1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1409 Presseschau 2

14 Eylül 2010

Bugünkü Avrupa basını ağırlıklı olarak Türkiye'deki referandum sonucunu ele alıyor. Yorumlarda Türkiye'nin AB üyelik süreci ve AB'nin Türkiye'ye karşı takındığı tavır masaya yatırılıyor.

https://p.dw.com/p/PBfC

İtalya'nın muhafazakâr Corriere della Sera gazetesi, anayasa referandumuyla ilgili yorumuna, 'Türkiye Avrupa için bir sınav' başlığını atmış. Yorumda şu satırları okuyoruz:

"11 Eylül 2001 tarihinden bu yana dokuz yıl içinde radikal İslama karşı verilen mücadele kazanılamadı. Onları dizginlemek için umutsuz ve inanılmaz pahalı bir operasyona girişildi, ancak tehdit sürüyor. Çılgın bir teşhircinin, Afganistan ve Keşmir'deki yüzlerce insanı bahane ederek, Hrıstiyan ve Batı dünyasını protesto etmek için Kur'an-ı Kerim'i yakma eylemi, manâlı. Türkiye'deki anayasa referandumu, ülkenin demokrasi ile İslam'ı birleştirecek durumda olup olmadığını ya da demokratikleşmenin, radikal İslam'ın yeni bir biçimine yolaçıp açmayacağını gösterecek olması açısından, Avrupa için bir sınav niteliği taşıyor. Sadece Türkiye'nin jeopolitik önemi nedeniyle değil, bize Avrupa ile İslam dünyası arasındaki olası ilişkinin nasıl görüneceğini göstermesi açısından da önemli bir sınav."

Hollanda'dan de Volkskrant ise referandum yorumunda, Türkiye'nin İslamlaştırma tehlikesi endişelerine ışık tutuyor:

"Türkiye'de özellikle Batılı büyük şehirlerde yaşayan, hükümeti eleştiren kesim, dindar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkeyi gizlice İslamlaştırmasından endişe ediyor. Bu korkularında haklı olup olmadıkları, yeni anayasanın nasıl ve ne şekilde uygulamaya geçirileceğine bağlı. Erdoğan yargı alanında yapılan değişiklikle hakimleri atama yetkisine sahip olarak, laik elit kesimin yargıya müdahalesini kırmayı amaçlıyor. Alışılmış, adli suçlarla ilgili davalarda bunun hiçbir sonucu olmayacaktır. Peki ama kadın hakları, aile hukuku ya da dinî haklar söz konusu olduğunda bunun ne gibi etkileri olacaktır? AB tetikte olup Türk yargısının nasıl işlediğini gözlemlemeli."

Avusturya'dan Die Presse, referandumu 'Kemalist muhalefetin malum başarısızlığı' şeklinde yorumluyor. Yorumda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun oy kullanamaması eleştiriliyor:

"Böylesine bir rezaleti sergilemek de çaba istiyor: Kemalist muhalefetin lideri Kemal Kılıçdaroğlu haftalarca Türkiye'yi dolaşarak, anayasaya 'hayır' oyu verilmesi için çağrıda bulundu ve sonrasında kendisi bile oy kullanmayı başaramadı. Görünüşe göre seçmen kütüğü konusunda bir sorun yaşandı. Bir zamanlar Atatürk'ün tek devlet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin zaten bilinen başarısızlığı için bundan daha uygun bir tablo bulunamazdı. Pazar günkü referandum anayasa değişikliği konusundaydı. Ancak değişiklik öngören 26 maddenin arkasında önemli bir konu daha vardı. Muhalefetteki en güçlü parti olarak Cumhuriyet Halk Partisi, referandumu Erdoğan'ın güvenoylaması şeklinde lanse etti. Sekiz yıldır iktidarda olan Başbakanın genel seçimlerden bir yıl önce nihayet acı veren bir yenilgi alması için referandumun bir fırsat olacağının farkına vardılar."

Avusturya'dan bir başka gazete, Der Standard ise 'Cumhuriyet tarihinde önemli bir dönem' başlığını attığı yorumunda şu satırlara yer veriyor:

"Referandum geriye bakıldığında belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli dönemlerinden biri. Çünkü Türkiye'de siyasi partilerin amansız mücadelesinin kıyısında, halk içindeki politik çoğunluk, demokratik bir proje için görünür hâle geldi. Bu çoğunluk bu kez Batı'nın Adalet ve Kalkınma Partisi deyince kafasında canlandırdığı, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın çağrılarını bire bir takip eden, başörtüsü taşıyan ya da çiftçi olan seçmenler değil."

Fransız Le Figaro gazetesi referandumu Türkiye'nin AB üyeliği açısından değerlendiriyor:

"Başbakan tarihî değişim için çabaladı, demokrasiyi modernleşme ile uyumlu hale getirdi ve bu referandumla, Türkiye'nin eline AB'ye girme süreci için yeni bir koz geçeceğini dile getirdi. Brüksel'deki politikacılar referandum sonucunu memnuniyetle karşıladı. Türkiye kâğıt üstünde, AB yolunda anlamlı bir adım atmış görünüyor. Ancak denklem Türkiye için içte ve dışta aslında daha karışık. Referandum Türk toplumunun AB yolundaki engellerinin altını çiziyor. Resmî açıklamalarda Avrupa ufkunun, ülkenin demokratikleşmesi için önemli bir kaldıraç olduğu belirtiliyor. Ancak Avrupalılar'ın Türkiye'nin üyeliği konusundaki görüş ayrılığı içinde olması ya da üyeliğini reddetmesi yüzünden kamuoyunda bu konuda moralsizlik artıyor. Hükümet, sonraki reformların politik açıdan daha pahalıya malolabilecegini biliyor."

Danimarka’nın muhafazakâr Berlingske Tidende gazetesi değerlendirmesinde Türkiye'nin AB üyeliği için reformlara devam etmesi gerektiği görüşünde:

“Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şimdi güçlü bir silahı var. İstediği gibi özgür bir anayasaya ve Batı modelini esas alan bir demokrasi için gerekli temele sahip. Ama aynı zamanda bu Erdoğan'ın demokrasi anlayışı için de büyük bir sınav niteliği taşıyor. Türklerin neredeyse yarısı ona güvenmiyor, çünkü toplumu adım adım islamlaştırdığını görüyorlar. Erdoğan, Türkiye'de yeni değişiklikleri mümkün kılacak gelecek seçimleri kazanabilir. Umut edilsin ki bu değişiklikler, Türkiye'nin demokrasiye ve Batı'ya doğru ilerlemesi yönünde olsun. Aksi halde Türkiye AB üyeliğini unutabilir.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Murat Çelikkafa