1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

11.06.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu11 Haziran 2004
https://p.dw.com/p/AbuQ

Sona eren G8 Zirvesi ve sonuçları, Leyla Zana’nın tahliyesi ve Avrupa Parlamentosu seçimleri ile ilgili yorumlar bugünün Alman basınında öne çıkıyor...

Berliner Zeitung gazetesi, G8 Zirvesi'nde karara bağlanan Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesini analiz ediyor:

"ABD Başkanı Bush, Avrupalılar’a tavizler verdi. Reform belgesi özellikle bölgedeki ülkelerin ekonomilerine destek vermeyi hedefliyor ve Avrupa’nın iki talebine de yer veriyor: İsrail - Filistin anlaşmazlığının çözümü bölge için hayati önem taşımaktadır ve demokratikleşme önerileri bölge ülkelerine dışarıdan dayatılamaz.’’

Düsseldorf şehrinde yayınlanan Handelsblatt gazetesinde ise konuyla ilgili şu satırlar yer alıyor:

‘’Bush’un Ortadoğu sorununun çözümü için girişimi ancak gerçek bir arabulucu rolü üstlendiğinde inandırıcı olur. İsrail’i neredeyse kayıtsız şartsız desteklemeye devam ederse o zaman Avrupalılar ile yeni sürtüşmeler de kaçınılmazdır.’’

Financial Times Deutschland gazetesinin yorumunda Ortadoğu projesine şüphe ile yaklaşılıyor:

‘’Yakın ve Ortadoğu için girişim büyük bir başarı olamamıştır. Demokrasi aktivistleri ve insan hakları savunucuları hapse atılmaya devam edecektir. Bölgedeki otokrat yöneticilerin, güç elden gidecek diye endişelenmelerine gerek yok. Çünkü sekizler grubu ülkeleri zirvede niyet açıklamalarından daha fazlasını yapmadı."

Frankfurt’ta yayınlanan Maerkische Oderzeitung gazetesinde ise şu satırları okuyoruz:

‘’İslam dünyasında İslamcı terörün önüne geçebilecek bir demokrasi nerede ve daha da önemlisi nasıl gelişecek? Yenilenme, Türkiye örneğinin gösterdiği gibi içeriden gelmelidir. Batı’dan gelecek yardımla olumlu deneyimler yaşanamaz.’’

Leipziger Volkszeitung gazetesinin yorumunda ise Ortadoğu’da demokrasi eksikliğinin temeline iniliyor:

‘’G8’den gelen girişim prensipte tabii ki doğru. İstikrarsızlık ve nasırlaşmış toplumsal yapılar bölge için en önemli tehdidi oluşturuyor. Ancak buna karşı modernist bir reçete ne kadar doğru olur? Ortadoğu ülkelerinde seçim tanımlamasını hakeden seçimler yapılsa o zaman Suudi Arabistan’da El Kaide ve Suriye’de Müslüman Kardeşler yönetime gelir. Bu ülkelerdeki halk prensipte İslamcılıktan yana olduğundan değil, Batı’nın desteklediği yöneticiler tüm inandırıcılıklarını kaybettiği için...’’

G8 Zirvesi'nden Türkiye’de gerçekleştirilen reformların yankılarına geçiyoruz. Eski DEP milletvekili Leyla Zana’nın tahliye edilmesi Alman basınında olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Süddeutsche Zeitung gazetesinde yayınlanan yorumda şu satırları okuyoruz:

"Türk hükümeti önce Kürtçe kurslara izin çıkardı, ardından devlet televizyonuna Kürtçe program yükümlülüğü getirildi ve şimdi de sembol bir kişilik olan Leyla Zana tahliye edildi. Reformcu Başbakan Erdoğan onyıllara damgasını vuran tabuları yıkıyor. Ülkeye büyük acılar yaşatan Kürt fobisi artık geçmişte kaldı. Ankara’daki siyasi yönetim, kültürel kimliğini uzun süre inkar ettiği 12 milyon Kürt ile barışıyor. Türkiye bir kültürel devrim yaşıyor. İtaat bekleyen güçlü devlet adım adım vatandaşlarıyla ilgilenen bir hukuk devletine dönüşüyor. Bu gelişmeleri hızlandıran, Türkiye’nin AB üyeliği isteği. Zana’nın serbest bırakılması Türkiye’yi bu hedefe önemli ölçüde yaklaştırmıştır. Erdoğan bu adımla ülkede güvenliğin artmasına da katkıda bulunmuştur. Beş yıllık ateşkesin ardından yeniden şiddetle tehdit eden PKK savaşçıları kendilerine giderek daha az sempatizan bulabilecektir. Barışı uzun vadede güvence altına alabilmek için Ankara Güneydoğu Anadolu’daki Kürtler’e siyasi özgürlüklerin yanında daha fazla ekonomik destek de sunmalıdır."

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesindeki yorumda ise şu satırları okuyoruz:

"Daha Nisan ayında Türk mahkemesi hapis cezasını onadı ama Leyla Zana ve diğer üç Kürt milletvekili çarşambadan beri serbest. Bununla da bitmedi. Türk devlet televizyonu Kürtler’in en önemli lehçesi Kirmançi’de yayın yaptı. Zazaca sıradaydı. Arapça ve Çerkezce de. Herşey gayet memnuniyet verici olsa da yine de akla sorular geliyor. Ankara yıllar, hatta onyıllar boyunca yapmadığı reform ve değişiklikleri nasıl oldu da birdenbire son hız yerine getirdi? AB’den tam üyelik müzakereleri için tarih alma umudu herşeyi mümkün kılıyor."

Dün başlayan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yaşanan düşük katılım, Alman basınında yer alan bir diğer konu. Lübecker Nachrichten gazetesinde şu yorum yer alıyor:

‘’Pazar günkü Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yine iki kişiden biri oy kullanmayacak. Gerekçeler alışıldık: Seçim kampanyası kişiler etrafında dönmüyor, elle tutulur konular yok, AB politikaları cazip değil... İnsan istese öğrenebilir ama isteyen yok. Almanya’da niye hiçkimse çıkıp ciddi ciddi oy kullanmanın zorunlu hale getirilmesini talep etmiyor? Belçika ve Yunanistan’da bu konuda olumlu deneyimler yaşandı. Oy kullanmayana 100 ila 1000 euro para cezası getiren Lüksemburg’da da. Baskı uygulamak, kamuoyundaki ilgiyi hatta bireysel katılımı canlandırabilir. Sonucu: Seç ya da öde!"