Avrupa basınından özetler

Avusturya’nın muhafazakâr gazetelerinden Wiener Zeitung, yorum sütununda medyanın Breivik davasındaki rolüne değinmiş:

“Medyanın, dava konusunda tek bir kelime sarf etmemesi prensip olarak yanlış olur. Suç ve masumiyetin saptandığı duruşmaların, kamuoyunun denetleyici gözleri önünde yapılması, Aydınlanma Çağı'nın bize getirdiği bir kazanımdır. Kurbanların mahremiyeti gibi zorunluluklar söz konusu olmadığı sürece, bu uygulamadan vazgeçilemez. Özellikle de istenmeyen efsanelerin, şehitlik rütbelerinin oluşmasının önüne geçebilmek için bu önemli. Mahkemeler, coşkulu anlatım tarzları ya da göz boyayan efektlerle değil, sakin ve nesnel yaklaşımla görevlerini yapıyor. Bu, Breivik'i mahkeme önüne taşıyan suç ve benzerleri için de geçerli. Bir davanın ne kahramana ne de canavara ihtiyacı var. Gerekli olan, adalet denince akla gelen kavrama mümkün olduğu kadar yaklaşabilmek için somut kanıtlar ve bir hükümdür. Medyanın görevi de bunun haberini yapmaktır.”

Paris’te çıkan sol liberal Libération gazetesi ise Fransa’da yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin bir yorum sunmuş bugünkü baskısında:

“Neredeyse her beş seçmenden biri hafta sonunda sandık başına gittiğinde aşırı sağa oy verebilir. Marine Le Pen Pazar günü üçüncü olmayı başaramasa bile, aşırı sağcı Milli Cephe’nin eski lideri Jean-Marie Le Pen'in kızı, şimdiden Fransa'nın siyaset dünyasında kendine kalıcı bir yer edindi. Marine Le Pen, seçim kampanyası sırasında Milli Cephe'nin ekonomik alandaki siyasî çizgisine inandırıcılık kazandırmayı başaramadı. Özellikle Euro Bölgesi'nden çıkılması yönündeki öneri bile, bu çizginin diskalifiye olmasına neden oluyor. Ancak partinin seçim kampanyasının çok fazla tepki çekmemesi, önemsizmiş gibi gösterme stratejisinin gerçekten başarılı olduğunun kanıtı. Bu, sağ kanattan danışmanlarının sözünü dinleyerek, göç konusunu seçim malzemesi yapan Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin suçu.”

Fransa’nın Tours kentinde çıkan La Nouvelle République du Centre-Ouest de sağ kanattan bir dizi siyasetçinin, oylarını muhafazakâr Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'ye değil, sosyalist rakibi François Hollande’a vereceklerini açıklamalarına değiniyor:

“Bu seçim bugüne kadarkilerin hepsinden pahalıya patlayacak. Faturanın 217 milyon euro olacağı tahmin ediliyor. Ama sandıktan zaferle çıkacak ismin etrafındaki yerler de pahalıya gidecekmiş gibi. Sarkozy'den hayal kırıklığına uğrayan bir grup politikacının 180 derecelik bir dönüşle, şimdi karşı tarafın adayını sempatik bulduklarını açıklaması, alaya neden olabilir. Hatta daha da kötüsüne. Ancak eski muhafazakâr Başbakan Dominique de Villepin ya da eski muhafazakâr Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın destekçilerinin oylarının rengini belli etmesi, cumhurbaşkanlığı görevine devam etmek amacıyla aday olan Sarkozy için iyiye işaret değil.”

Afrika ülkesi Botsvana'da çıktığı fil safarisinde kalçasını kıran ve ameliyat edilen İspanya Kralı Juan Carlos, kendisine yöneltilen eleştiriler karşısında özür dilemek zorunda kaldı. Madrid’de çıkan sol liberal çizgideki El País, Kral Carlos'un özür dilemesi hakkında şu yorumu yapmış:

“Juan Carlos'un açıklaması bir krala yakıştı. Şimdiye kadar İspanya'da hiçbir siyasi otorite bu açıklıkta hatasını itiraf etmemişti. Carlos, böyle bir hatanın tekerrür etmeyeceğine dair söz verdi. Şimdi, kraliyetin ne şekilde modernize edileceği konusunda adım atma sırası siyasetçilerde, özellikle de hükümette. Monarşinin günümüz şartlarına uyarlanması üzerine tartışmanın vakti geldi de geçiyor. Ancak bu konuda magazin basınının ya da popülistlerin yaptığı gibi, kraliyet ailesinin bir ferdine yönelik eleştiriler ile monarşinin geleceği hakkındaki tartışmaları birbirine karıştırmamak gerek.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Aydın Üstünel

Editör: Murat Çelikkafa