1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

20.07.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay20 Temmuz 2005
https://p.dw.com/p/Abpr

20 Temmuz Çarşamba gününün Alman gazetelerinde yer alan haberlerde erken seçim beklentisi içindeki Alman siyasi partilerinin seçim programlarıyla ilgili beyanları geniş yer tutuyor. Haberlerde, yeni kurulan Sol Parti’nin öncelikle doğu Alman eyaletlerindeki tırmanışının Hristiyan Birlik Partileri’nin koalisyon hesaplarını bozabileceği ve 1960’lı yıllardan sonra ikinci kez iki büyük kitle partisini yani Sosyal Demokrat ve Hristiyan Birlik partilerini büyük koalisyona zorlayabileceği dile getiriliyor. 1 Ağustos’ta Alman okullarında yürürlüğe girecek olan imla reformu yüzünden eyaletler arasında başgösteren anlaşmazlık ta öne çıkan iç haberler arasında. Gazze Şeridi’nin boşaltılmasına karşı çıkan İsrailliler’in protesto gösterileri, İngiltere Başbakanı Blair’in Müslüman toplum temsilcileriyle yaptığı buluşma, El Kaide’nin son saldırı tehditleri, ABD’nin Hindistan’a sivil amaçlı nükleer teknoloji transferine karar vermesi, uluslararası holdinglerin Avrupa’daki istihdam kapasitesini daraltacaklarına dair yaptıkları açıklamalar ve Alman birleşik borsa endeksinin son üç yılın en yüksek puanına ulaşması da Alman gazetelerinin birinci sayfadan yayınladıkları başlıca haberler.

Süddeutsche Zeitung gazetesi, İsrail’deki son gelişmeleri, ‚yerleşimcilerin yanılgısı’ başlıklı yorumunda şöyle değerlendiriyor:

„Gazze Şşeridi ve Batı Şeria’da yaşayan 250 bin yahudi’nin yaklaşık dörtte üçü, kira ve vergiler düşük olduğu için İsrail sınırları dışında yaşamayı tercih eden ekonomik yerleşimcilerden oluşuyor. 50 bin kadarı ise 1967 yılında işgal edilen Filistin topraklarına dini nedenlerle yerleşmiş. Nüfusun yüzde ikisini oluşturmalarına rağmen ülkenin politikalarında onların da sözü geçiyor. Başbakan Şaron’un Gazze Şeridi’ni boşaltma kararı bu fanatik kesimi zıvanadan çıkardı. Şaron’un aksini söylemesine rağmen bu yerleşimciler Gazze’nin sadece başlangıç olduğunu ve sıranın Batı Şeria’ya da geleceğini iddia ediyorlar. İsrail toplumunu bölmeyi hedefliyorlar ama aşırı davrandıkları için çoğunluğu karşılarına alıyorlar. Yerleşim projesinin anlamsız olduğuna inanan İsrailliler’in sayısı artıyor.“

Lüksemburg’un Wort adlı gazetesi aynı konulu yorumunda 100 bin fanatik yerleşimcinin protesto gösterilerinin bardağı taşıran son damla olabileceğini ve için için yanan anlaşmazlığı barut fıçısına çevirebileceğini yazıyor. Gazete ‚Şaron yerleşimcilere göz yumduğu takdirde iç savaş benzeri çatışmalar çıkabilir. Fanatik kesime taviz vermezse bu kez de partili rakibi Netanyahu’ya sağ kanadın liderliğini kaptırabilir’, değerlendirmesini yapmış.

Londra’daki bombalı saldırıların ardından yeniden gündeme gelen islamcı terörün nasıl önlenebileceği sorusu şu günlerde uzmanları ve köşe yazarlarını en çok meşgul eden konu.

Süddeutsche Zeitung gazetesi, ‚terörün hedefi bölmektir’ başlıklı köşe yazısında bu konuya eğiliyor. Stefan Kornelius imzalı değerlendirme özetle şöyle:

„İngilizler soğuk kanlılıklarını korudular ve sanki milli uzlaşı varmış gibi davrandılar. Ama tanınmış bir araştırma merkezinin, Irak savaşı ve İngiltere’nin bu savaşta üstlendiği rol ülkeyi büyük tehlikeye atmıştır’ şeklindeki analizi, bütün İngilizler’in teröre aynı yaklaşımı göstermediklerini kanıtladı. Her ülkede olduğu gibi İngilizlerin de bir bölümü, savaşsak ta savaşa karşı olsak ta teröristler için farketmez, karşı darbeden korkup anlaşmazlığa gözlerini yummak olmaz, derken diğerleri anlaşmazlıklar karşısında pasif davranmanın toplumu terörden koruyacağını sanıyor. Bu iki yargıya da ancak, terörün gerçek nedenlerini bilmeyenler varabilir. Kuşkusuz Irak’ta olup bitenler terörü tırmandırmıştır. Ama Irak savaşı olmasaydı, terör de olmayacakmıydı? 11 Eylül 2001’den önceki eylemler, teröristlerin Irak olmadan da masumların canına kıymaktan kaçınmadığını kanıtlamıştır. Saldırı hedefleri ülkelere göre sıralanmamıştır. Almanya savaşa katılmadı ama Cerba adasında Alman turistler öldü. Londra’daki bombalar, savaş karşıtlarıyla savaşanların buluştuğu Sekizler Grubu zirvesini hedef almıştı. Irak savaşı terörü katlayarak arttırdı ama islamcı nefretin tek nedeni savaş değildi. Terör, gözü korkan ve savaşı eleştirenlere de acımıyor. Terörün asıl amacı bölmek ve toplumları birbirine düşürmektir. Savaşa katılan olsun, terörden çekindiği için savaşa karşı çıkan olsun, bu gerçeği hala kavramamış siyasi liderler var.“