1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

15 Temmuz'dan sonra Türkiye

18 Temmuz 2016

Türkiye, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından birdenbire bambaşka bir atmosferle karşı karşıya kaldı. Ancak bu olağanüstü koşulların özgürlükleri tehdit etmesinden endişe ediliyor.

https://p.dw.com/p/1JQtv
Fotoğraf: Getty Images/AFP/Y. Akgul

Türkiye'de 15 Temmuz gecesinin ardından farklı bir döneme geçiş yaptı. Ordu, emniyet, yargı alanındaki kapsamlı operasyonlar ve kitlesel gözaltılarla ilgili gelişmeler endişe ile takip ediliyor. Darbe girişimine karşı çıkan herkesin ortak arzusu ise özgürlükler alanında sorun yaşanmaması. Peki 15 Temmuz'un ardından Türkiye nasıl bir döneme uyandı?

Sela uygulaması

15 Temmuz gecesinden en çok akılda kalanlardan biri sela uygulaması. Gece geç saatlerde camilerden okunmaya başlanan selalar, darbe girişiminden habersiz olanları ve gelişmeleri takip etmeye çalışanları önce şaşırttı. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ise 15 Temmuz gecesi başlayan camilerden sela okuma uygulamasını “Savaş uçakları bomba yağdırırken önce halkımızın moralini yüksek tutmaya çalıştık. Sonra da demokrasi şehitleri için sela okuduk” sözleriyle açıkladı.

Halk arasında savaş uçaklarının yaptığı bombalama kadar merak uyandıran ve “Neler oluyor?” sorusunu sorduran sela uygulamasının Türkiye’nin gündemine taşınmış olmasının arkasında ne yatıyordu?

ODTÜ'den Siyaset Bilimci Ayşe Ayata, camilerden sela uygulaması için DW Türkçe’ye “Darbe girişimine karşı çıkan halkın bir cihat havasına sokulması çok korkutucuydu ve selalar halkın galeyana gelmesi için gösterilen bir çabanın ürünüydü. Türk halkı bugün galeyana gelmemiştir ve camilerden okunan selaya göre hareket etmemiştir” diye konuştu. Türkiye’nin bugün ‘radikalizm’ tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu savunan Ayata, “Bu tehlike; insanları yabancılaştırmayı, toplumdan ayrıştırmayı, uzaklaştırmayı yaratan bir durumdur. Camilerden sela okutarak, dini siyasetin içine çekmek radikalizmin önünü açmaktır” yorumunu yaptı.

Darbe düzenlemek isteyenlerin hedefinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğu belirtiliyor
Darbe düzenlemek isteyenlerin hedefinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğu belirtiliyorFotoğraf: picture-alliance/dpa/T.Bozoglu

Basın özgürlüğü

15 Temmuz gecesi darbe girişimcileri TRT ve CNN Türk’e baskın yaparken, AKP ve Cemaat ilişkilerine dönük analizleriyle dikkat çeken muhalif yayın organlarına erişim de hükümet tarafından engellendi. Gazeteport, Karşı Gazete, ABC Gazetesi gibi yayınların internet siteleri yayın yasağına maruz kalan ilk siteler oldu. Peki, darbe girişimlerine karşı koyan hükümetin muhalif yayın organlarını kapatmaya dönük uygulaması Türkiye’de basın özgürlüğünü nasıl etkileyecek?

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ahmet Abakay, DW Türkçe’ye “Darbenin önlendiği bahanesiyle gazetecilere ve basına ağır uygulamalar geleceğinden korkuyorum, özgür gazeteciler endişelidir” dedi. “Biz ne darbe ne de diktatörlük diyoruz” bildirisi yayımlayan, hükümete “Basın özgürlüğünün demokrasinin, demokrasi de basın özgürlüğünün güvencesidir. Gazetecilere baskıdan vazgeçin” çağrısı yaptı. Abakay, AKP - Cemaat kavgası yüzünden ‘yüzlerce’ gazetecinin hapiste, yüzlercesinin de ‘işsiz olduğunu’ anlatırken, “Türkiye’de yaşananların sorumlusu basın değildir. Basın, demokrasiyi yaşatmak için vardır. İşini yapacaktır. Darbeye karşı çıkan hükümet, basını yıldırmaktan, tek sese dönüştürme girişiminden vazgeçmelidir. Demokrasiyi yüceltmenin yolu eleştiriye, analize, fikirlerin serbestçe paylaşımına izin vermekten, tahammülden geçer. Gazeteciler; hükümetin anti-demokratik uygulamalarını sorgulamaktan, yazmaktan vazgeçmeyecektir” dedi.

Orduda büyük operasyon

TSK içindeki bir grubun ‘kalkışma’ hareketinde bulunduğunu açıklayan hükümet, darbe girişimini bastırır bastırmaz ordu içinde büyük bir tasfiye operasyonu için de düğmeye bastı. Her 5 generalden birinin ‘Anayasa’yı ihlal ve devleti ortadan kaldırma girişimi’ suçundan ötürü gözaltına alındığı ya da tutuklu olduğu bilgisi dikkat çekiyor. Peki; orduda böylesi büyük bir operasyon, TSK’nın geleceğini nasıl etkileyecek?

DW’ye konuşan TSK’dan emekli, Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (Bilgesam) Başkanı, güvenlik uzmanı Prof. Atilla Sandıklı “Nasıl darbe girişimini lanetliyorsak, suçsuz insanlara karşı yapılan saldırıları da lanetlemek gerekir. Halk, şiddet istemiyor. Darbe girişiminin de tüm Türk ordusu tarafından yapıldığı algısı yaratan girişimlerden kaçınılmalıdır” dedi. TSK’nın ‘demokrasinin ayrılmaz bir parçası, güvencesi’ olduğunu savunan Sandıklı, “Darbe girişimine karşı bir halkın zaferi söz konusuyken, halkla askerin karşı karşıya kalması yanlış olacaktır. Hukukun üstünlüğü içinde bütün soruşturmalar, sakinlikle tamamlanmalı ve TSK’nın işleyişine zarar verilmemelidir” uyarısında bulundu.

15 Temmuz gecesinin ardından kent meydanlarında darbe karşıtı gösteriler düzenleniyor
15 Temmuz gecesinin ardından kent meydanlarında darbe karşıtı gösteriler düzenleniyorFotoğraf: Reuters/A. Konstantinidis

Yargıda büyük tasfiye

Darbe girişiminin ardından hükümetin tasfiye uygulamalarından büyük payı alan bir diğer cephe de yargı oldu. HSYK, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay başta olmak üzere yargıda açığa alınan ve tutuklananların sayısı her geçen gün artıyor. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, yargıdaki durumla ilgili "Hukuk askıya alındı görüntüsü var" dedi. Fevzioğlu, “Darbe girişimi başarılı olsaydı hukuku askıya alacaklardı. Hukukun askıya alınmamasını el birliğiyle temin etmek zorundayız. Adil yargılanma hakkı herkes için eşit şekilde uygulanmak zorundadır. –Onlar bize şunu yapacaktı- mantığıyla gitmek doğru değil. Bu olağanüstü dönemde 79 baro olarak darbeye karşı olduğumuz kadar hukukun askıda olması görüntüsüne de karşı olduğumuzu duyuruyoruz” değerlendirmesi yaptı.

©Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü / Ankara