1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1309 Presseschau 2

13 Eylül 2010

Bugünkü Avrupa basını Türkiye'deki anayasa referandumunun sonucuna geniş yer ayırıyor. Yorumlarda, sandıktan çıkan sonucun Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci açısından da büyük önem taşıdığı vurgulanıyor.

https://p.dw.com/p/PArW

İtalya'dan liberal La Stampa gazetesi, halkın anayasa değişikliğine onay vermesini olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyor:

"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan modern Türk tarihinin en önemli anayasa reformunun onaylandığı zaferle, Türkiye'nin askeri ve otoriter yapısının demokrasiye açılması konusunda önemli bir başarı sağladı. Reform önemsiz ya da küçük şeklinde nitelendirilemez. Bu reform, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün laik mirasının battığının bir göstergesi ve Erdoğan'ın teokratik bir devlet olan İran'a daha da yaklaşmak için İsrail'den giderek uzaklaştığı görülen yolunda da önemli bir adımdır. Avrupa ile ilişkiler ya da Kürtler'in statülerinin ne olacağı yönündeki sorular eskiden olduğu gibi şimdi de yanıtsız. Ancak kesin olan bir nokta var. O da Türkiye'nin yeni bir döneme girdiği ve önünde diğer başka hedeflerin de bulunduğu. Bunları kim, ne zaman yapacak, bu belirsiz."

İsviçre'den Tages-Anzeiger aynı konuyla ilgili yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

"Türkiye'de darbecilerin ve işkence emri verenlerin bu anayasa değişikliği ile ilk kez yargı önüne çıkabilecek olmaları, modernleşmenin getirisi olmaktan çok daha fazla önem taşıyor. İşkenceye maruz kalan ve zorla vatandaşlıktan çıkarılanlar için geç de olsa memnuniyet verici bir gelişme. Bununla toplum geçmişte yaşanan travmayla hesaplaşıp, yaraları onarabilir. Türklerin büyük çoğunluğu istikrarın ve ekonomideki başarılı büyümenin devam etmesinin özlemi içinde. Bunun yanı sıra daha demokratik ve liberal bir ülke arzu ediyor. Verilen bu mesaja, Avrupa da sevinmeli."

İspanya'nın muhafazakar ABC gazetesinde ise referandumla ilgili şu satırları okuyoruz:

"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan anayasa reformuyla, 1980 darbesinden sonra ordunun zorla elde ettiği, askeri ve otoriter yapının, demokrasiye açılmasında önemli bir başarı sağlamış oldu. Erdoğan ayrıca Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün laik mirasının son kalıntılarını da ortadan kaldırmış oldu. Başbakan böylece şimdiye dek yasak olan yollara adımını atabilmesine izin veren bir ruhsat da almış oldu. Ancak burada akla gelen soru, Erdoğan'ın bundan sonra hangi yolu seçeceği?: Türkiye'yi AB adayı yapan liberal yolu mu, teokratik bir devlet olan İran'la yakınlaşmayı ve islam kimliğinin güçlendirilmesini öngören yolu mu?"

Konuyla ilgili aktaracağımız son yorum sol liberal İngiliz Independent gazetesinden:

"Erdoğan hiç kuşkusuz dindar. Ancak kendisinin bugüne kadar gizlediği, anti-demokratik niyeti olduğunu ispatlayan bir kanıt da yok. Ayrılıkçı Kürtler'le müzakereler başlatması örneğinde olduğu gibi Başbakanın birçok inisiyatifi, kendisinden önceki laik Başbakanların dönemindeki baskıcı politikanın iyileştirilmesine hizmet ediyordu. İngiltere, Türkiye'nin AB üyeliğini uzun süredir destekliyor. Hem de Türkiye'nin Batı'ya daha sıkı bağlanması halinde büyük bir kazanç olacağı şeklindeki doğru bakış açısını savunarak."

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Hülya Topcu


Editör: Ahmet Günaltay