1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

12.01.2006 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap12 Ocak 2006
https://p.dw.com/p/Abnq

Avrupa basınında bugün öne çıkan belli başlı konular şunlar: Türkiye’de ölümlere sebep olan ve Avrupa’nın gözünü korkutan kuş gribi, Almanya Başbakanı Merkel’in ABD ziyareti ve tabii İran ile Batı arasındaki atom programı tartışması.

Alman Münchner Merkur gazetesinde kuş gribine ilişkin olarak şu yoruma yer verilmiş:

Almanya, kuş gribinden korunmak için önlemler almak zorunda. Sınırlardı kontroller, kuşların göç mesvsiminde kanatlı hayvanlar için kümes zorunluluğu yerinde önlemler, ne var ki bunlar yeterli değil. Hastalıkla mücadelede, öncelikle virüsün kol gezdiği yerlerde yapılmalı. Yani Türkiye ve fakir Balkan ülkelerine yardım etmek gerekiyor.

Alman Die Welt gazetesi de şu yorumu yapmış:

Türkiye’nin kırsal kesimlernide insanlan kanatlı hayvanlarla iç içe yaşıyor. Bunu bugünden yarına değiştiremezsiniz. Aynı şekilde hasatlıklı göçmen kuşları da tutup doktora götürmeniz mümkün değil. Henüz bir aşı da yok... Peki o zaman geriye ne kalıyor? Yapılacak tek şey hastalığın hayvanlardan insanlara bulaşmasını engellemeye çalışmak.

Almanya’nın en yüksek tirajlı gazetelerinden Bild ise Almanya’nın tetikte olması gerektiğini yazıyor:

Her gün Türkiye’den yeni şok edici haberler alıyoruz. Bu ölümcül hastalık hergün Almanya sınırlarına biraz daha yaklaşıyor. Tehlike ciddi boyutlarda. Ultramodern endüstri devleti Almanya şimdiye dek bu tehlikeyi fazla ciddiye almadı. Yoksa neden bu hastalıkla mücadele için yapılan araştırmalara daha fazla para yatırılmadı? Neden diğer ülkelere kıyasla Almanya’daki ilaç stoku daha az? On binlerce can alacağı söylenen bir salgın bizi tehdit ediyor. Ve biz buna hazırlıklı olmalıyız!

Amerika Birleşik Devletleri’ne uzanıyoruz. ABD Başkanı George Bush, Almanya Başbakanı Angela Merkel görüşmesi konusunda Alman Handelsblatt gazetesi buluşmadan çıkacak muhtemel sonuçları değerlendiriyor:

Gerçekçi olmak gerekiyor. Almanya ve ABD’nin ilişkisini belirleyen, liderlerin birbirlerine kişisel olarak duydukları sempatiden ziyade, devletlerin ortak çıkarları. Almanya ve ABD hem ekonomik hem de siyasi açıdan birbirine yakın duran iki ülke. Ama askeri konularda çıkarları çatışıyor.

Almanya’nın yerel ölçekli gazetelerinden Bonner General-Anzeiger de benzer bir yorumda bulunuyor:

Merkel’in Washington ziyareti abartılıyor. Politikada kişiler değil, ekonomik ve siyasi şartlar belirleyici oluyor. Evet Merkel bir takım cesur çıkışlar yaptı, örneğin Guantanamo hapishanesinin kahatılmasını istedi ama buna bakıp da Almanya – ABD ilişkisinde dramatik bir dönüşüm beklemek yanlış olur. İlişki dostane kalacak. Aslında Bush ile sürekli ‘kavga eden’ Almanya eski Başbakanı Schröder zamanında bile ilişkiler sanılandan çok daha iyiydi.

İsviçre’de yayımlanan Basler Zeitung da iki liderin görüşmesine değiniyor:

Beyaz Saraş şimdilik Merkel’in şartlarını kabul etmiş gibi: Irak’a asker gönderilmeyecek. Afganistan ve Balkanlar’daki Alman asker sayısı da artırılmayacak. Almanya savunmaya ABD’nin beklediği oranda bütçe ayırmayacak. İlişkiler gayet iyi. Hatta bundan böyle herhangi bir kriz baş gösterdiğinde, ABD Başkanı Bush telefona sarılıp Almanya Başbakanı Merkel’i ararsa kimse şaşırmasın.

Bush–Merkel görüşmesinde, İran konusunun da gündeme gelmesi bekleniyor. İran’ın nükleer faaliyetlere yeniden başlaması Batılı ülkeleri kızdırdı. Birçok Avrupa gazetesi krizden söz ediyor. Fransa’da yayımlanan bağımsız Le Monde gazetesi “İran’a dur demeli” başlığıyla bir yoruma yer vermiş sayfalarında:

İran fazla mı ileri gitti? Güvenlik Konseyi’nin daimi beş üyesinin verdikleri tepkiler bunu düşündürüyor. Moskova yakın işbirliği içinde olduğu İran ile Batı arasındaki krizin daha da tırmanmasını önlemek için bir öneri getirdi: Rusya, “İran adına uranyum zenginleştirme çalışmaların biz yapalım,” dedi. İran bu öneriye henüz kesin cevap vermedi. Pazarlıklar sürüyor. Ve pazarlıklar sürdüğü sürece yaptırım da uygulanmaycaktır. Tahran bunu biliyor. ABD’nin ise Irak yüzünden başını kaşıyacak vakti yok. Bu nedenle Washington, Güvenlik Konseyi’nin devreye girmesinden yana. İran kendi bildiğini okumaya devam ediyor. Tahran’a dur demenin vakti geldi artık.

Yerel ölçekli Alman yayın organı Die Tagespost’un yorumu::

İran’ın meydan okuması karşısında Avrupa’nın tepkisizliği, Tahran’ı ceseratlendirdi. Anlaşılan o ki, Mollalar atom bombası yaparker Batı onları izlemekle yetinecek. Avrupa Birliği bu konuda askeri çözüme de sıcak bakmıyor. Ama Washington’ın zaten bu konuda Avrupa’dan yegane beklentisi, meseleyi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşımada ABD’ye arka çıkması. Avrupa Birliği, İran’ın füzelerinin Avrupa’ıyı vurabileceğini unutmamalı. İsrail de İran’a karşı kullanılacak bir koz.

Fransa’da yayımlanan La Croix gazetesinde ise şu satırlar dikkat çekiyor:

Hem İran hem de Kuzey Kore, nükleer programları konusunda Batı ile kedinin fareyle oyadığı gibi oynuyor. Bu oyuna artık son verilmeli. Ve gelinen aşamada, Güvenlik Konseyi’ni devreye sokmaktan başka çare yok. Ancak Güvenlik Konseyi’ne havale edilse bile sorunun hemen çözüleceğini düşünmek yanlış olur. Gözümüzen önünde Irak gibi bir örnek var. Yıllarca ekonomik yaptırım uygulandığı halde Saddam diktası bundan zarar görmedi.