1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

11.08.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar11 Ağustos 2005
https://p.dw.com/p/Abpb

Bugünkü Alman basınında Hristiyan Birlik Partileri'nin seçim programına ilişkin manşet ve yorumlar öne çıkıyor. Basın derlememizde ayrıca Avrupa ve Alman basınından İran’ın nükleer politikalarına ilişkin yorumlar da var.

Münih’te yayımlanan “Tageszeitung” gazetesi Hristiyan Birlik Partileri'nin Başbakan adayı Angela Merkel’ın, -kamuoyu yoklamalarının da olumsuz sonuç vermesi nedeniyle- taktik değiştirdiğini ve seçmenin dikkatini başka yöne çekme gereği duyduğunu belirtiyor. Yorumun devamında şu satırları okuyoruz:

“Hem Sosyal Demokrat Parti ile büyük koalisyona girme olasılığını göz önünde bulunduran, hem de yeni bir Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonunun seçimden zaferle çıkmasından çekinen Hristiyan Birlik Partileri, demode reçetelere sarılmaya başladılar. Öyle ki, Başbakan Schröder’e karşı kişisel kampanya bile yürütme konumuna geldiler.”

Bavyera’da örgütlü Hristiyan Sosyal Birlik Partisi Genel Başkanı Edmund Stoiber, dün verdiği bir demeçte, Almanya’nın doğu eyaletlerinde sol eğilimleriyle tanınan seçmenin, ülkenin kaderini belirleyemeyeceğini ima etmiş, bu demece anında eleştiri yağmıştı. Almanya’nın doğusundaki Magdeburg’ta yayımlanan “Volksstimme” adlı gazete, Stoiber’in bu demecini de dikkate alarak, Hristiyan Birlik partilerinin başbakan adayı Angela Merkel’ı sürekli atak yapmaya zorlamak için Stoiber’in özel gayret gösterdiğini belirtiyor. Yorumun sonunda şu satırlar dikkat çekiyor:

“Bavyera’da başlatılan seçim kampanyası sırasında Stoiber Merkel’e, ‘Bavyera’ya güvenebilirsiniz’ diyordu. Bu açıklamanın içinde şu mesaj gizliydi: ‘Hristiyan Sosyal Birlik’in Bavyera’da mutlak çoğunluğu sağlayacağı şimdiden belli. Siz asıl, genel başkanı olduğunuz kardeş Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin, doğu eyaletlerinde en güçlü parti konumuna gelmesi için gayret gösterin!’.

Yine doğu eyaletlerinde yayımlanan “Thüringer Allgemeine” gazetesi, şu an görevdeki başbakanın bir kez daha seçilmeme olasılığının bulunduğunu, ancak Merkel’in oluşturduğu seçim timinin de söyleyecek fazla yeni bir sözü olmadığının görüldüğünü belirtiyor. Gazete, Merkel timinin ekonomi için söylediklerinin bile, seçmenin suratını limon yemişcesine ekşittiği görüşünü savunuyor. Bu yüzden de son kamuoyu araştırmalarının Hristiyan Birlik Partileri'nin aleyhinde sonuç vermesinin kimseyi şaşırtmadığına dikkat çekiyor.

Almanya’nın iç politikaları dışında bugün Almanya ve Avrupa basınında İran’ın nükleer politikalarına ilişkin çeşitli manşet ve yorumlar da göze çarpıyor. Financial Times Deutschland adlı gazetenin yorumunda şu görüşlere yer veriliyor:

“İran yöresel güç olmak istiyor ve bu amaçla, nükleer silahlara sahip olma arzusunda. Bu ülke zenginliğini, dünyanın ikinci büyüklüğündeki ham petrol rezervlerine borçlu. Öte yandan BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden ikisi, İran ile sıkı ekonomik işbirliği içerisinde. Çin’in bu ülke ile ham petrol ve doğal gaz anlaşmaları bulunuyor. Rusya ise, İran’a nükleer teknolojiler sevkeden en önemli ülke konumunda. İşte bu durumda BM Güvenlik Konseyi’nin nükleer güç olma yolundaki İran’a, sınırlarını gösterme gücü de azalmış oluyor.”

Muhafazakar Norveç gazetesi “Aftenposten” da İran’ın nükleer programına ilişkin anlaşmazlıkta Moskova’nın oynadığı çelişkili role değiniyor. Gazete, Rusya’nın bir yandan İran’a nükleer teknoloji sevkederek ekonomik kar sağladığını, ama nükleer silahlarla olası terörist saldırılara maruz kalmaktan korktuğu için de nükleer teknolojilerin –uluorta- herkesin eline geçmesinden endişelendiğini belirtiyor. Gazetenin yorumunda devamla şu satırları okuyoruz:

“İran’ın nükleer programı konusundaki tavizsiz tutumu, bu ülkenin kendi çıkarlarına zarar veriyor ve zaten yeteri kadar huzursuzluğun hüküm sürdüğü bölgede gerginliğin daha da tırmanmasına yolaçıyor. Öte yandan, İsrail’in, -1981 yılında Irak’ta yaptığı gibi- İran’ın nükleer santrallerini bombalamayacağını da kimse kestiremiyor. Bu anlamda masa üzerinde varılacak bir anlaşma, başta İran olmak üzere herkesin yararına olacak!”

İran’ın nükleer programını yeniden başlatma kararı almasına ilişkin son olarak Fransız “Le Monde” gazetesinin yorumuna bakıyoruz. Gazete, İran’ın kararlı tavır aldığını, deneyimli diplomatların da yardımıyla kimi kez dostça, kimi kez de soğuk politika uyguladığını, bunun karşılığında Avrupa’nın kekelemekten başka tepki gösteremediğini belirtiyor. Yorum şu görüşlerle son buluyor:

“Avrupa, aşırı muhafazakar İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’a boyun eğmek zorunda. Avrupa ayrıca Tahran’dan gelen habarlere kör ve sağır kalamaz. Almanya, Fransa ve İngiltere’nin oluşturduğu troyka, Washington’un da desteğiyle hala diplomatik çözümden yana tavır almak durumunda. Çünkü durumun gerginleşmesi ve son çözüm olarak askeri operasyona başvurma dışında diplomatik çözümün hiçbir alternatifi bulunuyor.”