1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

11.03.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Aydın Üstünel11 Mart 2005
https://p.dw.com/p/AbrK

Alman ve Avrupa basınında yer alan değerlendirmelerde bugün, ağırlıklı olarak ele alınan konular arasında Türkiye’nin Avrupa yolunda hızını yavaşlattığı iddiaları, AB’nin genişlemesi ve Madrid’de 191 kişinin ölümüne neden olan saldırıların birinci yıldönümü öne çıkıyor.

Hannoversche Allgemeine Zeitung adlı gazetede yer alan yorumda, Ankara hükümetinin AB yolunda tatmin edici bir tablo çizmekten uzak olduğunu savunuluyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:

“2004 yılının Aralık ayında Brüksel’de yapılan AB Zirvesi’nden bu yana, Ankara’dan pek iyi haberler gelmiyor. Müzakere tarihini çantada keklik olarak gören Erdoğan önce kendini „Avrupa Fatihi“, ülkesini de yaşlanan Avrupa için “Viagra“ olarak gösterdi, ama sonra Avrupa politikası yönünde bir ilerleme kaydetmedi. Zirveden bu yana Türkiye’den sadece olumsuz manşetler duyuluyor. Ankara hükümeti, Irak’ta Türkmenler’den, Kıbrıs’ta da Türk tarafından yan tutup Iraklı Kürtler’e ve 1. Dünya Savaşı sırasında Ermeniler’in katliamı konusundaki açık tartışmalara muhalefet yapıyor. Kıbrıs krizinin çözümü veya Ermenistan ve Irak’la iyi ilişki arayışı ne yazık ki gözlenemiyor. Ankara bugüne dek AB üyelik görüşmeleri için başmüzakerecisini bile saptayamadı.“

Essen kentinde çıkan Neue Ruhr/Neue Rhein Zeitung ise, Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko’nun Berlin’e yaptığı ziyaret sonrasında, AB’nin genişlemesi konusunu irdeliyor:

“Avrupa, yine rizikolu takvimler oluşturmamalı. Aksi takdirde genişleme çabası nefesini kesebilir. Bu, madalyonun bir yüzü. Diğer yüzüne bakarsak, Ukrayna’daki “Turuncu Devrim“in kahramanları, Avrupa’daki hükümetlerin yeni demokrasiye alkış tutmasının yeterli olmayacağını savunuyor. Üyeler, bir çıkmaz içinde. AB, çekiciliği eksilmeyen bir mıknatıs gibi, yoksa sürekli olarak kapısı çalınmazdı. Ama her kapıyı çalanı da içeri almak mümkün değil. Tam üyelikle, kesin ret cevabı arasında alternatifler oluşturulmalı. Bu, aynı zamanda da bir finansman sorunu. Üyeliği hedefleyen ülkeler özellikle Brüksel mutfağından paylarına düşecek lokmaların hayalini kuruyor. Fakat bu mutfak, daha şimdiden 25 üyeyi doyurmakta güçlük çekiyor.“

Bugün, Madrid’de banliyö trenlerine yönelik düzenlenen ve 191 kişinin ölümüne, 1500’den fazla kişinin de yaralanmasına yol açan terör saldırılarının birinci yıldönümü. Frankfurter Allgameine Zeitung, saldırıdan bu yana geçen 12 ayı şu satırlarla değerlendiriyor:

“İspanyollar ve komşuları, fanatik Araplar’ın New York ve Kazablanka’dan sonra bu sefer de Avrupa’yı “cihad“ hedefi ilan etmelerinin ardından ne öğrendi? Terör zanlılarının açık bir toplumda ne kadar kolay gizlenebildikleri, ortaya çıkan önemli bir gerçek. Ayrıca terör şebekelerinin üyelerinin Madrid, Brüksel, Berlin ve Afganistan arasında para ve sahte belgeler aracılığıyla ne kadar kolay mekik dokuyabildikleri, Kuzey Afrika’daki terör örgütleri ve El Kaide yönetimi ile ne kadar rahat irtibat sağladıkları da belli oldu. Madrid’deki saldırıyı düzenleyen teröristlerin geldiği Kuzey Afrika ülkeleri ile işbirliğinin güçlendirilmesi olumlu bir adım. Atlantikaşırı veya AB içindeki işbirliği ise, ağır aksak yürüyor. İçişleri ve adalet bakanları da bunun farkında.“

Weimar kentinde yayınlanan Thüringische Landeszeitung’un yorumu ise şöyle:

“Terörün Avrupa’ya geldiği gün. Madrid’i sarsan terör saldırılarının düzenlendiği 11 Mart 2004, tarih kitaplarına bu tanımla geçecek. Bir anda terör tehditi, hepimizin yanıbaşında beliriverdi. O günden bu yana uzmanlar sürekli olarak, Avrupa’da yeni ve geniç çaplı bir saldırı olabileceği uyarısını dile getiriyor. Peki 12 ay içinde ne yapıldı? Özellikle politikacıların çok sayıda açıklama yapmasına, teminat vermesine rağmen somut pek fazla adım atılmadı. Uzmanlar, alınan kararların hayata geçirilmesinde çok yavaş davranıldığını ve farklı ülkelerin emniyet teşkilatları arasındaki bilgi alışverişinin yeterince akıcı olmadığını belirtiyor. Kara para aklama operasyonları bile yeterince denetlenmiyor. Ne yazık ki, rahatlayıp arkamıza yaslanabilmemiz için yeterli nedenimiz yok. Politikacılar yine derin bir uykuya daldı ve ancak yeni bir saldırı ile uyanacaklar gibi gözüküyor.“

Hollanda’da çıkan Volkskrant gazetesi de Avrupa’nın teröre karşı birlik içinde olmadığını yazıyor:

“Madrid saldırısından kısa bir süre sonra Hollandalı Gijs de Vries, AB’nin terörle mücadele şefi ilan edildi, ancak kendisine bu mücadele için gerekli ekip ve imkan sağlanmadı. Büyük ülkeler, Avrupa çözümüne pek yüz vermiyor ve sorunların çoğunu kendi bildikleri gibi halletmeye çalışıyor. Europol’ün yeni şefinin atanması bile neredeyse bir yıl sürdü. Avrupa Sınır Ajansı’nın merkezinin nerede olacağı yönündeki tartışmalar ise hala sona ermiş değil. Avrupa çapında tutuklama emri uygulamasına İtalya muhalefet ediyor. Tüm bunlar, kıtayı derinden sarsan terör saldırısının yıldönümününde insanı daha da üzüyor.“

Avusturya’dan Salzburger Nachrichten gazetesinde yer alan yorum da şöyle:

“Madrid katliamından sonra, yetkililer, diğer Avrupa başkentlerinde benzeri saldırıların olmasından çekiniyor. Son anda engellenen çok sayıda saldırı girişimi de bu korkuyu körüklüyor. İspanya’nın eski Başbakanı Aznar’ın yaptığı gibi, bu tehditi vatandaşlardan gizlemek büyük bir yanlış olur. İspanya halkı, bu siyasi vurdumduymazlığın faturasını çok ağır ödedi.“