1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

10 Temmuz 2013

Alman basınında Amerikan istihbaratının casusluk skandalı ve Mısır’daki gelişmeler öne çıkıyor.

https://p.dw.com/p/195vU
Fotoğraf: DW

Münih'te yayımlanan Süddeutsche Zeitung sadece ABD'de değil Almanya'da da terörle mücadelenin aslında veri güvenliğinden üstün tutulduğu yorumunu yapıyor:

"Almanya, Amerikan istihbaratının denetimsiz faaliyetlerine karşı kendi başına da harekete geçebilir. Almanya'daki haber alma teşkilatlarının ABD üzerinden gelen, kaynağı belirsiz ve büyük ihtimalle de yasadışı yollardan toplanmış bilgileri değerlendirmesini yasaklayabilir. Ancak ne Alman hükümeti ne de muhalefet bunu istiyor. Hepsi terörle mücadeleyi veri korumadan üstün görüyor. Ancak bunu çıkıp vatandaşlara dobraca söylemeli ve ikiyüzlü tartışmalara bir son vermeliler."

Berliner Zeitung ise Almanya Başbakanı Angela Merkel'ın Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) ve Doğu Alman istihbaratı Stasi'nin karşılaştırılmasına getirdiği eleştiriyi yorum sütunlarına taşıyor:

"Elbette ki bir diktatörlükte muhalefeti bastırmak için veri toplanması farklı bir durum. ABD'de bu söz konusu değil. Ayrıca Doğu Almanya'da basın özgürlüğü yoktu. Öte yandan ABD temel hakları geçersiz hale getiriyor. Buna ek olarak güvenlik birimleri fena halde dallanıp budaklanmış, her yere yayılmış durumda. Bunun ardında otoriter rejimlere has bir korku yatıyor. Edward Snowden'a karşı takınılan tutumda da korku hâkim. Kilit sorulara yanıt verilememesi dikkat çekiyor. Kurumlarda şeffaflık ve denetim eksikliği göze çarpıyor. Yani Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu, Doğu Almanya'daki Stasi değil. Ancak büyük endişenin sebebi aradaki farkın giderek flulaşması."

Würzburg'da yayımlanan Die Tagespost gazetesi Mısır'daki gelişmeleri taşıyor yorum sütunlarına:

"Müslüman Kardeşlerin geçici hükümette kendilerine ayrılan bakanlıkları reddetmesi zaten bekleniyordu: Ordunun pazartesi günü 51 İslamcıyı öldürmesi ülkedeki kutuplaşmayı şiddetlendirdi ve etkisi uzun süre daha hissedilecek. Olayları kim başlatmış olursa olsun ve kurban sayısının yüksekliği ne kadar üzücü olursa olsun, ilk kan dökme tehdidinde bulunan, Müslüman Kardeşler'in önde gelenleriydi. Şimdi Mursi'nin devrilmesinden ülkedeki Kıptileri sorumlu tutmaları, Mursi'ye karşı sokaklara dökülen milyonlar göz önünde bulundurulduğunda saçma. Dinî kaynaklı şiddet için Hrıstiyanlar rahatlıkla kolay bir hedef tahtası sunuyor.

Reutlinger General Anzeiger'in aynı konudaki yorumu ise şöyle:

"Mısır'da ordu Müslüman Kardeşler'in Özgürlük ve Adalet Partisi ve bu partinin siyasetçilerinin geçici hükümette yer almasını nasıl kabul edebilir? Hem de bu partinin liderleri neredeyse aynı anda yakalanırken... Bu üzerinde iyi düşünülmüş bir uzlaşma jesti midir? Generaller, Devlet Başkanı Mansur ve geçici hükümetin çiçeği burnunda başbakanı Hazım El Beblavi, daha devrik Cumhurbaşkanı Mursi'nin nerede olduğu bilinmezken Müslüman Kardeşler'in böyle bir hükümette yer alacağını nasıl varsayabilir?"

©Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Banu Wöltje

Editör: Beklan Kulaksızoğlu