bir yorumla noktalıyoruz: “Duvar, Doğu’yu emperyalistlerin kötü etkisinden, yalanlarından korumak için inşa edilmişti. 16 yıl önce yıkıldığı söyleniyor, ama kafalarda hala o duvar var. Çünkü Batı’da yaşayan birçok kişi, şimdilerde, Duvar’ın arkasındaki Doğu Almanya’nın iyi ve korunaklı bir yer olduğu sanısına kapılıyor. 16 yıl önce insanların neden sokaklara döküldüğü unutuluyor. Birçok kişinin kafasındaki Duvar, net görmelerini engelliyor. Ama gelecek nesilleri gerçeği bütün çıplaklığıyla aktarabilmek için kafalardaki bu bu Duvar yıkılmalı.”

Basın özetlerimiz burada sona eriyor.