1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 11111 Presseschau II

11 Kasım 2009

Bugünkü Avrupa gazeteleri yeni devreye girecek AB Konsey Başkanlığı görevi, ayrıca Afganistan'daki son durum ve Almanya'da dün açıklanan hükümet programıyla ilgili değerlendirmelere yer veriyor.

https://p.dw.com/p/KTnj
Fotoğraf: European Community, 2004

Lizbon Antlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte Avrupa Birliği Konsey Başkanı ile Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi'nin kim olacağı konusundaki nihai kararın önümüzdeki hafta alınması gerekiyor. Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da yayımlanan sol liberal eğilimli Information gazetesi, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in AB Konseyi Başkanlığı’na en uygun isim olduğu görüşünde:

“AB Konsey Başkanı’nın hem uluslararası alanda ağır bir top, hem de dünya liderleriyle boy ölçüşmeye çekinmeyecek özgüvene sahip bir isim olması gerekiyor. Bu ismin hem gözü pek, hem de insanları kendi safına çekebilecek bir diplomasi yeteneğine de sahip olması şart. (…) Avrupa’da bu niteliklere en yakın siyasi kişilikse Almanya Başbakanı Angela Merkel. Ancak Merkel'in bu göreve en ufak bir ilgisi olmadığından, bu görev için söz konusu olabilecek ‘gerçek ve kaydadeğer’ bir adayın olmadığı söylenebilir.”

İspanya’nın başkenti Madrid’de yayımlanan sağ liberal eğilimli El Mundo gazetesi de Lizbon Anlaşması'nda öngörülen AB Konseyi Başkanlığı göreviyle ilgili şu yorumu yapıyor:

“27 üye ülkenin büyük bölümü eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in AB Konseyi Başkanlığı görevine en uygun isim olacağı konusunda anlaşmıştı. Ancak Almanya ve Benelüks ülkeleri mevcut anlaşmazlıklarda uzlaşmacı tutumu ve olaylara bu yöndeki yaklaşımıyla dikkat çeken bir adaya göz kırpıyor. Bu bağlamda aranan niteliklere en uygun isim ise Belçika Devlet Başkanı Herman van Rompuy ya da Lüksemburg Başbakanı Jean Claude Juncker. Bu göreve uygun olmayan birinin AB Konsey Başkanlığı’na aday gösterilmesi Avrupa’nın inandırıcılığına zarar verecektir. AB’nin, içinde bulunduğu çıkmazdan kurtaracak uygun kişilik ve karizmaya sahip bir lidere ihtiyacı var.”

İtalya’nın Milano kentinde yayımlanan Corriera Della Sera gazetesiyse bugünkü yorum sütunlarında Afganistan'daki son durumu irdeliyor:

“New York’ta 11 Eylül 2001’de düzenlenen terör saldırılarının üzerinden 8 yıl geçti. ABD’nin Afganistan’ı işgal etmesinin üzerinden de. BM'nin meşru kıldığı ve uluslararsı ittifak tarafından da desteklenen işgalle, Usame Bin Ladin desteğindeki Taliban iktidarı devrildi. Ancak milislerin bunun ardından başlattığı savaşta onlara karşı hala zafer kazanılmış sayılmaz. Çünkü Afgnaistan’da başarı sağlanması için ABD Başkanı Obama’nın sadece bölgede askeri hâkimiyeti sağlaması yeterli değil. Birçok düşman aşiretin barındığı ülkedeki siyasi yapı, Afganistan’da Batılı değer ve kurumlara uygun başarılı politikalar uygulanmasına engel oluyor.”

Almanya’da yayımlanan Frankfurter Rundschau gazetesinin yorumunda dün Başbakan Angela Merkel tarafından açıklanan hükümetin dört yıllık hedeflerini ele alıyor. Gazete, “Merkel açıklamasına ‘hükümet 28 Ekimde göreve başlamıştır” sözleriyle giriş yaptığını vurgulayarak şöyle devam ediyor:

“Merkel’in ilk cümlesi hiç kuşkusuz ki gerçeği yansıtıyor. Ancak insan aynı zamanda kendine ‘tüm bunlar bu kadar kısa sürede mi oldu?” sorusunu sormadan da edemiyor. Koalisyon içinde vergilerin indirilmesiyle ilgili anlaşmazlık, sağlık politikası alanındaki tartışmalar. Başarılı başlangıç böyle olmaz. Yeni koalisyon bu zor günlerde toplum içindeki dayanışmaya zarar vermeden ekonomik büyümeyi teşvik etmeli. Tüm bu söylemler kulağa hoş gelse de şimdiye kadar hükümet bu tür söylemlerin içini inandırıcı bir biçimde dolduramadı.”

İsviçre'de yayımlanan Neue Zürcher Zeitung da yorumunda Alman hükümetinin dün açıkladığı dört yıllık hükümet programını değerlendiriyor:

„Bazen söylenmeyenler söylenenlerden daha önemli olabiliyor. Almanya Başbakanı Merkel hükümet programını ustaca bir söylem ve yeri geldiğinde önemli noktalara vurgu yaparak ortaya koydu. Ancak bu, hükümetin küçük ortağı Hür Demokratların pek hoşuna gideceğe benzemiyor. Koalisyon sözleşmesi imzalandığından beri Hristiyan Birlik Partileri, Hür Demokratların öne sürdüğü talepleri sınırlama fırsatlarını kaçırmadı. (…) Hükümetin küçük ortağı Hür Demokratlar, Başbakanın, odaklandığı hedeften asla taviz vermeyen güçlü ve gerektiğinde de tehlikeli bir politikacı olduğunu zor da olsa kavramak zorunda.“

Derleyen: Meltem Karagöz

Editör: Ahmet Günaltay