1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

15.09.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tuncak15 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/AbpC

Almanya’nın belli başlı gazetelerinin ortak konusu bugün Türkiye. Perşembe günleri yayımlanan Die Zeit gazetesinde, Sosyal Demokrat eski Başbakan Helmut Schmidt’in Türkiye hakkındaki makalesi yer alıyor. Schmidt yazısında, Türkiye için imtiyazlı ortaklık isteyen Hıristiyan Demokrat lider Angela Merkel’e destek çıkıyor. Schmidt’in makalesinde “Türkiye bize tamamen yabancı bir kültür çevresine ait. Bu nedenle, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği uygun olmayacaktır. Bu noktada, tamamen Merkel gibi düşünüyorum. Ekonomik işbirliğine evet, gümrük birliğine evet, serbest ticaret bölgesine evet, ama Türkiye’de oluşan nüfus fazlasına serbest dolaşım hakkı tanınmasına hayır” şeklindeki ifadeler yer alıyor. Schmidt, Alman hükümetince savunulan “Türkiye’nin demokratikleşmesi diğer Müslüman ülkelere de örnek olacaktır” görüşüne karşı çıkıyor ve Araplar’ın Türkler’i zaten emsal almadıklarını söylüyor. Diğer Alman gazetelerinde de Merkel’ın seçimi kazanarak AB’de yeterince destek bulmaları halinde, bunun Türkiye ile yapılacak müzakerelere etkisi olacağına ilişkin sözleri yer alıyor.

Başbakan Gerhard Schröder’in önceki gün Frankfurt’taki Doğan Medya Grubu’nun tesislerini ziyareti sırasında Türk bayrağı önünde yaptığı konuşma ile ilgili tartışmada da sürüyor. Bulvar gazetesi Bild dün haberi, “Almanya’daki seçimin sonucu Türkler mi belirleyecek?” şeklinde provakatif bir başlıkla duyurmuştu. Münchner Merkür gazetesi konuyu, bugünkü baskısında şöyle yorumluyor:

“Türkiye’nin AB üyeliğini seçim malzemesi yapmak yabancı düşmanlığını arttırır. Başbakan Schröder ve Dışişleri Bakanı Fischer muhalefete bu şekilde gözdağı vermişti. Sonunda Merkel de buna inandı ve konuya mühür vurdu. Buna karşılık Başbakan, Merkel’e bir okul çocuğuna verirmişçesine insafsızlık dersi verdi. Dünyadaki en normal şeymiş gibi, seçime beş gün kala 550 bin Türk kökenliye müzakere pokerinde destek vadederek bir Türk gazetesinin bürolarını ziyaret etti. İktidarı söz konusu olduğunda Schröder için her yol mübah.”

Muhafazakar Frankfurter Allgeimeine gazetesinin bugünkü baskısında ise “Türkiye’nin Dostları ve Düşmanları” başlıklı analiz bir haber yer alıyor. Yazıda, Almanya’daki Türkiye kökenli seçmenlerin oylarının yüzde 80’inin, Sosyal Demokratlar ile Yeşiller’e gideceği belirtiliyor. Hıristiyan Birlik partilerinin Türkler’den toplayacağı oy oranının yüzde 12, Hür Demokratlar’ın ise yüzde 3 ila 4 düzeyinde olacağı tahmin ediliyor. Yazıda, Türk basının bugün Schröder’i desteklediği, ama geçmişte Schröder Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı iken yaptığı uygulamalar nedeniyle eleştiri yağmuruna tuttuğu hatırlatılıyor. Süddeutsche Zeitung’da Türkiye ile ilgili yer alan yazıda ise AB’nin Türkiye’ye Güney Kıbrıs’ı tanıma konusunda baskıyı arttırdığı cümlesini okuyoruz.

Almanya’daki seçim hazırlıkları da kuşkusuz Alman basınında geniş yer tutuyor. Bu konudaki yorumlar, Türkiye dışında Hıristiyan Birlik içindeki iktidar mücadelesine yoğunlaşıyor. Merkel’ın eski rakibi maliye uzmanı Friedrich Merz’e seçim öncesinde yeniden dost elini uzatması, kimi gazetelerce “iyi bir taktik” olarak değerlendirilirken, kimi gazetelerce gereksiz bir tartışmaya yol açtığı gerekçesi ile eleştiriliyor. Oldenburgische Volkszeitung, radikal vergi planları nedeniyle eleştirilere hedef olan muhafazakarların olası maliye bakanı Paul Kirchhof’un kendisini geri çektiğini hatırlatıyor ve Merz’e yönelik hamlenin, partiye avantaj sağlayacağını savunuyor. Die Welt’in yorumu ise şöyle:

“Angela Merkel, Prof. Kirchhof’u gölge kabinesine dahil ettiğinden beri Hıristiyan Birlik içinde içinde kargaşa hakim. Bu arada bazı partililerin desteği ile Merz’in yeniden gündeme gelmesi Kirchhof’un ensesine vurulmuş gereksiz bir tokat. Merkel yönetmek istiyor, öyle ise yönetmeli. Yönetebilir de. Ama Merkel partisinin başbakan adayı olduğu halde hala lider olarak görülmüyor.”

Avrupa basınında öne çıkan yorumların çoğu ise 175 devlet ve hükümet başkanının katıldığı BM zirvesi ile ilgili. Belçika gazetesi La Libre Belgique, zirvede reform planlarının suya düştüğünü savunuyor:

“BM’in 60. yıl zirvesi aslında tarihi, bir anlamda örgütün yeniden doğuşunun kutlanacağı bir zirve olacaktı. Güvenlik Konseyi gibi hayati bir organın reformu söz konusu idi. Ama BM yeniden dirilemedi. Genel Sekreter’in hedefleri, içeriği boşaltılana dek satır satır kırpıldı.”

İsviçre gazetesi Tages-Anzeiger ise ABD Başkanı George Bush’un zirvedeki tavrını konu ediyor. Bush’un BM’yi eleştirdiği konuşması ile ilgili yorum şöyle:

“ABD’nin dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda ikna etme ya da kötü düşünecek olursak 60. yıl zirvesini sabote etme girişimi, iç politik açıdan kendisine fayda sağlayabilir. Ama ABD’nin bu tavrı ile son müttefikelerini kaybetme riski de var. İngiliz diplomatlar bile Washington’un bu manevrası karşısında başlarını sallıyor. Ama tabii ki işler bir şekilde yürüyecek. BM reformu konusunda hiç adım atılmıyor değil. Örneğin, AB, Afrika’ya daha fazla yardım konsuda yükümlülük üstlendi. Ama yine de BM’nin bu zirveyi kutlamak için bir sebebi yok.”

İngiliz gazetesi The Independent’ın yorumu ise Irak’daki gelişmeler hakkında. Gazete, Irak’ın bir içsavaşa sürüklendiği söylentilerini irdeliyor. Yorumda Sünniler ile Şiilerin ülkenin bazı bölgelerinde kaynaştığı , henüz çok geç olmadığı ama düzenlenen her saldırı ile içsavaş riskinin arttığı görüşünü dile getiriyor.