1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2007 Presseschau 1

20 Temmuz 2011

Bugünkü Avrupa gazetelerinin ağırlıklı konuları İngiltere’deki telekulak skandalı ve AB liderlerinin yarın euro krizini masaya yatıracakları zirve.

https://p.dw.com/p/1207v

İspanya’dan sol liberal El Pais gazetesi, yarın yapılacak AB zirvesini değerlendiriyor:

“Almanya Başbakanı Angela Merkel kamuoyuna yapıtğı açıklamalarda, yarınki zirvede Yunanistan’ın borç sorununa çözüm arayışında ‘sansasyonel adımlar' atılmasının beklenmediğini savunsa da, doğru mesajların verilmemesi halinde, euroyu sancılı ayların beklediğini çok iyi biliyor. Yunanistan büyük olasılıkla özel alacaklıların da borçların yeniden yapılandırılması sürecine dâhil edileceği ikinci bir yardım paketi alacak. Ve bu yardım kredi derecelendirme kuruluşları tarafından Yunanistan’ın iflası olarak değerlendirilmiyor. Almanya, Yunanistan’ın borçlarını ödeyemeyeceğini ve geriye sadece tek bir yolun kaldığı gerçeğini kabul etmeyi reddediyor: Borçlar, bu adım ‘iflas' olarak nitelendirilmeden yeniden yapılandırılmalı. Bu hedefe borçların silinmesi konusunda bir uzlaşma sağlanarak mı, yoksa banka vergisi ile mi ulaşılıp ulaşılmayacağını, bu zirve belirleyecek. Hayati önem taşıyan ilk adım olarak Euro Bölgesi’nin borçlu ülkelerini yakan yangın söndürülmeli. Bu da sadece Atina için ikinci ve son kurtarma paketine yönelik bir anlaşma sağlanması ile mümkün.”

İsviçre’den Tages-Anzeiger ise İngiltere’deki telekulak skandalını yorum sütunlarına taşıyor:

“Bu skandaldan hangi derslerin çıkarılması gerektiğini, henüz kimse söyleyemiyor. Ancak bu son skandallar, alışılmışın dışında bir reform isteğinin ortaya çıkmasına yol açtı. Medyanın çeşitliliği ve demokrasi anlayışı, politik şeffaflık ve polis kontrolü, aynı çatı altında toplanmalı. Basın her türlü devlet kontrolünden kaçınılması için, kendi kendisini disipline etmek zorunda. Ancak milyonlarca gazete okuyucusu da, kendi alışkanlıklarını değiştirmeye hazır olup olmadıkları sorusunu yanıtlamalı. Bunun birçok kişiye çok fazla devrimci gelmesinden korkuluyor.”

Danimarka’nın Information gazetesi ise aynı konuyla ilgili yorumunda skandalı İngiltere Başbakanı David Cameron açısından değerlendiriyor. Gazeteye göre Cameron, selefi Blair’in hatalarını tekrarlıyor :

“İktidara gelmesinin üzerinden sadece bir yıl geçtikten sonra İngiltere Başbakanı David Cameron, artık geriye dönüşü olmayan bir noktaya geldi. Tıpkı selefi Tony Blair’in Irak Savaşı’na katılma kararı gibi, Cameron da News of the World gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Andy Coulson’ı basın danışmanı yaptığında, kendisine yapılan uyarıları dinlemedi. Bu karar, Blair'in başına geldiği gibi Cameron'a da geri dönüyor. Blair gibi o da gündelik hayatın gereksinimleri gereği sıkıntı yaşayıp, küçük ama alçaltıcı şu sözcüğü söylemek zorunda: Özür dilerim. Ancak tıpkı Blair gibi Cameron da bunu söylemeyi reddediyor. İşte bu nedenle Coulson sıkıntısı onu takip etmeye devam edecek.”

Avusturya'dan Salzburger Nachrichten ise skandalı Murdoch medya imparatorluğunun sahip olduğu etki açısından değerlendiriyor:

“Bir şirketin ve bir adamın elindeki gücün, News Corporations olayında olduğu gibi böylesine giderek artması, güçlenmesi, demokratik süreçlere sadece zarar verir. Murdoch'ın gücü ve bunu kullanma biçimi, bir halkın gerçekten seçtiği temsilcilerin otoritesini zayıflatıp, yok ediyor. Murdoch, parlamentoda skandal konusunda dinlendiğinde, sahibi olduğu ve kendi yarattığı medya merkezinin, demokrasi için tehlikeli olduğunu ve buna müsamaha gösterilemeyeceğini, mütevazı biçimde anlattı. Ancak bunun düzeltilmesine başlandı, ilişkiler değişiyor. Eskiden Murdoch politikacıları bürosuna getirirdi. Şimdi ise kendisi parlamentoda politikacıların sorularını yanıtlıyor.”

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Gezal Acer