1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

17.02.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Cem Sey17 Şubat 2005
https://p.dw.com/p/AbrZ

Alman ve diğer Avrupa basınında bugün, İran’daki nükleer santral yakınlarında dün meydana gelen patlamanın yankıları, Suriye üzerinde giderek artan uluslararası baskı, Japonya’dan gelen ekonomik bunalım haberleri ve Alman hükümetinin Avrupa Birliği İstikrar Paktı’nı yumuşatma girişimleri dikkat çekiyor...

İran’ın Buşehir kenti yakınlarında meydana gelen büyük bir patlamanın dünyada ve borsalarda yarattığı olağanüstü çalkalanmalar, Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yorumunda da yankı yapıyor:

“Eğer Tahran ‘saygı’, teşvikler ve güvenlik garantileri istiyorsa –ki bu ayıp değildir- o zaman kartlarını açık oynamak ve uranyum zenginleştirme düğmesine bir basıp bir kapatmaktan vazgeçmelidir. Yoksa bu vaka birgün BM Güvenlik Kınseyi’ne gider. Özellikle İran’ın ekonomik çıkarlarla hareket eden bazı yandaşları olacağını da gözönüne aldığımızda bu durum nihai sert çatışma anlamına gelmediğini görürüz. Ama bu ortamı daha da ısıtır. Buşehir’deki nükleer santralın yakınında bir patlama olduğu şeklinde alarm verilmesi, sinirlerin daha şimdiden ne kadar gerildiğini gösteriyor.”

Berlin’de yayınlanan Tagesspiegel gazetesi ise atom enerjisi programı nedeniyle İran’la doğacak daha büyük bir anlaşmazlıkta, ABD’nin Almanya’dan destek alacağına inandığını yazıyor. Gazete, ABD Başkanı George Bush’un Cumhuriyetçi Partisi’nin önde gelen isimlerinden Senatör John McCain’in, “Alman hükümetinin üst düzeyli temsilcileri bana, Avrupa Birliği İran’dan nesnel ve denetlenebilir güvenceler alamazsa, BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a karşı bizimle birlikte oy kullanacakları garantisini verdi” dediğini bildiriyor.

Lübnan’ın eski Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesiyle başlayan ve Suriye’yi büyük uluslararası baskı altında bırakan gelişmeler de Alman ve Avrupa gazetelerinin gündeminde kalmayı sürdürüyor. Fransız Le Monde gazetesi, belki de Hariri’yi kimin öldürdüğünün hiçbir zaman aydınlatılamayacağını yazıyor ve şunları ekliyor:

“Suriye’nin bu olaya karıştığını kanıtlamak belki de güç olacak. Bu nedenle Paris, saldırı hakkında uluslararası bir soruşturma istedi. Her halükarda, daha önceki suikastleri de dikkate alan Lübnanlılar, Refik Hariri cinayetinin ardında Şam’ın bulunduğundan emin. Eski başbakanın trajik ölümü, vatandaşlarına hala üzerlerinde serpilmiş duran kurşun tabakasından sıyrılma cesaretini verecek mi? Ne olursa olsun: Paris’ten Washington’a kadar hiçbir politikacının desteğini esirgememesi gerekir.”

Avusturya’nın başkenti Viyana’da yayınlanan Der Standart gazetesiyse, dünyadaki genel kanının aksini savunuyor:

“Hariri’nin öldürülmesi, serinkanlı değerlendirildiğinde, sadece Suriye hükümetinin rakiplerine yarıyor. Geçtiğimiz Eylül ayında Lübnan’ın iç politikasına karışarak BM’nin 1559 sayılı kararının ortaya çıkmasına neden olan Şam, şimdi gerçek bir uluslararası baskıyla karşı karşıya. Ve nihayet Suriye’nin terör sorunu da var. Şam hükümeti, kendi ülkesinde rejimi sallayacak İslamcı bir isyandan paniğe yakın bir korku duyuyor. Suriye yönetimi, kendi ülkesindeki baskıyı azaltmak için Irak ya da İsrail’e terörist ihraç ediyor olabilir. Ama Şam hükümeti, ABD’ye bir askeri harekat daveti çıkaracak kadar da saf değil.”

Aynı şekilde Hollanda gazetelerinden Trouw da Suriye’ye yönelik suçlamaları eleştiriyor:

“Savaş tehditlerinin olduğu bir ortamda bu yeni patlamaların ortamını yaratabilir. Bunun ateşle oynamak olduğunu bir kere gördük. Saddam’a karşı savaşın yandaşları bile, öne sürülen nedenlerden birinin, yani bir türlü kanıtlanamayan, kitle imha silahlarının varlığı iddialarının bahane olduğunu itiraf edecektir.”

Bugün Alman basını ekonomik konulara da büyük ilgi gösteriyor. Die Welt gazetesi daha çok Almanya’nın konjonktür sorununu irdelerken, ekonomi gazetesi Handelsblatt, Japonya’daki konjonktür sorununu ele alıyor. Gazete, Japonya’dan gelen son ekonomik kriz haberlerinin, 90’lı yıllarda ve 2001 yılında dünyanın ikinci büyük ekonomik gücüne büyük darbe vuran krize benzemediğini vurguluyor ve şöyle devam ediyor:

“Birincisi, büyüme oranları hemen sıfırın altında dolaşıyor. Oysa eski krizlerde ekonomi çok daha belirgin şekilde küçülmüştü. İkincisi, Japon ekonomisinin içinde bulunduğu koşullar ve bu sayede de geleceğe yönelik beklentileri olağanüstü iyileşti. Büyük bankalar batık kredilerini büyük ölçüde azalttı, birçok şirket sağlıklı, esnek ve her zamankinden daha karlı yapılara kavuştu.”

Süddeutsche Zeitung ise Alman hükümetinin Avrupa Birliği’nin istikrar paktını yumuşatma çabalarını eleştiriyor:

“Alman hükümeti giderek utanmazlaşıyor. Belli ki Gerhard Schröder ve Maliye Bakanı, dünyanın geri kalanına istikrar paktının yumuşatılmasını dayatabileceklerine inanıyor. Önce Başbakan, sanki AB hukuku diye bir laf hiç duymamış gibi, borçlanmanın ulusal bir sorun olduğunu açıkladı. Şimdi de Hans Eichel, Almanya gibi bütçe açığı veren ülkeleri Brüksel’den gelecek her türlü yaptırıma karşı koruyacak keyfi bir önlemler listesi hazırlanmasını emrediyor. AB maliye bakanları: Hazır ola geçin!”