1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

10.09.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Murat Çelikkafa10 Eylül 2004
https://p.dw.com/p/AbtP

Alman ve Avrupa basınında bugün 11 Eylül olaylarının üçüncü yıldönümü, Kuzey Osetya ve Endonezya’daki son terör olayları kapsamında uluslararası terörle mücadele konusu ağırlıklı olarak işlenmiş.

Fransa’nın başkenti Paris’te çıkan Le Parisien adlı gazetenin Afganistan’daki seçim sürecinde teröre verilen öneme ilişkin yorumu şöyle:

“Amerikan komutanlarının yaptığı resmi açıklamalarda, Bin Ladin adına rastlamak artık pek mümkün değil. Anlaşılan, Afganistan’da yapılacak olan 9 Ekim’deki başkanlık seçimlerinin kazasız belasız geçmesi ve favori başkan adayı Hamid Karzai’nin galip çıkması, ABD için daha önemli. Taliban’ın ülkenin Güney ve Doğu bölgelerinde güç kazandığı böylesi bir dönemde, bu konunun gözardı edilmesi anlaşılır gibi değil. Yeni terör yuvalarının oluşamaması için, merkezi hükümetin otoritesi ülke geneline yayılmalıdır. Zira teröre karşı mücadele henüz kazanılmadı.”

Endonezya’nın başkenti Jakarta’daki kanlı terör eylemleri de uluslararası basında yankı buldu. Almanya’nın Münih kentinde yayımlanan Süddeutsche Zeitung’un konuyla ilgili yorumu özetle şöyle:

“Güneydoğu Asya bölgesinde gün be gün büyüyen Arap etkisi ürpertici boyutta. Bölgedeki neredeyse tüm radikal-İslamist gruplar Ortadoğu kökenli. Topluma böylesi zarar veren ittifaklara sempati duyan ve destek veren kişiler, daha çok Arap ülkelerinde üniversite eğitimi almış olan insanların oluşturduğu, bilinen bir gerçek. Bu insanlar beklenildiği gibi gecekondu semtleri ve yoksul köylerden gelmiyor, aksine Güneydoğu bölgesinin orta halli entellektüellerinden oluşuyor. Bu kişiler, eğitim kurumlarına da kapak atmayı başarırlarsa, Endonezya’daki hoşgörüye dayanan İslamiyet çok yakında farklı yönde değişebilir. Bu tehdite karşı hazırlıklı olabilmesi için, çekimser Cakarta hükümetinin daha çok güç mobilize etmesi gerekiyor.”

Belçika’da yayımlanan De Standaard adlı günlük gazete ise Cakarta’da Avustralya Elçiliği’ne düzenlenen bomba saldırısına ilişkin şunları yazıyor:

"Cakarta’da yapılan saldırının, 11 Eylül’e iki gün, Endonezya’nın başkanlık seçimlerine 10 gün ve Avustralya’da yapılacak olan seçimlere bir ay kala gerçekleşmesi tesadüf değil. Zira Irak’taki savaşa katılan ülkelerden birisi de Avustralya idi ve ülke, Irak’ta hala asker bulunduruyor. Avustralya Başbakanı John Howard, Amerikan Başkanı George W. Bush ile omuza omuza verdiği de bariz... İslam Cemaati adlı terör örgütü, Endonezya Devlet Başkanı Başkanı Megawati ile de hesaplaşıyor, zira Megawati 11 Eylül saldırıları sonrası terör örgütlerine karşı sert şekilde harakete geçmeyi reddetmiş, ancak Bali saldırılarından sonra bu fikrini değiştirmişti.”

Almanya’nın Münster kendinde yayınlanan Westfälische Nachrichten adlı gazete 11 Eylül öncesi ABD’deki durumu şöyle degerlendiriyor:

"11 Eylül 2001 saldırıları öylesi acımasız, öylesi akıl almaz ve dolayısıyla gerçekdışı ki, sanki New York’un ve Washington’un göbeğinde değil de, farklı bir alemde cereyan etti. Ancak saldırıların bıraktığı izler, örneğin kurbanların yas tutan akrabaları ise ne yazık ki gerçek. Fakat bu insanların önemi, sözkonusu tarihle ilgili yapılan kargaşa nedeniyle, giderek daha çok arka plana kaymış. Yapılacak olan başkanlık seçimleri nedeniyle, 11 Eylül günü bu yıl da farklı bir boyut kazandı. Birkaç gün önce New York’ta gerçekleşen Cumhuriyetçilerin kurultayı da buna bir örnek. George W. Bush’un, 11 Eylül 2001 olaylarına ait duygu yüklü resimleri, kendi siyaseti ve tekrar seçilmesi doğrultusunda kullandığını öne sürenler, haklı olduklarını düşünebilirler. Zira “yas tutmanın politize edildiğini”, ölenlerin aileleri de öne sürüyor. Ancak bu sesler, mevcut kargaşada önümüzdeki günlerde pek yankı bulamayacak gibi."

Londra’da yayımlanan İngiliz Financial Times’ın yorumunda, Irak’taki Amerikan askeri varlığının yarar yerine zarar verdiği değerlendirmesi yer alıyor:

”İşgal kuvvetleri, ülkenin büyük bir bölümünde kontrolü yitirmiş durumdalar. ABD, Saddam rejimine ilişkin izleri öylesine sildi ki, devletin temel çarkı kırıldığını ve başlatılan isyan hareketinin ulaştığı boyutları hala tam olarak kavrayabilmiş değiller. ABD, Irak’ta bir felakete yolaçtığını yavaş yavaş kavramaya başlarsa bile, buna nasıl karşılık vereceğini henüz bilmiyor. Amerikan birliklerinin kademeli olarak Irak’tan çekilmesi durumunda, kaos ortamından bir çıkış yolu bulunup bulunamayacağı konusu üzerinde düşünme zamanı gelmiştir. Bunu yaparken de güvenlik ile ilgili sorumluluğu Irak birliklerine, kapsamlı ve meşkru bir siyasi süreç içinde teslim etmelidir."

The Independent, Almanya’da yapılan bir araştırmanın sonuçlarını kastederek ”Almanları anlayan varsa beri gelsin” ifadelerini kullanıyor. Sözkonusu araştırmayla ilgili de kısaca bilgi verelim: Geçtiğimiz günlerde Almanya’da yapılan geniş çaplı bir araştırmada, soğuk savaş döneminde iki Almanya’yı birbirinden ayıran Berlin Duvarı’nın yıkılmasından 15 sonra, halkın konuyu nasıl değerlendirdiği ele alınıyor. Açıklanan anket, hayli düşündürücü bir sonuç içeriyor: Almanlar’ın yüzde 20’si duvarın yıkılması ve iki Almanya’nın birleşmesini ”olumsuz” olarak değerlendiriyor. The Independent’in konuyla ilgili yorumu şöyle:

”Almanlar’ın beşte birinin, Berlin Duvarı’nı yeniden istediklerini öğrenmek, insanı büyük bir şoka sokuyor. Demek ki ülkede durum, Almanlar’ın soğuk savaş dönemini özlemelerini sağlayacak kadar vahim. Alman mantığının en temel sorunu, genelde çözüm önerilerinin, birer sorun olarak algılanmasında yatıyor. Alternatif çözümler düşünülmeksizin, yapılan tüm sosyal ve ekonomik reformlar birer felaket olarak yorumlanıyor. Almanya değişecektir, değişmelidir. Almanya’nın doğusunun ne denli bir değişim katettiğini görmek harkulade bir şey. Ancak dışardan bakıldığında, buna rağmen insanların eskiye özlem duymalarını anlamak gerçekten de mümkün değil.”