1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Presse

10 Aralık 2009

Avrupa basınında ABD Başkanı Obama'nın Nobel Barış Ödülü'nü alacak olması, Yunanistan'ın bütçe açığı ve Alman hükümetinin yurtdışında alınan diplomaların tanınması girişimiyle ilgili yorumlar ön planda.

https://p.dw.com/p/Kysn
Fotoğraf: Bilderbox

ABD Başkanı Barack Obama bazı kesimlerin eleştirisine rağmen layık görüldüğü Nobel Barış Ödülü'nü almak üzere bugün Oslo'da. Fransız L'Independent gazetesi, ödülün Obama'ya verilmesini sert bir dille eleştiriyor:

"Bitti! Obama çılgınlığı akımı Obama'ya hayran kitle dışındaki kesimde bitti. ABD'nin ilk siyahi Başkanı'nın etrafını kuşatan aura şimdilerde bulanık hale geldi. Bu, onun hatası değil. Ona bu ödülü verme kararı alan ve Obama'yı bulunduğu yerden aşağıya indiren Nobel Komitesi'nin katkısı büyük. Peki neden? Çünkü Nobel Ödül Komitesi, niyeti, icraatla birbirine karıştırdı. Komite çok büyük prestije sahip bir ödülü gümüş bir tepside, bunu almayı hakettiğini henüz kanıtlamamış birine sundu."

AB üyesi ülkelerden Yunanistan'ın borçlarının giderek artması, gazetelerde geniş yer buluyor. Kamu borçları gelecek yıl gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 125'ine çıkacak olan Yunanistan'la ilgili olarak Avusturya'dan Die Presse, şu yorumu yapıyor:

"Rakam, AB'nin giderek ağırlaşan bir problemle karşı karşıya olduğunu gösterecek kadar büyük. Yunanistan'ın sorunu karşısında harekete geçip, ona yardım mı etmeli, yoksa Yunanlıların borç batağından kurtulmayı başarıp başaramayacağı, arkaya yaslanarak mı seyredilmeli? Aslında vicdani açıdan rahat bir tavırla Yunanistan'a, ülkelere borçlarını başka ülkelerin sırtına yüklemeyi yasaklayan AB'nin Maastricht Antlaşması hatırlatılabilir. Hem de haklı bir gerekçe ile. Örneğin İspanyollar, Almanlar ya da biz Avusturyalılar ekonomisini idare edemeyen bir ülkenin borcunu nasıl ödeyebiliriz? Üstelik Yunanistan'ın borç patlaması, dünya genelinde etkili olan ekonomik kriz nedeniyle değil, yıllar öncesine dayanıyor. Peki acil bir durumda AB'nin kendisine yardım edeceğini hesaba katan bir başka ülkenin bütçe açığına dikkat etmeye devam edeceğini kim garanti edebilir ki?"

Fransız sol liberal Liberation gazetesi ise aynı konuyla ilgili yorumunda Yunanistan'a bu kadar acımasız olunmaması gerektiğine dikkat çekiyor:

"Yunanistan'a bütçe açığı konusunda sergilediği düzensizlik yüzünden suçlamalar getirilebilir ancak dünyadaki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Yunan politikacıların tek başlarına bu felakete yol açmadıkları görülüyor. Suçlu olan mali yapı. Politikacılar bir itfaiyeci görevini görüyor, oysa yangını çıkaran bankalar, bankacılar.Bir başka biçimde ifade etmek gerekirse, iflasın eşiğinde olan ülkeler kötü öğrenci oldukları gerekçesiyle cezalandırılmamalı, tam tersine borçlarını halkların sırtına yüklemeye çalışan finans dünyasına ceza verilmeli."

Hannoversche Allgemeine Zeitung, Alman hükümetinin yurtdışında alınan üniversite ve yüksekokul diplomalarının Almanya'da tanınması girişimini yorum sütunlarına taşıyor:

"Çok değerli hammaddelere sahip olmayan Almanya refah düzeyini ancak burada yaşayan insanların performanslarını sonuna kadar kullanması halinde koruyabilir ya da artırabilir. Bu hep böyleydi ama Almanya'nın kalifiye iş gücü sıkıntısı duyduğu şu günlerde daha da geçerli. Federal Eğitim Bakanı Annette Schavan'ın yurtdışından alınan üniversite diplomalarının tanınması önerisi bu bakımdan tutarlı. Ancak yabancı kökenlilerin yurtdışından aldığı diplomaların da titizlikle incelenmesi gerekir. (...) Burada önemli olan Almanlarla göçmenlerin verimli bir ortak yaşam kurması. Toplum için bireylerin sahip olması gereken en önemli değer, insanların kökenleri değil, yapıcı bir yaklaşıma sahip olmalarıdır."

Aynı konuyla ilgili olarak Berliner Zeitung'un yorumunda ise şu satırlar göze çarpıyor:

"Yurtdışında alınan diplomalar gelecekte kolaylıkla tanınmalı. Bu sadece Almanya'ya gelmek isteyen insanlar için değil, aynı zamanda hali hazırda Almanya'da yaşayan, iyi bir eğitim almış, üniversite diplomasına sahip göçmenler için de iyi bir haber. Birçokları aldıkları eğitim ya da mesleki tecrübenin çok altındaki işlerde çalışıyor. Bunlardan bazılarının gelecekte öğrendikleri mesleği ifşa etmesi mümkün olursa, sosyal açıdan da Almanya'da bir yükseliş yaşayacakları kesin. Örneğin İranlı bir doktor çocuklarının karşısına sebze halinde eşya taşıyan biri olarak değil, doktor olarak çıkabilir."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Beklan Kulaksızoğlu