1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

20.04.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Elmas Topcu20 Nisan 2005
https://p.dw.com/p/Abqt

Alman ve Avrupa basınında bugün, yeni Papa XVI. Benedikt’in seçilmesi, Ermeni soykırımı tartışmaları, AB Komisyonu Başkanı Jose Barosso’nun zengin armatörün hediyesi olan gemi yolculuğuna çıkmasına yönelik eleştireler dikkat çekiyor.

Frankfurt’ta yayımlanan Frankfurter Rundschau gazetesi Papalık seçimine ilişkin geniş bir yoruma yer veriyor. Yorumda, Alman Kardinal Joseph Ratzinger’in, Papa seçilmesinin bazı Katolikler’i hayal kırıklığına uğrattığına değiniliyor. Yorumun devamı ise şöyle:

“Yeni papalık seçimini eski bir dönemin kapanışı ve yeni bir sürecin başlangıcı olarak ümit eden birçok Katolik, Ratzinger’in seçilmesinden pek de memnun değil, çünkü Ratzinger farklı kiliseleri biraraya toplayan “Evrensel Kiliseler Günü” buluşmasını doğru dürüst bir çerçevesi olmadığı gerekçesi ile eleştirmiş, hamilelerin çocuk aldırmaları konusunda muhafazakar davranmıştı. Gerçi 500 yıllık papalık kurumundaki ilk Alman Papa olması nedeni ile özel bir önemi var, ama papalık koltuğunda oturan din adamlarının milliyeti çok da belirleyici değil.”

Stuttgart’ta yayımlanan Stuttgarter Zeitung gazetesi ise bilge, ama muhafazakar bir din görevlisi olan Kardinal Razinger’in Papa seçilmesini zorlu bir sürece giriş olarak yorumluyor:

“Vatikan’ın, Avrupa’daki Katolik kiliselerine neden Alman Kardinal Ratzinger’i papa seçtiklerini anlatması kolay olmayacak. Bunun nedeni Ratzinger hakkındaki görüş ayrılıkları değil. Kişiliğine bakıldığında Ratzinger aslında entellektüel, iyi öğrenim görmüş bir din adamı. Vatikan’ı da avucunun içi gibi tanıyor. Neyin nasıl işlediği konusunda üstüne yok, ama Ratzinger’i, selefi Papa II. Jean Paul’den ayıran en önemli özellik insanları çeken, birleştiren bir özelliğinin olmayışı.”

Danimarka’da yayımlanan Politiken gazetesi, papa seçilen ve XVI. Benedikt adını alan Alman Ratzinger ile Vatikan’ın önceki döneme göre daha katı ve muhafazakar bir çizgi izlemesi beklendiği yazılıyor. Yorumun devamında ise şu satırları okuyoruz:

“ Papa II. Jean Paul ve Alman Kardinal Joseph Ratzinger iyi bir ortaklık kurmuş, aralarında rolleri iyi bölüşmüştü. Papa II. Jean Paul karizmatik, medya ile ilişkileri iyi bir din adamı idi. Kilisenin dışarıya yükselen sesi olmuştu, Alman Kardinal Ratzinger ise Vatikan’ın attığı adımların arkasındaki planlamacı oldu ve beyaz eldivenlerin içindeki elin demirden bir yumruk olmasını sağladı. Papa II. Jean Paul öldüğüne göre ortaklık da sona erdi. Böylece Katolik Kilisesi muhtemelen daha muhafazakar bir çizgiye yönelecek. Öte yandan, Katolik Kilisesi Avrupa’da sürekli kan kaybediyor. Yeni Papa XVI. Benedikt buna bir son vermeye çalışacak.”

Yeni Papa’nın seçilmesine ilişkin bir yorum da Amerikan New York Times gazetesinden. Gazete, yeni Papa’nın da Avrupalı papaların izlediği geleneksel çizgiyi devam ettireceğini söylüyor:

“Kardinallerin, Alman Kardinal Ratzinger’i seçmesi şaşırtıcı değil. Nihayetinde şimdeye dek izlenen çizgiye en yakın olan papa adayı yine oydu. Yeni Papa XVI. Benedikt, Katolik Kilisesi’nin Avrupa dışında her yerde güçlendiğini biliyor. Bu nedenle ağırlığı Avrupa’ya verecektir. Tüm dünya da ona bu çalışmalarında daha fazla dini, ahlaki ve politik kuvvet diliyor.”

Avrupa basınında son haftalarda en çok göze çarpan konulardan biri de Ermeni soykırımı tartışmaları. Frankfurt’ta yayımlanan Frankfurter Allgemeine gazetesinde çıkan haber-analizde Türk milletvekillerinin ABD Başkanı George Bush’a gönderdikleri yazıya dikkat çekiliyor. “Fanatiklere karşı uyarı” başlığı ile verilen haberin devamında şu satırlar göze çarpıyor:

“Türk Parlamenterler Birliği Başkanı Hasan Korkmazcan, Başkan Bush’a yazdığı mektupta Ermeni sorunu konusunda objektif davranmasını rica etti. Ermeni soykırımı tartışmaları nedeni ile geçmişte Washington - Ankara ilişkilerinin olumsuz etkilendiğine değinen Korkmazcan, Ermeni konusunda izlenen politikanın özünde Türkiye karşıtı bir kampanya bulunduğunu söyledi. Başkan Bush, 24 Nisan günü Ermeni soykırımı tartışmaları ile ilgili bir açıklamada bulunacak. Bu açıklamada “soykırım” kavramını kullanıp kullanmayacağı merak konusu. Ermeniler, yıllardır bunun için bastırırken Bush geçen yıl 1915’te yaşanan olayları sadece “yok etme” terimi ile anmıştı.”

Süddeutsche Zeitung gazetesi ise AB Komisyonu Jose Manuel Barosso’nun zengin bir işadamı tarafından kendisine ve ailesine hediye edilen gemi tatili ile ilgili yoruma geniş yer ayırıyor. Gazeteci Alexander Hagelüken’in yazdığı yorumda, Barosso’nun Ege kıyılarında tatil yaparken, halk bu kadar iyi kazanan bir politikacının, işadamlarından neden hediyeler kabul ettiği sorusu ile meşgul olduğu belirtiliyor. Yorum şöyle devam ediyor:

“Barosso, Ege kıyılarında tatil yaptığı sırada, ikinci bir tatil daha hediye aldığını duyurdu. Halk, AB’nin en önemli görevlerinden birinin başındaki bu politikacının neden böylesi hediyelere ihtiyaç duyduğunu anlayamazken, Barosso hakkındaki eleştirileri karalama kampanyası olarak nitelendirdi. Oysa Portekizli politikacı diğerlerine örnek olmalı, mesela tatili bittikten sonra faturayı kendisi ödemeli. Ama hayır, Barosso ne yapıyor yine ailesine hediye edilmiş ikinci bir tatilden söz ediyor. Barosso’nun inatçılığını Komisyon Başkanlığı’na yeni geldiği dönemlerde de yaşamıştık. O zamanlar da muhafazakar İtalyan milletvekili Buttiglione’nin Avrupa Birliği’nde önemli bir göreve getirilmesi konusunda inat etmişti. Eğer Komisyon Başkanı böyle davranmaya devam ederse Brüksel başarısızlığa muhkum.”