1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2009 Presseschau 1

20 Eylül 2011

Bugünkü Alman gazetelerinin ağırlık verdiği konu, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Almanya ziyareti.

https://p.dw.com/p/12cb2

Hannoversche Allgemeine Zeitung Cumhurbaşkanı Gül’ün ziyaretini şöyle yorumluyor:

“Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff göreve başladığında, İslam’ın Almanya’nın bir parçası olduğunu söylemişti. Türkiye Cumhurbaşkanı Gül de Almanya ziyaretinde Hıristiyanlığın Türkiye'de çok takdir gören bir din olduğunu söyleyebilirdi, ancak bunu yapmadı. Gül'ün resmî ziyaretinde yapılan açıklamalar, iki ülkenin ilişkisini yansıtıyor. Gül ve Wulff kişisel olarak birbirlerine samimi davransalar da iki ülke arasında resmî ve politik düzeyde çok büyük mesafe olduğu hissediliyor. İki ülkenin ilişkileri son yıllarda daha düzenli bir hale geldi, ama ilerleme kaydedilemedi.”

Delmenhorster Kreisblatt ise aynı konuyla ilgili yorumunda Türkiye-Almanya ilişkilerini şöyle değerlendiriyor:

“Almanya’nın görevi, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği için çalışmaktır. Merkel hükümetinin Türkiye için ‘stratejik ortaklığı’ savunup, bu yönde bir politika izlemesi, her iki ülkenin ve insanlarının olumlu ilişkilerine ters düşüyor. Türkiye Avrupa’ya aittir. Neyse ki her iki taraf da, Türkiye’nin AB üyeliğinin hemen gerçekleşemeyeceğinin bilincinde.”

Bremen merkezli Weser-Kurier konuyla ilgili yorumunda benzer görüşlere yer veriyor ve Almanya’nın Türkiye ile ilişkilerine önem vermesi gerektiği uyarısında bulunuyor:

“Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, ılımlı İslamla modernleşmeyi çok başarılı bir biçimde uzlaştırdı. O kadar başarılı oldu ki, Türkiye’yi Tunus, Libya ve Mısır’a övgüyle, model ülke olarak gösterebiliyor. Muhafazakar Almanlar ise bunun üzerine, Erdoğan’ı derhal, ‘Yeni Osmanlıcılık’ yapmakla itham ediyor. Neyse ki Hıristiyan Birlik içinde, çarpık, yanlış tarihi mukayeseleri, güncel zorlu konularda savunma yapabilmek için kötüye kullanmak yerine, stratejik ileri görüşlülükle düşünebilen, akıllı politikacılar da var. Dış politika uzmanı Ruprecht Polenz bunun farkına vararak, Türkiye’ye gerçek bir AB üyeliği perspektifi verilmesinin, Almanya’nın çıkarına olduğunu kabul etti. Elbette bu doğru! Türkiye en önemli ticaret ortağımız, Almanya’da 3 milyon Türk kökenli yaşıyor ve bunların bir bölümü Alman pasaportu taşıyor. Eğer Türkiye’de TRT’nin Arapça kanalı El-Türkiye günümüzde Arapça konuşan 350 milyon kişiye ulaşıyorsa, o zaman bu, ‘Yeni Osmanlıcılık’ tehdidi olarak görülmek yerine, akıllıca kullanılmalı ve Türkiye ile işbirliğine gidilmeli. İşte bu, o zaman İslamcı propagandaya karşı gerçekten etkili bir araç olabilir. Hıristiyan Demokrat Birlik Partili milletvekili Thomas Kossendey bundan 10 yıl önce Türkiye'nin, ‘dış politikada müzakere edebilen, iç politikada ise istikrarlı bir ülke' olmasını temenni ettiğini söylemişti. Bu istek gerçekleşti. Bunun sonucu iyi değerlendirilmeli.”

Schwäbische Zeitung ise ‘Sadece diyalog sorunları çözer' başlıklı yorumunda şu satırlara yer veriyor:

 “Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff Türk meslektaşını çok samimi, neredeyse aileden biri gibi karşıladı. Bugün Gül'ü, memleketine (Osnabrück) götürecek. Gül ziyaretinde Almanya'ya eleştiri yöneltmekten geri durmadı. Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan farklı olarak taleplerini gösterişli biçimde değil, devlet adamı üslubuyla dile getirdi. Bu, son dönemlerde kendine güveni artmış görünen, köprüler inşa etmek isteyen ve bunu yapabilecek güçte bir ülke olan Türkiye ile diyalogu kolaylaştırıyor. Elbette geçmişte Gül ve Wulff'un işaret ettiği gibi uyum sorunları var. Ancak her iki milletin ilişkileri göründüğünden çok daha iyi durumda. Her iki ülkede de gelişmelere at gözlüğüyle bakmayan, dünyaya açık tabakaların, birbiriyle hiçbir sorunu yok. Çünkü anlaşma arzusu ve isteği içindeler. İşte o zaman her iki tarafın hataları sümen altı edilmeyip, dile getirildiğinde, eleştirel açıklamalar da yanlış anlaşılmıyor, kabul görüyor. Wulff ve Gül işte bu çizgideler. Bu çizginin uzun vadede çekince ve itirazlardan daha fazla yarar sağlayacağı kesin.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Ahmet Günaltay