1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa basınından özetler

Ahmet Günaltay22 Aralık 2014

Ukrayna krizi, Küba-ABD yakınlaşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikaları bugünkü Avrupa basınından derlediğimiz yorumların konuları.

https://p.dw.com/p/1E8VP
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Fotoreport

22.12.2014 - Avrupa basınından özetler

Petrol fiyatının ucuzlaması ve Batı'nın ekonomik yaptırımları Rusya'yı resesyona sürüklüyor. Süddeutsche Zeitung, Batı'yla olan yüksek ticaret hacmi nedeniyle Rusya'ya uygulanan yaptırımların iki ucu keskin bıçak olduğunun unutulmaması gerektiğine işaret ediyor:

“Alman koalisyon hükümetinin sosyal demokrat kanadı Rusya'ya uygulanan müeyyidelerin daha da sertleştirilmesine karşı çıkarken Hristiyan Demokrat Başbakan Angela Merkel bütün opsiyonları açık tutuyor. Bu tezat Ukrayna politikasında koalisyon ortaklarının birbirlerine ters düştükleri anlamına gelmez. Sosyal Demokrat Parti gerçekçi görünmeyen bir gelişme için ağır ifadeler kullanıyor. Oysa ABD dahil kimse yaptırımların sertleştirilmesini istemiyor. Son Avrupa Birliği zirvesi de bazı yaptırımları uygulama imkânının bulunmadığını gösterdi. Kaldı ki Rusya'yı, ekonomik sonuçlar da doğuran güven kaybıyla en ağır cezalandıranın kendi hükümeti olduğu ortada. Sosyal Demokrat Dışişleri Bakanı Steinmeier partisindeki dış politika gelenekçileri ile arasına mesafe koyduğunu belli etmemeye çalışıyor. Steinmeier yumuşama politikasının sadece istemekle değil, ama aynı zamanda iki tarafın çıkarına uygun zamanlama yapmakla da başarılabileceğini ve hamle sırasının Rusya'da olduğunu söylüyor. Dışişleri bakanı en fazla Almanya'nın açık verdiğini iddia eden sosyal demokratlara mesaj vermek istiyor. Bu da parti içindeki uyuşmazlığın başbakan ile dışişleri bakanının sözleri arasındaki tezattan çok daha büyük olduğunu gösteriyor.”

Sol liberal eğilimli İspanyol gazetesi El Pais Rusya'daki ekonomik kriz ve devlet başkanı Vladimir Putin'in politikalarını konu alan yorumunda ilişkilerin düzelmemesinin Rusya kadar Batı için de tehlikeli olabileceğini vurguluyor:

“Putin son basın konferansında enerji kaynaklarından tek taraflı yararlanma politikasından vazgeçileceğinin sinyalini verdi. Rusya derin resesyona sürüklenirse bunun sorumlusu devlet başkanının izlediği siyasi çizgi olacaktır. Putin ülke ekonomisini enerji hammaddesi ihracatına olan bağımlılıktan kurtarıp çeşitlendirseydi, petrolün ucuzlaması bu kadar olumsuz etki yapmazdı. Kremlin ülkeyi durgunluktan ancak Ukrayna krizinde ABD ve Avrupa Birliği'nin yaptırımlara son vermesini mümkün kılacak adımlar atarak kurtarabilir. Rusya'nın çökmesi bütün dünya için tehdit yaratır. Bütün kötülüklerin Batı'dan geldiğine ve kullanıldığına inanan bir dev en az Putin'in hayalindeki emperyalist süper güç kadar tehlikeli olur.”

Belçika gazetelerinden De Standaard Küba ile ABD arasındaki yumuşamanın en çok Venezüella'ya zarar vereceğini yazıyor:

“Washington ile Havana arasındaki buzların erimesinden en çok Küba'nın müttefiki Venezüella etkilenecektir. Daha da acısı Küba yönetiminin, 50 yılı aşkın süredir ortak düşmanları ile aralarındaki soğuk savaşa son vereceğinden kısa süre önce Havana'yı ziyaret eden Venezüella devlet başkanı Nicolas Maduro'yu haberdar etmemiş olmasıdır. Hugo Çavez'in ‘Bolivar devrimi' Venezüella'nın ekonomik durumunun bozulmasına yol açtı. Petrol fiyatının gerilemesi de ülkeyi devlet iflasının eşiğine getirdi. Küba'nın ABD ile barışma yolunu seçmesi Venezüella'dan umudunu kestiğini gösteriyor. Küba, müttefikinin ekonomik durumu düzelmediği takdirde girdaba kapılmaktan endişe ediyor. Bu manzara karşısında Castro'nun saf değiştirmeyi daha ilginç bulduğu anlaşılıyor.”

Liberal Norveç gazetesi Bergens Tidende'nin Türkiye'yi konu alan yorumunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın politikalarını eleştiriyor:

“Uzun başbakanlık yıllarının ardından ağustos'ta halk tarafından cumhurbaşkanlığına seçilen Recep Tayyip Erdoğan ilk yıllarında Türkiye'yi demokratik, liberal ve İslam'ın dünyadaki parlayan yıldızı olarak görmek isteyenlerin umudu olmuştu. Ama şimdi otoriter çizgisi bütün hatlarıyla belli olmaya başladı. Yıllardır Türkiye ile tam üyeliği müzakere eden Avrupa Birliği, otoriter bir üye ülkeyi ihraç etmek yerine otoriter üye adayına 'hayır' demek avantajına sahip. NATO ise herhangi bir müttefikin üyeliğine son verme imkânından yoksun. Ama bir yerde ‘dur' diyebilmeli. Tehlike, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ülkesine telafisi mükün olmayan ölçüde zarar verdiğini idrak edememesinden kaynaklanıyor.”

©Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Ahmet Günaltay