1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

21.03.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar21 Mart 2005
https://p.dw.com/p/AbrE

Bugünkü Alman basınına daha çok Almanya’daki iç politik gelişmeler ile, Irak’taki güncel durum ve BM’in reformuna ilişkin haber ve yorumlar damgasını basmış. Basından alıntılarımzda ayrıca Kıbrıs’a ilişkin bir habere de yer vereceğiz…. Basın turumuza önce Irak’taki gelişmelere ilişikin olarak Viyana’da yayımlanan Der Standart gazetesinin yorumuyla başlıyoruz. Irak Savaşı’nın başlamasının ikinci yıldönümünde Der Standart, Irak’ın kurtarıldığını, ancak ülkenin hala sükunete kavuşamadığını belirttiği yorumda şu satırları okuyoruz:

„Irak’ın bulunduğu bölgenin ne tarafa doğru gelişme göstereceği konusunda son söz söylenmiş değil. Bu konuda birinci Irak Savaşı’nda da olduğu gibi, vizyonerlerin ve iyimserlerin haklı çıkması umut edilir. Ancak bir noktayı vurgulamak gerekiyor: Başkan Bush’un Irak konusunda haklı çıktığına dair saptamalar, Irak Savaşı’nın uluslararası hukuk açısından sorunlu ve aslında hatalı bir karar olduğu, ayrıca Irak’ın kurtarıldığı, ama hala barışa kavuşamadığı gerçeğinin de üzerini örtemez.“

BM’in reformu konusundaki planlara ilişkin yorumlara geçiyoruz…Westdeutsche Allgemeine Zeitung gazetesi, BM’in gerekliliğinin tartışma konusu bile edilemeyeceğini, öte yandan, şu andaki işleyiş biçimi ile, önüne koyduğu hedeflere ulaşmasının olanaksız olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor:

„O halde BM’i yeniden keşfetme zamanı gelmiştir. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, BM’i, özlenen asıl işlevine kavuşturacak adımı atmayı bir kez daha deniyor, belki de bu son denemesi olacak. Hazırladığı 63 sayfalık rapor, temelde yeni bir düşünce geliştirmiyor, sadece üye ülkelerin çoğunlunun, bu rapor üzerinde görüş birliği sağlamasına çaba gösteriyor. Eğer bunu gereçekten başarabilirse, Almanya’nın Güvenlik Konseyi’nde daimi üyelik kazanıp kazanmamasının ötesinde, Annan’ın hanesine büyük bir başarı puanı yazılacaktır.“

Kölner Stadtanzeiger gazetesi ise aynı konudaki yorumunda, Annan’ın hazırladığı raporda, Güvenlik Konseyi’nin genişletilmesi durumunda, bu merciye yeni daimi üyelerin dahil edilip edilmeyeceği konusunu açık bırakmasının akıllı bir çözüm olduğuna değiniyor. Bu durumda Almanya’nın itibarını kaybetmeden, daimi üyelik konusundaki sevimsiz girişimlerinden vazgeçebileceğine işaret eden gazete, Annan’ın reform paketi gerçekten tam destek buluyorsa, Alman hükümetinin de reformların uygulamaya konulması için elinden gelen her türlü siyasi desteği vermesi gerektiği görüşünü savunuyor.

Kıbrıs konusuna ilişkin olarak da Süddeutsche Zeitung gazetesinde bir haber yayımlanmış bügün. Gazete, Kıbrıs sorununun çözülmesi için Yunanistan ve Türkiye’ye uluslararası baskıların arttığını belirterek, bugün Belçika’da biraraya gelecek olan Türkiye ve Yunanistan başbakanları Recep Tayyip Erdoğan ile Kostas Karamanlis’in, Kıbrıs Rum kesimi başkanı Papadopulos’u devre dışı bırakarak, çözüm bulma olasılığı nedeniyle Papadopulos’un telaşlandığına da değiniyor.

Avrupa basınında AB istikrar paktı kriterlerinin gevşetilmesi konusu ağırlıkla ele alınmış. İtalyan La Stampa gazetesi, maliye bakanlarının dünkü kararına ilişkin olarak, kriterlerin sadece bazı büyük üye ülkelerin arzusu yönünde değiştirilmesinin doğru olmadığını belirterek, AB Komisyonu’nun daha büyük bir güce kavuşturmasını ve böylece ileride büyük devletlerin ulusal çıkarlarının ve imtiyazlarının küçük devletlerininkinin önüne geçmesinin engellenmesini talep ediyor.

Almanya’nın Schleswig Holstein eyaletindeki hükümet kurma çalışmalarında sosyal demokrat partili başbakan Heide Simoni’in aldığı yenilgi Alman basınında, koalisyon hükümetinin iktidarında bir bakıma sonun başlangıcı olarak değerlendiriliyor. Almanya’da hükümetin durumunun analiz edildiği Braunschweiger Zeitung gazetesinin yorumunda şu satırları okuyoruz:

„Koalisyon hükümeti açısından genel seçimler öncesinde elde kalan tek kale niteleğindeki Kuzey Ren Vestfalya eyalet seçimlerinin kaybedilmemesi gerekiyor. Bu eyalette seçimler kaybedildiği takdirde, Berlin’deki hükümetin de günleri sayılı demektir. Ondan sonra ne gelebelir? Hristiyan Birlik partileri ile sosyal demokratların oluşturacağı büyük koalisyon, belki halk arasında yeniden heyecen yaratacak, reformları rotasına yerleştirecek, süresi sınırlı ve sürekli olarak ekonomi çevrelerinin, sendikaların, sosyal kuruluşların, vergi mükellefleri derneklerinin baskısı altında çalışma zorunda kalacak, zaruretten doğmuş bir ittifak olabilir. Böyle bir büyük koalisyon kurulabilirse, bu, ülkenin ilerlemesine yardımcı olur. Ancak, bunun tersi bir gelişmenin olması da olasılık dışı değil!"