1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

20.08.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen Ahmet Günaltay20 Ağustos 2004
https://p.dw.com/p/Abtc

Amerikan işgal kuvvetleri ile Irak ordusunun Şii fanatizmine son vermek için Necef’te başlattıkları operasyon, İran’ın, nükleer programını durdurmasını talep eden ABD’ne rest çekmesi, Likud Bloku’nun, İsrail Başbakanı Ariel Şaron’dan güvenlik, yerleşim ve Filistin bölgelerinden kısmen çekilme planlarına desteğini esirgemesi ve Almanya’nın sıcak bir Sonbahar'a yaklaştığının habercisi olan reform tartışmaları Alman ve diğer Avrupa basınının yorum köşelerinde yer alan konuların başında geliyor.

Avrupalı uzmanlar Türkiye’nin AB’ne alınması durumunda, tam üyeliğin, ilk üç yılında Birlik bütçesine yılda 15 milyar euroluk fatura cıkaracağını hesaplamışlar. 1 Mayıs’ta on yeni üyenin alınmasının Brüksel’e yaklaşık 41 milyar euroya malolacağı ve Türkiye’nin tam üye olması durumunda yapılacak yardımların yaklaşık 2,5 milyar euroluk bölümünü Almanya’nın üstleneceği de bu araştırmada yer alıyor. Genişlemeden sorumlu Komisyon üyesi Günther Verheugen, tam üyelik müzakerelerini başlatma tavsiyesinin yer alması beklenen ilerleme raporuyla ilgili olarak henüz taslak bile hazırlanmadığını açıkladı. Türkiye’nin tam üye olması durumunda Avrupa yönünde göç başlayacağını ve önümüzdeki 30 yıllık dönemde en az üç milyon Türk’ün daha Almanya’ya yerleşeceğini belirten Doğu Avrupa Enstitüsü sözcüsü Wolfgang Quaisser Die Welt gazetesine verdiği demeçte, Maastricht kriterlerinin çok uzağında bulunan Türkiye’nin Avrupa para sistemine entegre edilmesine imkan bulunmadığını söyledi. Aynı gazetenin konuyla ilgili olarak yayınladığı Türkiye serüveni başlıklı yorumu özetle şöyle:

”Schröder hükümeti ilerleme raporunu beklemeden iddialı konuşuyor ve Türkiye’nin AB üyesi olacağından kuşkusu duymamak gerektiğini savunuyor. Türkiye’yi Avrupa’ya götüren yoldan dönüş olmadığı görüşüne, strratejik nedenlerle bu ülkeyi AB’ye bağlamak isteyen Dışişleri Bakanı Fischer de katılıyor. Schröder-Fischer ikilisi üyelik tartışmasını kapatmaya çalışıyor ve Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanlara yabancı ve İslam aleyhtarı damgasını vuruyorlar. Ama en azından tam üyeliğin maliyeti açısından konunun tartışılması gerekir. Üye olursa AB Türkiye’ye yılda 15 milyar euro ödemek zorunda kalacak ve bu külfetin büyük bölümünü Almanya üstlenecek.

Dışişleri Bakanı Fischer stratejik gerekçelere sığınıp bu boyutu görmezlikten geliyor. Haklı da olabilir. Belki de AB en büyük üye adayını mutlaka kaale almak zorundadır. İran, Irak ve Suriye ile doğrudan sınırı olmasının kaçınılmazlığına da inanabilir. Ama bunların anti tezleri dde olamaz mı? Konu mutlaka tartışılmalıdır. Hükümetin, Avrupa Anayasası’yla ilgili tutumuna bakmak, bu tartışmaya izin verilmeyeceğini anlamaya yeter. Bu durumda AB, sonuçlarını kestiremeyeceği bir serüvene sürüklenmiş olacaktır.”

Die Welt gazetesi, Türkiye ile tam üyelik müzakereleri başlatmanın sakıncalı olacağı görrüşünü savunduğu yorumunda böyle diyor. Neue Osnabrücker Zeitung adllı gazete ise PKK örgütünün Almanya’da itibarını düzeltmek için yaptığı girişimi yorumluyor. Yorum özetle şöyle:

”Kürdistan İşçi Partisi düzelme yolunda mı? Federal Yargıtay böyle düşünüyor ve PKK’ya yapılan ‘cürüm işlemek amacıyla kurulmuş örgüt’ yakıştırmasının gözden geçirilmesini istiyor. Ama, dikkatli olmak gerekir. Gerçi PKK yıllardır Almanya’dda yasadışı eylem yapmadı. Federal Başsavcılık ta 1998’den beri PKK’ye terör örgütü gözüyle bakmıyor. Ama tehditle haraç toplamaya devam eden PKK şiddete tövbe etmediği gibi Türkiye’de ateşkese son verdiğini de duyurdu. Bu bakımdan Almanya’da PKK tehlikesinin savuştuğunu söylemek için henüz erken. Federal Yargıtay’ın PKK’yı terör örgütü olmaktan çıkarması ise, tehlikenin geçtiği izlenimini uyandırır.”

Westfaelische Nachrichten gazetesinin Irak’ı konu alan yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

”Irak yine önemli bir oy ayrımına geldi. Irak’ta demokrasinin şansı olabilir mi? Direniş sadece Şiiler’den gelmiyor. El Sadr krizinin gölgesinde toplanan milli şura, toplumun ne kadar parçalandığını gözler önüne serdi. El Sadr, taraftarlarının gözünde şehit mertebesine ulaşacağı bir ölümle karşılaşırsa, bütün ülkeyi saracak olan ateş Irak’ın fiilen bölünmesine yol açabilir. Başkan Bush’un vaadettiği barış içindeki demokratik, Irak halkın gözünde hayal olmaktan öteye geçemiyor.”

Son yorumumuzu Süddeutsche Zeitung’dan aktarıyoruz. Bu Alman gazetesinin yorumunda Batı’nın, İran’dan gelen son nükleer tehditler karşısındaki tutumu ele alınıyor:

”İran savaş tehditleri savuruyor. Daha Sonbahar'da, Irak’a yapılan Amerikan eskeri müdahalesinin İran’ı çatışma arayışından caydırdığı sanılmaktaydı. Ama şartlar değişti. Şeriatçı kanat, Bush yönetiminin Irak’taki krizle başa çıkamamasından, Kasım ayındaki başkanlık seçimine kadar ABD’nin askeri harekata kalkışamayacağından, muhafazakar güçlerin İran’daki pozisyonlarını güçlendirmiş olmalarından ve Batı’nın BM kararları doğrultusunda İran’a yaptırım uygulamakta tereddüt etmelerinden cesaret alıyor. Avrupa yine barışçı çözüm duaları ediyor. Ama Batı’nın kararlılığını gösterip, yaptırımlara dayalı tehdit potansiyeli oluşturmadan barışı kurtarması kolay olmayacaktır.”