1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

22.09.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Hülya Topcu22 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/Abp7

Bugünkü Avrupa basınında, Almanya’daki erken genel seçimler sonrasında ortaya çıkan siyasi tablo ve koalisyon seçenekleri, Türkiye’nin AB’ne üyeliğiyle ilgili tartışmalar ve ABD’nde tehlike saçan Rita kasırgasıyla ilgili haber ve yorumlar dikkat çekiyor.

Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde Peter Fahrenholz imzasıyla yayımlanan haber-yorumda, Hristiyan Sosyal Birlik lideri Edmund Stoiber’in Hristiyan Demokrat Birlik lideri Angela Merkel’ı partinin kan kaybetmesi yüzünden ilk kez açık açık suçladığına yer veriliyor. Gazeteye göre Stoiber parti içi toplantılarda, birlik partilerinin, izlediği seçim stratejisi yüzünden oy kaybına uğradığını dile getirerek bundan Merkel’ı sorumlu tuttu. Gazete Hristiyan Sosyal Birlik liderinin, partili arkadaşlarına, “Ben olsam daha duygusal bir seçim kampanyası izlerdim” dediğini aktararak, Merkel’ın kampanyalarda “soğuk ve kalpsiz bir dil kullandığını” ifade ettiğini belirtti.

Aynı gazetede yeralan bir başka yorumda ise Hristiyan Birlik Partileri ile Hür Demokrat Parti’nin birdenbire Yeşiller Partisi ile politik açıdan birçok ortak noktaları olduğunu keşfettiği vurgulanıyor. Yorum şöyle devam ediyor:

“Hristiyan Demokrat Parti’yi seçimler öncesinde tanıyanlar, şu günlerde partideki bazı milletvekillerinin bir günden ötekine kimlik değişimi yaşadığı izlenimine kapılabilir. Bugüne değin düşman gözüyle bakılan Yeşiller’e karşı birdenbire açık olunmaya başlandı. Kuşkusuz bunun taktiksel bir nedeni var: Hristiyan Demokrat Birlik bu tavrıyla Sosyal Demokratlar’a onlara muhtaç olmadığı mesajını vermek istiyor. Ayrıca Hristiyan Demokratlar’ın çoğunluğu – ki buna Merkel da dahil- Yeşiller Partisi’yle Sosyal Demokratlar’dan daha fazla ortak noktaları olduğuna inanıyor.”

Berliner Zeitung gazetesi ise Hür Demokrat ve Yeşiller Partisi’ne, sorumluklarının bilincine varmaları çağrısında bulunuyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:

“Her iki parti de kültürel açıdan birbirlerine uymadıklarını söylüyorlar. Oysa her iki parti hükümette olurlarsa, seçmenleri için ulaşmak istedikleri hedeflere yakınlaşabilirler. Bu sayede Almanya da büyük koalisyon seçeneğinden de kurtulmuş olur. Hür Demokratlar ve Yeşiller tüm demokratik partilerin birbirleri ile koalisyon kurma yeteneğine sahip olması gerektiğini hatırlamalı. Bunu son kez dile getiren kişinin de Yeşiller Partili Dışişleri Bakanı Joschka Fischer olduğunu unutmamak gerekiyor.”

Bir başka gazete, Berlin’de yayımlanan Tagesspiegel ise Hristiyan Birlik-Hür Demokrat ve Yeşiller’in kuracağı bir koalisyon seçeneğine sıcak bakmıyor ve bunun Yeşiller Partisi’ne zarar vereceğini savunuyor:

“Jamaika koalisyonu ancak bunu oluşturacak siyasi partilerin seçimler öncesinde ve seçimler sırasında birbirleriyle yaptıkları sert tartışmaların sona ermesi halinde olabilir. Ama bugünden yarına bunu gerçekleştirmeyi deneyenler, kan kaybeder. Yeşiller’e sadece Hristiyan Birlik ve Hür Demokratlar’ın çoğunluğu sağlayabilmesi için ihtiyaç duyuluyor. Peki Yeşiller neden bunun için kendi hayatlarını riske atsınlar?”

Rheinische Post gazetesi, Almanya’da seçimler sonrasında ortaya çıkan tabloyu ve siyasi belirsizliği eleştirdiği yorumunda ilginç bir karşılaştırma yaparak, “Biz Almanlar İtalyanlar’ın yaşam biçimini seviyoruz ama lütfen devlet işlerimiz İtalyanlar’a benzemesin” diyor. Avusturya’da yayımlanan liberal Der Standard gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumu ise şöyle:

“Almanya şu günlerde politikada çok radikal gelişmeler yaşıyor. Her ikisi de seçimleri kaybetmesine rağmen seçimlerden çıkardıkları kişisel sonuç birbirinden ancak bu kadar farklı olabilecek bir başbakan ve yardımcısı var ortada. Joschka Fischer ‘Bu kadarmış’ deyip veda ederken, Başbakan Schröder sık sıkı koltuğuna sarılıyor. Ancak her iki partinin ortak bir noktası var: Başbakan ve yardımcısının arkasında esneyen boş bir personel mevcut. Çünkü her iki politikacı da kendilerinin dışında başka kimsenin büyümesine izin vermiyor.”

Bugünkü Avrupa basınında yer bulan bir başka konuysa Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili tartışmalar. Alman Wetzlarer Neue Zeitung gazetesi Kıbrıs konusuna değindiği yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Türkiye ile AB üyelik müzakereleri on, belki de on beş yıl sürecek. Kıbrıs Rum kesimini tanınmadığı sürece Türkiye müzakereleri sürdüremez. Bu karar şimdi Türkiye’ye bırakıldı. Ancak belirleyici olan başka bir nokta var o da Türkiye’nin birlik üyesi diğer ülkeler gibi üyelik için gerekli tüm koşulları yerine getirme zorunluluğu olduğu. Yani paniğe kapılmaya gerek yok, tam tersine, Avrupa çok rahat davranabilir bu konuda.”

Avusturya’nın Graz kentinde yayımlanan Kleine Zeitung gazetesinde aynı konuyla ilgili yorumda ise şu satırları okuyoruz:

“Tüm gelişmelere bakıldığında, Ankara ile üyelik müzakerelerinin başarısız olacağı görüşünün hakim olduğunu söylemek mümkün. Güvensizlik hakim, bir tarafın güvendiğine, diğeri güvenmiyor. Türkler Brüksel’deki müzakere masasını, bir halı pazarlığı sanıyor. Tabii AB içinde de utanılacak bazı oyunlar oynanıyor. Örneğin adanın birleşmesine hazır olmayan Rumlar Türkler’i kendilerini tanımaya zorluyor. Hoşa gitmeyen herşeyin halının altına süpürüldüğü bu ortamda, politik bir felakete doğru gidiliyor. Bunu önlemek için Türkiye’nin AB’ne uyması gerçeğinin farkına varması gerekiyor.”

Avrupa basınında yer bulan bir başka konuysa, ABD’nde endişelere neden olan Rita kasırgası. Alman Nürnberger Nachrichten gazetesinin konuyla ilgili yorumu:

“Kasırga yeryüzünün bu zengin ülkesinin gölgede kalan tarafını göstermesi açısından Amerikan toplumuna bir ayna tutmuş oldu. Ancak bunun ABD’nde köklü bir değişikliğin yaşanmasına neden olup olmayacağı söylenemez. Ancak kesin olan, bu değişimin sadece ABD için değil dünyanın geri kalanı için de önem taşıdığı.”