1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

13.10.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Murat Çelikkafa13 Ekim 2004
https://p.dw.com/p/Abt3

Hafta başından bu yana Alman basınında en önemli tartışma konusu olan Türkiye ile ilgili yorumlar, bugünkü gazetelerde de yine geniş bir biçimde yer alıyor. Metin Kaplan’ın Türkiye’ye gönderilmesi, Hristiyan Birlik Partileri’nin ortaya attığı imza kampanyası önerisi, Türkiye’nin AB üyeliği süreci ve Ankara’ya tank sevkiyatına Berlin’in yeşil ışık yakması, bugün çıkan Alman gazetelerde ayrıntılarıyla irdeleniyor.

Basın özetlerimizde önce Metin Kaplan ile ilgili yorumları aktarıyoruz. Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinin yorum sütunlarında şu ifadeler yer alıyor:

”Metin Kaplan’ın ardından büyük bir ihtimalle kimse gözyaşı dökmeyecek. Çünkü o kışkırtıcı ve köktendinci biri. Türkiye’de son zamanlarda meydana gelen olumlu değişimler, Kaplan’ın adil bir yargı sürecine tâbi tutulacağı yolundaki umutları artırıyor.”

Düsseldorf’ta çıkan Rheinische Post’un konuya ilişkin yorumu ise şöyle:

”Almanya açısından bakıldığında Metin Kaplan olayı, iyi bir sonla noktalandı. Tabii şimdi ‘bu hukuk devletinin zaferidir’ türünden söylemleri savunmak mümkün. Lideri olduğu İslami Cemaat ve Cemiyetleri Birliği adlı örgütü 2001 yılında yasaklanan Kaplan, o tarihten bu yana Alman adli makamlarıyla adeta kedi-fare oynadı. Şimdi tüm gözler, AB’ye girmek isteyen Türkiye’nin Kaplan konusunda alacağı tavra çevrilmiş durumda. Metin Kaplan gibi bir hasımın bile hukuk devleti dışında bir uygulamaya maruz bırakılmaması kaçınılmaz.”

Almanya’nın başkentinde yayımlanan Berliner Morgenpost’da ise şu satırlar dikkat çekiyor:

”Şimdi top Türk makamlarında. Gelecek yıl AB üyeliği yolunda müzakerelere başlamayı hedefleyen Türkiye, Kaplan konusunda her türlü hukukdışı uygulamadan kaçınacaktır. Çünkü Avrupa, pür dikkat, Ankara’nın düşmanlarına nasıl muamele ettiğini gözleycektir. Kaplan olayı, yeni Türk Ceza Kanunu reformu için ilk ciddi sınav olacaktır.”

Essen’de çıkan Westdeutsche Allgemeine Zeitung da konuyu Türkiye’nin AB süreci açısından değerlendiriyor:

”Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerine başlayabilecek olgunluğa eriştiği düşünülüyorsa, Metin Kaplan’ın Almanya’dan sınırdışı edilip Türkiye’ye gönderilmesine kimse karşı çıkmamalıdır. Kaplan’ın iadesi hem Almanya hem de Türkiye açısından sevindirici bir gelişme olsa gerek.”

Konuyla ilgili son yorumu Braunschweiger Zeitung’dan seçtik:

"Almanya’nın ne yazık ki çok karmaşık bir hukuk sistemi var. Ama bu, özgürlüğün düşmanlarıyla mücadele edilmemesini de gerektirmiyor. Aksine, hukuk devleti prensiplerinin muhafaza edilmesi adına, hoşgörü karşıtlarının üstüne daha da kararlılıkla gidilmek zorunda. Kaplan konusunda alınan sınırdışı karar, gecikmiş de olsa şu mesajı veriyor: Sizi gülünç durumlara düşürecek kadar özgürlüğün suistimal edilmesine kesinlikle izin vermemelisiniz.”

Hafta başından bu yana Alman gazetelerinin yorum sütunlarını işgal eden ve ana muhalefetteki Birlik Partileri tarafından ortaya atılan ”Türkiye karşıtı imza kampanyası” önerisi, bugün de yorumlara konu olmayı sürdürüyor. Konuyla ilgili Berlin’de çıkan Tageszeitung’dan kısa bir alıntı yapıyoruz:

"Hristiyan Sosyal Birlik’ten Michael Glos’un ortaya attığı Türkiye aleyhine imza kampanyası başlatılmasına yönelik öneri, etkin bir siyasi hareketlenmeden çok Birlik Partisi mensupları arasında karışıklığa neden oldu. Glos’un önerisinin ilham kayanağı, 1999 yılında Hessen’de şimdiki Eyalet Başbakanı Roland Koch’un iktidara gelmesini sağlayan ve çifte vatandaşlığa karşı başlattığı başarılı imza kampanyası. Ancak 1999’da başarılı olan böyle bir eylem, 2004 ise başarısız olacaktır.”

Alman kamuoyundaki Türkiye tartışmalarına dünden itibaren bir madde daha eklendi: Koalisyonun küçük ortağı Yeşiller’in girişimiyle beş yıldır engellenen Türkiye’ye tank sevkiyatı konusunda, hükümetin yumuşamasıyla yaşanan omulmu gelişme, yazılı basında gerek haber gerekse yorumlarla geniş bir şekilde ele alınıyor. Konuyu dün ilk kez ortaya atan ve Hamburg’da basılan Financial Times’in Almanya baskısında bugün şu satırları okuyoruz:

”Bundan beş yıl önce, deneme amaçlı bir tek tankın dahi Türkiye’ye verilmesi, hükümet içinde fırtınalar kopması için yeter de artardı bile. Ya bugün? Federal Hükümet, yüzlerce Leopar-II tankını Türkiye’ye vermek istiyor, Yeşiller ise sessiz kalıyor. NATO üyesi olan ve AB’ne girmek için uğraş veren bir ülkeye silah sevkiyatı yapılmasına direnmenin, anlamsız olduğunu onlar da anlamış olmalı.”

Berlin’de yayımlanan Almanya’nın etkin siyasi gazetelerinden Die Welt de Türkiye konusuna haber ve yorum sayfalarında geniş olarak yer ayırmış. Birlik Partileri’nin imza kampanyasını eleştiren gazete, bu vesileyle Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde yanıt bekleyen pek çok sorunun gündeme gelmediği saptamasını yapıyor. Yazıda, asıl tartışılması gerekenin Türkiye’nin AB üyeliği için yeterli olgunluğa erişip erişmediği, Avrupa’nın sınırlarının nereye kadar uzanacağı ve Ankara’nın üyeliğini AB açısından doğuracağı sonuçların neler olacağı gibi sorular olduğu belirtiliyor.

Yine aynı gazetenin tabloid formatındaki baskısı olan Welt Kompakt’da ise Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in kaleme aldığı ”Neden Türkiye, Avrupa Birliği’ne ait?” başlığı altında genişçe bir makale yer alıyor. Türkiye’nin Birlik üyeliğini çoktan hakkettiğini vurgulayan Başbakan Schröder, yazısında Türkiye’nin üyeliğini getireceği avantajları üç ana bölümde irdeliyor. Erdoğan hükümetinin iktidara gelişinden buyana çok önemli reformlara imza atıldığını ve Avrupa standartlarının yakalandığını kaydeden Schröder, Müslüman bir Türkiye’nin Birliğe dahil edilmesiyle, diğer İslam ülkelerideki demokrasi ve özgürlük gibi değerlerin gelişmesine katkıda bulunulacağını vurguluyor. Federal Başbakan, makalesinde Türkiye’nin dinamizmi ve büyüklüğü ile önemli bir ticrari ortak olduğunu, geçen yıl Türkiye’ye yapılan ihracatın yüzde 20 arttığını, bunun da Almanya’da yeni istihdam sahaları açılmasını sağladığını belirtiyor. Schröder, Türkiye’nin üyeliği ile Avrupa’ya bir işgücü akını olacağı şeklideki endişelerin de yersiz olduğunu kaydediyor.

Son olarak Almanya’nın ünlü haber dergilerinden Stern’de yer alan bir anketin sonuçları dikkat çekiyor. ”Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili referandum yapılmasını istiyor musunuz?” şeklindeki soruya katılımcıların yüzde 59 gibi büyük bir çoğunluğunun ”Evet” yanıtını veridiği, bunu gerek görmeyenlerin ise ancak yüzde 39 düzeyinde kaldığı belirtiliyor.