1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

21.09.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Hülya Topcu21 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/Abp8

Bugünkü Avrupa basınında Almanya’da erken genel seçimler sonrasında siyasi parti liderlerinin tavırları ve Brüksel’de hazırlanan Türkiye’ye Kıbrıs konusundaki karşı deklerasyonla ilgili yorumlar göze çarpıyor.

Almanya’da erken genel seçimler sonrasında koalisyon konusunda belirsizlik sürüyor. Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi seçim sonuçları sonrasında ortaya çıkan durumu şöyle değerlendiriyor:

„Seçim sonuçları siyasi partilerin istediği gibi olmadı. Ancak bunda seçmenlerin isteklerini yerine getirmemelerinin de etkisi var. Seçmenler ne Sosyal Demokrat-Yeşiller, ne de Hristiyan Birlik-Hür Demokrat koalisyonunu seçti. Ancak diğer seçenekler açık. Örneğin Hür Demokratlar güçlenirken, sol cephe yani Sosyal Demokrat, Yeşiller ve Sol Parti mecliste çoğunluğu yakalayabildi. Yan Almanya’nın yönetilememesi diye birşey yok. Tabii siyasi parti liderleri bu dikkafalılıklarında ısrar etmezlerse.“

Kölnische Rundschau gazetesi, Merkel’ın koalisyonla ilgili tavrını eleştirdiği yorumunda şu satırlara yer veriyor:

„Sosyal Demokratları bloke etmeye devam ediyor, Yeşiller’e sıcak bakmıyor ve Hristiyan Birlik-Hür Demokrat ittifakında ısrar ediyor. Sonuç: Merkel’ın eli boş kalıyor. Partisinden, yani Hessen ve Saksonya eyaletlerindeki yönetimlerinden azınlık hükümeti kurması yönünde gelen önerilerse Merkel’ı bu pokerde desteklemek yerine mücadeleye zorluyor. Bu çabalar Merkel’ı güçlendirmiyor.“

Budapeşte’de yayımlanan liberal Magyar Hirlap gazetesi, Almanya’daki seçim sonuçlarının, Merkel’ın reform politikasının seçmenleri ikna etmediğinin bir göstergesi olduğunu vurguluyor. Berlin’de yayımlanan Die Wel gazetesi ise Yeşiller Partili Dışişleri Bakanı Joshka Fischer’in muhalefet ya da meclis grubunda liderlik yapmama kararını yorumluyor:

„Berlin’de 48 saat süren sessizlikten sonra hareketlilik başladı. Dışişleri Bakanı Fischer sorumluluğu büyük politik görev üstlenmeyeceğini belirtti. Oysa Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonu için hiçkimse Joschka Fischer kadar kuvvetli mücadele etmedi. Şimdi Fischer politik çalışmalarının sonlandığını açıklıyor bir başka deyişle, hayatında bir değişikliğik yapmayı tercih ediyor. Bu gelişme, Başbakan Schröder’in içinde bulunduğu kontrastı çok daha iyi gösterdi.“

Aynı konuyla ilgili olarak Frankfurter Rundschau gazetesinin yorumu ise şöyle:

„Fischer’in olmadığı bir Yeşiller Partisi düşünülebilir mi? Hayır, ama zaten bu olmayacak. Fischer millekvetili olarak partisinde kalacak. Fischer artık hükümet kurulması sürecinde gençlerin ön plana çıkmasını istiyor. Gerçi bu, hükümet kurma çalışmalarında şu an önem taşımıyor. Ancak işin bir başka yönü daha var. Eğer Fischer Sosyal Demokrat,Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’nin bir koalisyon kuracağı ihtimalinden yola çıksaydı, yorulmakla, mücadeleci olmak arasında gidip gelen bu politikacı farklı davranırdı. Yani Yeşiller bu koalisyon seçeneğine şüpheli bakıyor.“

Berlin’de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi ise seçimleri Avrupa açısından değerlendiriyor. Yorumda Almanya’daki hükümet kurma çalışmalarının, Avrupa Anayasası’na Hollanda ve Fransa’dan hayır çıkmasıyla başgösteren krizi derinleştireceği belirtiliyor ve yeni hükümetin „Türkiye’nin AB’ne ait olup olmadığı ve Avrupa Anayasası’nın geleceğinin ne olacağı gibi sorulara yanıt bulmak zorunda kalacağının altı çiziliyor.

Bugünkü Avrupa basınında ön plana çıkan bir başka konu ise 3 Ekim’deki müzakereler öncesinde Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili yapılan tartışmalar. Alman Frankfurter Allgemeine gazetesi, Türkiye’nin Kıbrıs Rum kesimini tanımamasının, Türkiye ile AB arasındaki müzakereleri gölgelediğine dikkat çekiyor.

Aynı konuyla ilgili olarak Süddeutsche Zeitung gazetesinin yorumu ise şöyle:

„AB’den diplomatların haftalar süren tartışmalardan sonra Almanya’da yapılan seçimlerden 24 saat sonra uzlaşmaya varması, tesadüf değil. Çünkü AB içindeki Türkiye karşıtları Berlin’de bir hükümet değişikliği olmayacağını gördü. Bu yüzden Ankara ile üyelik müzakerelerinin 3 Ekim’de başlaması kesinlik kazandı. Ancak AB’nin Kıbrıs konusundaki karşı deklerasyonu, Ankara’nın üyelik müzakerelerinde tökezlemesine neden olabilir. Çünkü Türkiye 2006 yılına kadar limanlarını Rum gemilerine açmak zorunda. Brüksel zeki davranıp Ankara’dan Kıbrıs Rum kesimini tanımasını istemedi. Bu arada Ankara’da özellikle milliyetçi ve askeri çevrelerde, yükümlülüklerin olduğu bir ittifak yerine, AB ile partner olmayı tercih eden sesler yükselmeye başladı. Türkiye’ye baskı arttıkça, bu sesler de güçleniyor. Ama galiba olması istenen de bu.“