1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

12.09.2011 - Alman basınından özetler

12 Eylül 2011

Türkiye ve Mısır ile yaşadığı krizlerin ardından İsrail’in bölgedeki durumu, bugünün Alman basınında geniş bir şekilde ele alınıyor.

https://p.dw.com/p/12XCx

Süddeutsche Zeitung Ortadoğu sorununu konu aldığı yorumunda Türkiye’ye de bir çağrıda bulunuyor:

“Bu gergin ortamda olabilecek en kötü şey, Gazze ve Ramallah’taki insanların yeniden öfkelendirilmesi, çaresiz bırakılmasıdır. Arap devrimcilerin ülkelerinde halkın yönetimi, özgürlük ve onur adına yürüttükleri mücadele Filistinliler’den esirgenirse bu, Mısır ve bölgedeki diğer ülkelerde de öfke yaratacaktır. İsrail ve ABD’nin körü körüne uyguladığı abluka onları hedeflerine yaklaştırmayacaktır. Aynı şekilde Filistinliler de BM’de zorlama bir gösteriş oylamasından sonuç alamayacaktır. Gerçek barışı getirecek tek şey, gerçek anlamda barış müzakereleridir. Türkiye ve Mısır bu destansı mücadelede inandırıcı aktörler olmaya devam etmek istiyorlarsa onların da kurallara boyun eğmeleri gerek. İlk olarak İsrail büyükelçisini yeniden ülkelerine çağırarak.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung ise Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerindeki değişimi, ülkenin demokratikleşmesinin ve Erdoğan hükümetinin dış politikada seçmenin çoğunluğunun hislerini daha fazla dikkate almasının bir sonucu olarak görüyor. Gazete, Mavi Marmara baskını ile ilgili İsrail’in özür dilememesinin buz dağının sadece görünen yüzü olduğunu belirtiyor ve ekliyor:

“Türkiye’nin asıl derdi özür ve tazminat olsaydı, İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi konusunu Gazze ablukasının tamamen kaldırılması talebine bağlamazdı…Türkiye’nin geleceği doğuda. Ülke, AB üyeliği hedefini artık o kadar ciddiye almıyor. AB, son seçimlerde de gündeme gelmedi, ortada başka fikirler dolaştı. Türkiye önderliğinde bir nevi Ortadoğu Birliği ya da kriz bölgeleri için Müslüman müdahale birlikleri gibi. Davutoğlu, Arap Baharı’nın İsrail’in sonbaharı olabileceği uyarısında bulundu, Erdoğan İsrail’in davranışını şımarık oğlanınkine benzetti. İsrail’in kim tarafından şımartıldığı konusundaki düşüncesini açıklamasına gerek kalmadı. Türkiye, Amerika’nın bölgede nüfuz imkanının azaldığını görüyor ve boşluğu doldurmak istiyor. Kendisinin İsrail’i şımartmayacağı da ortada. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye, artan ekonomik ve kültürel etkisini kullanarak ‘yumuşak güç’ rolünü oynadı. Şimdi ise ‘sert güç’ rolüne soyunmuş görünüyor. Erdoğan’ın ülke içinde geriye kalan karşıtları, Türk dış politikasının ‘İsrailleştiği’ uyarısında bulunuyor. İsrail’i orantısız şiddet kullanımıyla suçlayan, kendisi aynı tehditte bulunamaz.”

Geçtiğimiz ay İsrail askerlerinin açtığı ateşte altı Mısırlı’nın ölmesiyle iki ülke arasında başlayan kriz, hafta sonunda sokaklara taştı. Öfkeli Mısırlılar Kahire’deki İsrail büyükelçiliğine saldırdı, büyükelçi ve elçilik personeli güvenlik nedeniyle ülkeden çekildi. Neue Osnabrücker Zeitung, Netanyahu hükümetinin çok taraflı olarak büyük baskı altında olduğuna dikkat çekiyor:

“İsrail Büyükelçisi’nin Türkiye’den kovulmasının ardından Mısır ile diplomatik ilişkiler de fiilen felce uğramış durumda. Bir zamanların yakın ittifakları sona erme tehlikesiyle karşı karşıya. Filistinliler birkaç gün sonra BM’de Filistin devletinin tanınmasını istediğinde İsrail’in dışlanmışlığı daha da artacak.”

Leipziger Volkszeitung'un yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Kahire'deki İsrail Büyükelçiliği’ne saldıran çapulcuları buna iten her neyse, çıkan olayları son dönemde İsrail-Türkiye ilişkilerinde yaşanan gerilimden ayrı görmemek gerek. Dokuz Türk’ün İsrail ordusu tarafından öldürülmesi gibi Mısır sınır askerlerinin öldürülmesi de kabul edilemez. Dolayısıyla İsrail hükümetinin özür dilemesi, yapılabilecek en asgarî şey olurdu. Bunun yapılmamasının faturası, Dışişleri Bakanı Liebermann’dadır. İsrail’in ilişkilerin gerilmesindeki sorumluluğuna rağmen Erdoğan durumu tırmandırıyor."

Westdeutsche Allgemeine Zeitung da 'İsrail ortaklarını kaybediyor' başlıklı yorumunda, Arap Baharı’nın bölge halklarına yeni bir bilinç getirdiğini ve halkların artık İsrail hakkında ne düşüneceklerinin yönetimler tarafından dayatılmasına izin vermediğini belirtiyor.

“Küçük bir ülke olan İsrail’in ortaklarını kaybetmesi tehlikeli. Ama bunda Başbakan Netanyahu’nun da suçu yok değil. Dostlukları pekiştirmiyor; Yahudi yerleşim politikaları ve Gazze yardım gemilerine baskın görüntüleri ile daha çok nefret uyandırıyor. Tabii ki İsrail düşmanlarına karşı kendini savunabilmek zorunda. Ama Netanyahu’nun inatçı ve kendini haklı gören politikaları artık sınıra dayandı. Arap dünyasında insanın önüne bir kez çıkacak fırsatlar doğuyor. Ama İsrail bu yeni hareketin bir parçası değil. Filistinliler’in BM’de devlet olarak tanınma başvurusu dünyadaki pekçok ülkeden destek görecek. İsrail hiç bu kadar yalnız kalmamıştı. Sonuç: Önce Türkiye, şimdi Mısır. İsrail ortaklarını kaybediyor. Bu, küçük bir ülke için tehlikeli.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Hülya Köylü