1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2209 Presseschau 1

22 Eylül 2011

Bugünkü Alman gazetelerinin ağırlık verdiği konu, ABD Başkanı Barack Obama’nın Filistinliler'e destek vermemesi, Papa 16. Benedikt’in Almanya ziyareti ve Afganistan’daki gelişmeler.

https://p.dw.com/p/12eMT

Filistinlilerin BM’ye tam üyelik başvurusunda bulunmaya hazırlandığı BM Genel Kurul toplantıları vesilesiyle Filistin Özerk Yönetim Konseyi Başkanı Mahmud Abbas ile biraraya gelen ABD Başkanı Barack Obama, Filistinlilere destek vermedi. Neue Westfälische Zeitung konuşmayı şöyle yorumluyor:

“ABD Başkanı Obama bu kez BM’de hiçbir söz vermedi. Bunun yerine giderek yaşlanan İsrail - Filistin sorununun, barışı kendilerinin sağlaması gerektiği yönündeki tecrübeyi teyit etti. Barışı sağlamak zor. Bu yolda kestirmelerin olmadığı da doğru. Obama makul bir biçimde, neden ABD'nin Filistinlilerin BM'de tek taraflı bağımsızlık ilan etmelerini destekleyemeyeceğini ifade etti. Barış alkışlayarak sağlanmıyor. Her iki tarafın da uzlaşma istekliliğini sergilemesi, bunun bir gereği. ABD Başkanı BM Genel Kurulu’nda, krizi tırmandırmamaya özen gösteren, retorik ve güzel bir konuşma yapmayı başardı. Bu konuşmanın, bağımsız devlet kurma girişimini engelleyip engellemeyeceği, Filistinlilere bağlı.” 

Lübecker Nachrichten, Papa 16. Benedikt'in Federal Meclis’te yapacağı konuşması Sol Parti, Yeşiller ve Sosyal Demokrat Parti’li 100 milletvekilinin boykot etme kararı almasını yorumluyor:

“Federal milletvekillerinin yapacağı, üzücü bir boykot. Meclis’te hiç kimse Papa’nın inançlarını paylaşmak zorunda değil. Bu, Rusya Başbakanı Vladimir Putin ya da ABD eski Başkanı George Bush mecliste konuşma yaptığında da kimseden beklenmedi. Papa’nın ziyareti daha çok kamuoyunda Katolik Kilisesi’nin içinde bulunduğu kötü durum ve ona yönelik şikayetlerin tartışılması için bir fırsat yaratmalı. Ancak Almanya’da milyonlarca insanın ruhani liderinin dinlenmemesi,  sadece saygısızlık olabilir. Papa bugün kendisini ya da kiliseyi eleştirenleri aydınlatma fırsatına sahip. Eğer bu şansı sadece inanç krizi değil, aynı zamanda kilisenin içinde bulunduğu kriz hakkında da konuşmak için bir şans olarak kullanırsa, işte bu, vurdumduymazlığa verilecek en doğru yanıt olur.”

Hamburger Abendblatt gazetesi ise aynı konuyla ilgili yorumunda Katolik Kilisesi’nin toplumsal değişmeyi kabul etmesi gerektiğine dikkat çekiyor:

“Papa başkent Berlin’e ve aynı zamanda da, giderek sekülerleşen Almanya’ya, yabancı kaldı. Papa Berlin’de boşanmış bir başbakan, homoseksüel bir dışişleri bakanı, homoseksüel eyalet başbakanı ve boşanıp yeniden evlenen cumhurbaşkanı ile görüştüğünde, işte o zaman Vatikan ve din kurallarının öğrettiğinden çok farklı bir durumla karşı karşıya kalıp Almanya gerçeğini yaşayacak. Papa’nın Berlin’deki ev sahipleri çok net bir biçimde, giderek inançlarından uzaklaşan bir halkı temsil ediyorlar. Aslında bu ev sahiplerinin hepsi Hıristiyan ailelerden gelen, bu inançla biçimlenmiş insanlar: Angela Merkel Protestan bir rahibin kızı, Westerwelle Protestan, Wowereit ve Wulff Katolik ailelerin çocukları. Hepsi de hayatlarını, modern toplumun kendilerine mümkün kıldığı ölçüde, özgürce yaşayabiliyor. Neyse ki bu mümkün. Kilise ve toplum son yıllarda birbirine hiç olmadığı kadar yabancılaştı. Stern dergisinin yaptırdığı bir kamuoyu araştırmasına göre Almanların yüzde 80’i Papa’nın ziyaretini soğuk karşılıyor. İşte sorun burada başlıyor. Bu ilgisizlik modernlik değil, zavallılık. Toplum giderek gözle görülür bir biçimde köklerini ve temellerini inkâr ediyor, kaybediyor."

Bugünkü gazetelerin yer verdiği bir başka konu ise Afganistan'da Taliban'ın giderek güçlenmesi. Münih'te yayımlanan Süddeutsche Zeitung konuyu şöyle yorumluyor:

“ABD Başkanı Barack Obama'nın 2014 yılına kadar bütün birliklerin Afganistan’dan çekileceği yönündeki açıklamasının Kâbil'deki durumdan çok Washington'daki gelişmelerle yakın ilgisi vardı. Obama savaş yorgunu Amerikalara bir çıkış stratejisi sunmak istiyordu. Müttefikleri müteşekkir bir biçimde bu trene atladılar, çünkü sonuç olarak neredeyse bütün batılı ülkeler Afganistan Savaşı’ndan yorulmuştu. Ancak ülkedeki isyancılar savaş taktiklerini değiştirerek, sansasyonel saldırılar düzenlemeye başladılar. Taliban kaybetmişe benzemiyor. Öyle ya, sadece Devlet Başkanı Karzai'yi koruyan güçlerin ülkeden çekilmesini beklemesi kâfiyken, neden barışı müzakere etsin ki?”

 © Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Ahmet Günaltay