1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

17.09.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Semra Maden Balamir17 Eylül 2004
https://p.dw.com/p/Aa0v

Alman ve Avrupa basınından derlediğimiz yorumlarda ilk konumuz, Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Genel Başkanı Angela Merkel’in Avrupa Birliği’nin muhafazakar siyasetçilerine gönderdiği mektuba ilişkin. Basında geniş yer alan bir diğer konu ise yine Irak.

Alman Hristiyan Partisi Demokrat Birlik Genel Başkanı Merkel’in, Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin, Avrupa Birliği’nin muhafazakar komisyon üyelerine yönelttiği mektup, ağırlıklı olarak Alman basınında ele alınıyor. Almanya’nın Nürnberg kentinde yayımlanan Nürnberger Nachrichten adlı gazetede şu satırlar yer alıyor:

“Merkel, mektubunda her ne kadar Avrupa Birliği Komisyonu’nun muhafazakar üyelerine hitap etse de, verdiği mesaj, gelecek hafta Federal Almanya’nın Brandenburg ve Saksonya eyaletlerinde yapılacak olan eyalet seçimlere yönelik. Merkel’in girişiminin ardında oy oranını artırma çabası saklı, zira kendisi de biliyor ki, yaptığı çağrı Brüksel’de hiçbir yankı bulmayacak...”

Almanya’nın Essen kentinde yayımlanan Westdeutsche Allgemeine Zeitung’da çıkan yorum, konuyu farklı açıdan ele alıp Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için henüz çok erken olduğunu vurguluyor. Gazetede şu ifadeleri okuyoruz:

“Avrupa Birliği‘nin, kısa vadede Türkiye’yi, üyeliğe kabul etmeyecek olması billinen bir gerçek. Avrupa Birliği’nin, bu yıl içinde doğu ülkelerine açılması bile birliğin yapı ve bütçesini oldukça sarstı. Avrupa Birliği Anayasası henüz taslak halinde ve akıbeti ne olacağı belirsiz. Avrupa, mimarı ve mimar planı olmayan büyük bir inşaata benziyor. Temeli atmadan, binayı dikmek büyük bir sorumsuzluk olur. Sağlam bir Avrupa Birliği’ne Türkiye’yi dahil etmek gerçekten harika bir vizyon, ancak Avrupa Birliği sağlamlaşıncaya dek bu sadece vizyon olarak kalmalı...”

Alman gazetesi Neue Osnabrücker Zeitung’da çıkan yoruma göre, Federal Alman Başbakanı Gerhard Schröder‘in, Türkiye‘nin Avrupa Birliği’ne alınıp alınmaması sorusunun çoktan aşılıp, artık “doğru zamanlama” sorusuyla ilgilendiğini yazıyor ve söyle devam ediyor:

“.... Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Genel Başkanı Merkel’in bu şekilde sivrilişi, seçim politikası açısından iyi bir strateji olabilir. Ancak siyasi açıdan ne Schröder ne de Merkel’in stratejisi doğru değil. Zira Schröder, Türkiye’nin olası bir Avrupa Birliği üyeliği durumunda doğacak riskleri, Merkel ise doğacak imkanları gözardı ediyor. Muhafazakar Türk hükümetinin, zinayı suç kapsamına alma önerisi ve yeniden gündeme gelen Kürt sorunu örneklerinin de gösterdiği gibi, Türkiye’nin geleceği bir çok sürprize sahne olabilir.”

Financial Times Deutschland’ın konuyla ilgili yorumunu özetleyecek olursak, Merkel’in girişimi tamamen bir senaryo, zira asıl hedef kitle Alman seçmeni. Yazıda, konunun artık neredeyse kapandığı, Avrupa Birliği Komisyonu’nun 2005 yılı ocak ayı itibariyle Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin devam ettirileceğinin kesinleştiği ve Merkel’in bunu engelleyemeyeceği belirtiliyor.

Konuyla ilgili son yorum da İtalyan basınından. İtalya’nın başkenti Roma’da yayımlanan La Repubblica’da çıkan yorumu aktarıyoruz:

“Almanya’nın Hristiyan - muhafazakar ana muhalefet partisi, böylesi bir konudan faydalanarak uluslararası siyasetin gündemine gelmeyi başarıyor. Ancak bu girişim, Avrupa Birliği bünyesinde muhafazakarların ikiye ayrılmasına yol açabilir. Zira bilindiği gibi, İtalya’nın Başbakanı Berlusconi ve merkez sağda yer alan İspanya, Portekiz ve Yunan politikacıları da Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye kapısını açmasından yanalar...”

Özellikle Avrupa basınında Irak'taki gelişmelere geniş yer veriliyor. İngiltere’nin tanınmış gazetesi The Times’in yorumu şöyle:

“Amerikan Başkanı Bush’un, Irak’taki durumla ilgili yaptığı son değerlendirme karamsar, ancak gerçekçi. Şiddet eylemlerinin, iç savaşa dönüşme ihtimali çok fazla. Yabancı vatandaşların rehin alınması konusunda Irak hükümeti, tutumundan taviz vermemeli. Radikal teröristlerin isteğine boyun eğme, bir sonraki rehin olayı için cesaretlenmeleri anlamına gelir. Irak’ta emniyet güçlerinin güvenliği sağlaması, şu an yapılacak işlerin en başında geliyor. Bu başarılamadığı takdirde Irak’ın geleceği ile ilgili tüm ümitler suya düşer.”

İspanya’nın başkenti Madrid’te yayımlanan El Pais gazetesinin değerlendirmesine şu ifadeler yer alıyor:

“Çok temkinli davrandığını bildiğimiz BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın, mevcut durumdan dolayı, gelecek yılın ocak ayında, Irak’ta yapılması planlanan seçimlerin gerçekleşmesine ihtimal vermediği, çok fazla şaşkınlık yaratmadı. Bağdat’ın zengin bölgesinde iki Amerikalı ve bir İngiliz’in kaçırılması, daha önce iki İtalyan yardım örgütü çalışanı ve iki Fransız gazetecinin kaçırılması ve yaklaşık daha 100 rehin alma olayı devam eden ve ardı kesilmek bilmeyen şiddet saldırıları... Bunların hepsi Irak’ın yönetilemeyeceğinin ve kendi ayakları üstünde duran bir ülkeye dönüştürülemeyeceğinin göstergesi.”