1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

10.06.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu10 Haziran 2004
https://p.dw.com/p/AbuR

Bugünkü Alman basınında yer alan yorumlarda Leyla Zana’nın tahliyesi ve G8 Zirvesi konuları öne çıkıyor:

Neue Osnabrücker Zeitung’da yayınlanan yorumda Leyla Zana’nın tahliyesi ile ilgili karar üzerinde duruluyor:

"Böyle bir Türk hükümeti karşısında şapka çıkarılır. Recep Tayyip Erdoğan kabinesi, AB’ye giden yolda kararlı adımlar atıyor. Kürt azınlık ile ilgili rota değişikliği bu yoldaki en önemli kilometre taşlarından biri. Çünkü Kürtler’e ve kültürlerine yönelik eskiden yaşanan ırkçı uygulamalar gözönüne alındığında Türk devlet televizyonunda Kürtçe yayınların başlaması gerçek bir sansasyon. Bu gelişmelerin arkasında, Erdoğan’ın meclisteki üçte ikilik çoğunlukla gerçekleştirdiği kapsamlı dönüşüm yatıyor. Erdoğan yargıya nihayet hukuki duruma göre karar verme serbestisi tanıyor."

Neue Zürchner Zeitung’un aynı konudaki yorumunda ise şu satırlar yer alıyor:

"Leyla Zana bir semboldür ve tahliyesi de önemli sembolik değer taşıyan bir eylemdir. Kürt politikacı on yıl boyunca azınlıklara baskı uygulayan, demokratik siyasi temsil hakkı tanımayan, hukuk devleti olmayan bir devletin tutsağı idi. Şimdi Ankara yönetiminin, demokrasi, hukuk devleti, azınlık haklarının korunması yönünde ilerleme iradesi giderek daha da açıklık kazanıyor."

ABD’de gerçekleştirilen G8 zirvesi ile ilgili yorumlara geçiyoruz şimdi de. Lausitzer Rundschau gazetesinde şu satırları okuyoruz:

"ABD Başkanı Bush şimdi karmakarışık Irak politikasına yeşil ışık yakılmasını istiyor. Sunduğu Ortadoğu girişimi de Irak politikası kadar belirsiz. Giderek zorlaşan seçim kampanyası için Chirac, Schröder ve Putin’in desteğine ihtiyacı var. Eski savaş karşıtlarının Bush’a özgü bu tipik kısa soluklu güç gösterisini kabul etmeleri ise şaşırtıyor. Küreselleşmede gerçekleri algılamaktan kaçınılan yeni bir dönem yaşıyoruz. Bunu değiştirmeye en uygun araçlar dünyanın önde gelen sekiz ülkesinin elindedir. Sekizler Grubu, Arap dünyasına ekonomik iyileşmeye giden yolu açabilir. Ancak enerjiye duydukları açlık nedeniyle sadece bu ülkelerde petrol milyarlarını yöneten egemen klikleri destekliyorlar. Milyonlarca Arap genci ise yetersiz eğitim ve mesleki perspektiften yoksun kalarak, şiddet fetvası veren aşırı dinci çevrelerin eline düşme tehlikesi içinde. G8 Zirvesi'nin yapıldığı doğa harikası Sea Island’dan gelen lüks içindeki görüntüler kriz bölgelerine de bir mesaj vermiş oluyor. Bizim rahatımız yerinde. Diğer yerlerdeki sorunlar ise sadece rahatımızı bozar."

Yorumlarda öne çıkan bir başka konu, Irak konusunda yaşanan diplomatik krizin ardından Bush ve Schröder arasında yaşanan yakınlaşma, Rheinische Post gazetesinde şu satırlara yer veriliyor:

"Bush ile Schröder iki gerçek erkek gibi el sıkıştı: Erkeksi ve kudretli. İki zayıf tipten güçlü görüntüler... Bush seçim kampanyasının içinde. Irak’taki işkence fotoğraflarının ardından olumlu işaretler ve iyimser görüntilere acil ihtiyacı var. Bir zamanlar Bush’u eleştiren Schröder ile çekilen barış fotoğrafı da pembe tabloya uyuyor. Bush’un G8 Zirvesi'nde sunduğu Ortadoğu projesi de başkanlarının yenilikçi ve siyasi açıdan yaratıcı görünmesi nedeniyle Amerikalılar’da olumlu etki yaptı. Ama Schröder’in de Bush’a ihtiyacı var. Kamuoyu araştırmalarında Schröder’in popülaritesi yerlerde sürünüyor, partisi Sosyal Demokratlar’ın durumu ise daha da kötü. Bush ile el sıkışma Avrupa parlamentosu seçimleri arefesinde yapıcı etki gösterebilir."

Dresdner Neueste Nachrichten gazetesinin yorumunda şu satırları okuyoruz:

‘’’Eski Avrupa, ABD ve Bush yönetimi ile barışın yollarını arıyor ve dünya siyasetiyle bağını koparmak istemiyor. Ya da tam tersinden bakılırsa, George Bush, başkanlık seçimlerini kaybetme tehlikesi karşısında Avrupa ile yeniden yakınlaşmak için kendisini aşmak ve Avrupalılar’a biraz taviz vermek zorunda. Gerçek ise bu ikisinin ortasında bir yerde. Savaş yanlıları da savaş karşıtları da ortada uzlaştı. İki taraf da kendini galip hissedebilir. Çünkü dış politikada izolasyon tehdidini aşmış oldular."

Paris’te yayınlanan Le Figaro gazetesinde yayınlanan yorumda ise Bush ile Fransa Cumhurbaşkanı Chirac arasındaki ilişki konu alınıyor:

"Ferahlama dönemi kısa sürdü. BM’de oybirliği ile çıkarılan Irak kararından bir gün sonra Fransa ve Amerika’nın siyasi liderleri Irak’ın geleceği ve İsrail-Arap sorunu konusundaki görüş ayrılıklarını yeniden açıkça ortaya koydu. Amerikan diplomasisinin zaferi gibi görünen BM kararı Atlantik’in iki yakası arasındaki tartışmayı dindirmeye yetmedi. Zirvenin kulislerinde özellikle Irak’ın borçları konusunda tartışmalar yaşanıyor. Fransa ile Amerika arasındaki ikinci söz dalaşı NATO’nun Irak’ta görev alması konusunda yaşandı. Bunlara şimdi bir de Ortadoğu konusu eklendi."