1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

16.10.2006 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Cem Sey16 Ekim 2006
https://p.dw.com/p/Abki

Alman basınında bugün, Kuzey Kore’ye yönelik yaptırım kararı, Almanya’da patlak veren alt sınıf ve türban tartışmaları dikkat çekiyor.

Frankfurter Allgemeine gazetesi, Kuzey Kore’nin kendisine yönelik yaptırımlara ilk tepkisinin, nükleer programını sona erdirmektense, birkaç bin vatandaşının daha açlıktan ölmesini göze alacağını gösterdiğini belirtiyor. “Bütün Asya’da, hatta Japonya’da bile, bomba hakkında duyulan kuşkular ortadan kalmaya başlıyor” diyen gazete yorumunu şöyle tamamlıyor:

“Kuzey Kore vakasından İran, atom bombasının karşıtları ne pahasına olursa olsun bunu önlemek arzusunda ya da yeteneğinde olduklarını göstermedikleri takdirde, herşeye kararlı bir rejimi nükleer güç olmaktan kimsenin alakoyamayacağı sonucunu çıkarabilir.”

Tageszeitung gazetesiyse, tam da bu kararlılığın eksik olduğuna dikkat çekiyor:

“BM yaptırımları şimdilik sembolik olmanın ötesine geçmiyor. Dünyanın Kuzey Kore karşısında alınacak tavır konusunda hala görüş birliği sağlayamadığını pek saklayamıyor. Temel çelişki kalıyor. Washington ve Tokyo Kim Yong İl’in rejimini dize getirmek isterken, Çin ve Güney Kore, açlıktan kıvranan bu devletin yıkılmasını önlemek için diyaloğu koparmak istemiyor. Bu çıkar çelişkisi, Doğu Asya’da tehlikeyi arttırıyor. Ancak Washington, Tokyo, Pekin, Seul ve Moskova’daki diplomat ve politikacılar Kore yarımadasında herkesin kabul edebileceği bir gelecek üzerine anlaşabilirse, bu sorunun barışçı şekilde sona ermesi umut edilebilir.“

Frankfurter Rundschau gazetesi de karara Rusya ve Çin’in de onay vermesinin önemini vurguladıktan sonra şöyle yazıyor:

„Fakat uluslararası topluluk, Kuzey Kore’nin nükleer bir güç olmasını önleme niyetinin ciddi olduğunu kanıtlamak zorunda. Cezai önlemlerin fayda etmemesi durumunda ne olacağı konusunda da hesap vermeye mecbur. Şimdi herşey, yaptırımların ne kadar ciddi uygulanacağına bağlı.”

Sosyal demokrat Friedrich Ebert Vakfı’nın Almanya’da yoksulluk hakkında yayınladığı ve alarm zillerinin çalmasına neden olan bir araştırma, ülkede yeni bir alt sınıf tartışması başlattı. Frankfurter Rundschau gazetesi, toplumda görülen bazı işaretlerin daha büyük bir bunalımın öncüsü olduğuna işaret ederek, şu yorumu yapıyor:

“Eğer Doğu Almanya’da her beş kişiden birinin yeni doğan ve içinden çıkması çok güç bir alt sınıfa dahil olduğu doğruysa, o zaman orada sadece safça bir refah vaadinden çok daha fazlası tehlikede demektir. O zaman toplumun büyük kısımları tüm umutlarını yitiriyor demektir.

Bir alt sınıfın var olduğunu ve bunun iyi olmadığını yazan Welt gazetesiyse, Almanya’daki sosyal devleti eleştiriyor:

“Alt sınıf yoksul, ama daha çok eğitimsiz ve girişken değil. Devletin herşeyi güvenceye alması da bu durumu kemikleştirdi. Politikacı ve bürokratlar yıllarca iyi birşey yaptıklarına inandı. Bugün bu babacan tavrın nasıl bir felakete yolaçtığını görüyoruz: Bu herşeyden önce sükunet sağlayacaktı. Fakat hareketsizlik ve özgürlük korkusu anlayışımızda yer etti. Bunun bedeliniyse orta sınıf ödüyor.”

Tagesspiegel gazetesiyse bugün, türban tartışmasına eğiliyor. Almanya’daki Türk kökenli siyasetçiler Lale Akgün, Ekin Deligöz ve Mehmet Daimagüler’in Müslüman kadınları türbandan vazgeçmeye çağırdığını yazan Tagesspiegel, “yıllardır Müslüman dünyasında, fakat Avrupa’da da türbanın geri geldiğini gözlemlemek olanaklı” diyor. Yorum şöyle devam ediyor:

“Bazı kadınların kendi kararıyla türban takması, türbanın ve cinsiyet ayrımının artık İslamcıların merkezi bir hedefi haline getirdiğini görmemizi engellememeli. Onlara göre, Batı’daki kültür kavgasının sonucunu özellikle kadın sorunu belirleyecek. Şimdi tanınmış Alman Müslümanlarının bu dışlama sembolüne karşı tavır alması, devletin, kendisini hiç ilgilendirmeyen kılık kıyafet ve gelenek tartışmalarına karışmasından çok daha iyidir.”