1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

19.01.2010 - Avrupa basınından özetler

19 Ocak 2010

Avrupa gazetelerinde Haiti'de depremin ardından yaşanan felaket, Taliban'ın Kabil'deki saldırıları, Ukrayna'daki seçimler ve Obama'nın başkanlıkta bir yılı geride bırakmasına ilişkin analizler dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/Lakk
Fotoğraf: DW

Çeşitli konulardan derlediğimiz Avrupa basını özetlerine İngiliz The Times gazetesinin Haiti depremini konu alan yorumuyla başlıyoruz. Yorumda, yardım çalışmalarının düzeltilmesi gerektiği dile getiriliyor:

“Başka çaresi yok: Birleşmiş Milletler insani yardımların koordinasyonunu üstlenip en kısa zamanda çalışmaları yürütebilecek bir isim bulmalı. Bill Clinton'un özel temsilci yapılması yetmez. Clinton devlet ve hükümet başkanlarına sözünü dinletebilecek karizmatik bir lider olabilir. Ama kaos içindeki bir ülkeyi yeniden imar etme tecrübesi yok. Haiti’nin içinde bulunduğu durum, kararlı ve bu alanda tecrübesi olan bir kimseyi gerektiriyor. Şimdiye kadarki yardım çalışmalarının arapsaçına dönmüş olması yüzünden de çok can kaybedildi. Birleşmiş Milletler çözüm bulup etkili bir koordinatör tayin etmekte geç bile kaldı.”

Neue Osnabrücker Zeitung yorumunda, ABD’nin Haiti’ye yardım etmekte geç bile kaldığını dile getiriyor:

“Obama ve yönetiminin özel angajman göstermesi için her türlü neden mevcut. Çünkü ABD zamanında komşu Haiti’nin sistematik şekilde iyileştirilmesine çalışmış olsaydı, deprem bu kadar feci sonuçlar doğurmazdı. Aksine ABD on yıllar boyunca, kendi demokratik değerlerine ihanet edercesine, Haiti’nin diktatörleriyle ve yolsuzluklarıyla iyi geçinmeye önem verdi. Haiti’de adamakıllı bir altyapı ve idari mekanizmanın olmayışında, kötü Amerikan politikasının da payı var.”

Taliban’ın başkent Kâbil’de düzenlediği bombalı saldırıyı yorumlayan Polonya gazetesi Dziennik Batı’nın Taliban’la görüşmesi gerektiğini savunuyor:

“Asiler güçlü. Bu, NATO’yu dize getirecekleri anlamına gelmez. Ama ittifakı öyle yıpratabilirler ki, NATO kendiliğinden Afganistan’dan çekilmek zorunda kalabilir. Taliban siyasi bir akım olmayıp, Peştunların büyük bir bölümünü temsil etmektedir. Afganistan’daki kartların nihai olarak paylaşılmasında görmezlikten gelinemezler. NATO saldırı inisiyatifini kaybetmeden ve Batı yıllardır olduğu gibi sırf kendisini savunma durumuna düşmeden, görüşmelere başlanmalıdır. Amerikalılar bile Taliban ile görüşmeye prensip olarak karşı çıkmıyorlar. Önemli olan, düşmanla görüşüp görüşmeyeceğimiz değil, bunu hangi şartlarla yapacağımızdır.”

Ukrayna’daki devlet başkanlığı seçiminin ilk turunu yorumlayan Der Standard adlı Avusturya gazetesi, ülkesinin geleceğiyle ilgili açık vizyon geliştirebilen tek lider olması bakımından, görevdeki başkan Yuşçenko’nun yeniden seçilme şansını kaybetmesini üzücü buluyor:

“Çoğunluğun karşı çıkmasına rağmen Ukrayna’nın NATO üyeliğinden yana çıkması belki akıllıca bir davranış değildi. Ancak Ukrayna gibi jeopolitik konumdaki bir ülkenin sıkıca bir güvenlik sistemine bağlanmadan kalmasının tehlikeli bir boşluk doğuracağı da aşikâr. Bir zamanlar turuncu devrimin başarıya ulaşmasında rol oynayan Avrupa Birliği’nin de Ukrayna’nın bu duruma düşmesinde payı var. Ukrayna’ya tam üyelik perspektifi kazandırılsaydı, NATO üyeliği geri plâna düşer, Moskova yatıştırılmış, Kiev’deki reformcu güçler de cesaretlendirilmiş olurdu. Ama basiret, stratejik düşünme ve cesaret, dört başı mamur Avrupa’ya yakıştırılabilecek sıfatlar değil.”

İtalyan La Stampa gazetesinden aktaracağımız yorumda ise Barack Obama’nın Beyaz Saray’daki ilk yılının bilançosu çıkarılıyor:

“Obama görevinin ikinci yılına Washington’daki bir kilisede yaptığı ve hemen, hemen bütün dünya ülkelerinden özür dilediği bir konuşmayla girdi. Geçen yıl ‘değişim’ sözü verdiği her şeyin gerçekleşmediğini söyledi. Çevresinde olup bitenler bir zamanların idealist başkan adayını şimdi daha gerçekçi olmaya zorluyor. ABD’de işsizlik oranı yüzde ona çıktı. Afganistan’da savaşan Amerikan askerlerinin sayısı 100 bini buldu. Büyük reformlar da Kongre’deki Demokrat-Cumhuriyetçi çekişmesi yüzünden askıda kaldı. Ama Obama yolundan şaşmıyor, reçetesini uygulamaya devam ediyor ve Amerika’yı birleştirebileceğine olan inancı da tazeliğini koruyor. ‘Değişim’ onun inancı.”


© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa