1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

11.10.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Murat Çelikkafa11 Ekim 2004
https://p.dw.com/p/Abt5

Ana muhalefetteki Birlik Partileri’nin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı imza kampanyasını gündeme getirmesi, bugünkü Alman gazetelerinin en önemli yorum konusunu oluşturuyor. Uluslararası basında ise Afganistan ve Irak konuları işleniyor. Önce Alman basınındaki Türkiye tartışmalarıyla ilgili yorumlara yer veriyoruz. Kölnische Rundschau, konuya ilişkin şu saptamayı yapıyor:

”Bir imza kampanyası doğal olarak iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış gibi birbirine tezat iki alternatifi temel alır. Ancak varolan korkuların nedenlerinin açığa kavuşmasına imkan tanımaz. Oysa ihtiyacımız olan şey, tam da bu: Yani, konunun, enine boyuna, nesnel olarak tartışılması şart İlerleme Raporu’na göre Türkiye ile müzakerelerin ucu açık olacak ve bu süreç en az 15 yıl sürecek. Yani, daha şimdiden paniğe kapılmanın hiç mi hiç gereği yok.”

Neue Osnabrücker Zeitung

ise Birlik Partileri’nin ülkedeki siyasi atmosferi gerdiğini savunduğu yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

”Hristiyan Birlik Partileri’nin bu hamlesi, Almanlar ile burada yaşayan Türkler’in zaten pek de parlak olmayan ilişkilerini daha da zorlaştıracaktır. Ancak Türkiye’nin üyelliğini reddeden ana muhalefet partileri, bunun mücadelesini sokakta değil, mecliste vermeli. Tabi önce parlamento seçimlerinden zaferle çıkmaları gerekiyor. Halkta belirsiz korkular oluşturmak yerine politikaların, haklı ve mantıklı gerekçeler üzerine oturtulması daha mâkul olur. Böyle kampanyalar, belki partilerin sağlık ve vergi politikaları konseptinden dikkatleri başka yerlere yönlendirme konusunda yararlı olabilir. Ancak iç barış için çok vahim sonuçları da beraberinde getirebileceği unutlmamalı”

Lüneburg’da yayımlanan Landeszeitung ise olaya, Almanya’da yaşayan Türkler açısından yaklaşıyor:

”Almanya’da yaşayan yaklaşık ikibuçuk milyon Türk için, böyle bir eylemin sadece tek bir anlamı olabilir: Kirli bir kampanya! Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ne dahil olması, İslam ve demokrasinin pekalâ bağdaşabileceğinin tescil edilmesi için eşsiz bir fırsat. Bu şansı aptalca genelleştirmelerle tehlike atmamak gerekir.”

Birlik Partileri’nin Türkiye politikasını eleştiren bir başka gazete olan Pforzheimer Zeitung’un yorum sütununda şu satırları okuyoruz:

”Her ne kadar Hristiyan Demokrat Birlik Genel Başkanı Angela Merkel, Türkiye karşıtı bir imza kampanyasını ihtimal dışı görmediğini ifade etmiş olsa da Birlik Partileri içinde bu öneriye tepkiler de neyse ki gecikmedi. Bu, Merkel’in dış politikadaki belirsiz çizgisinin bir devamı niteliğinde. Önce, kimsenin içeriğini bilmediğini bir ‘imtiyazlı ortaklık’ modeli ortaya atıyor, sonra da işi tümüyle popülizme vuruyor. Aman dikkat! Merkel, gelecek seçimlerde, aşırı sağ eğilimli seçmenlerin oyuna göz dikiyormuş gibi bir izlenim uyandırmamalı. Son yerel seçimlerde aşırı sağın aldığı oylardan sonra, Almanya’da milliyetçi akımların yükselişe geçtiği havasının oluşmasına da izin verilmemeli."

Alman basınındaki Türkiye ile ilgili yorumları böylece aktardıktan sonra geçiyoruz uluslararası basına... Haftasonu devlet başkanlığı seçimlerinin yapıldığı Afganistan’ı yorum sütunlarına taşılan İngiliz The Times "Demokrasinin Zaferi” başlığı altında şu değerlendirmeyi yapıyor:

”Afganistan’daki seçim süreci, demokrasinin bir zaferidir. İç savaşın neden olduğu tahribat ve Taliban yanlılarının baskılarıyla insanların sindirilmeye çalışıldığı bir ortamda, Afganistan’ın geleceğine ilişkin tartışmalar yürütülmeye çalışıldı. Devlet Başkanı Karzai’nin şimdi yapması gereken şey, oluşan beklentilere cevap vermektir. Ancak işinin hiç de kolay olmayacağı kesin. Afgan halkı, özgürlüğün bir hak olduğu bilincine erişmiş görünüyor. Özgür olma hakkı, en fakir insanlar tarafından bile önemseniyor. Bu bile ülkenin geleceğinin aydınlık olduğuna dair güzel bir işaret.”

Son yorumumuzu İtalyan Corriere della Sera gazetesinden seçtik. Irak’daki gelişmeleri ele alan gazete, şu ifadelere yer veriyor yorumunda:

”Bush, Saddam’ın üzerine saldırdığında, Irak, kitle imha silahlarına sahip terörist bir ülke kimliğinde değildi. Ancak şimdi eğer Avrupa, Irak’ı kaderine terkeder ve ABD’yi de birliklerini ülkeden çekmesi yönünde zorlarsa, işte o zaman Irak terörist bir devlete dönüşebilir ve ülke teröristlerin oyuncağı haline gelebilir.”