1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

23.04.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Nihat Halıcı23 Nisan 2004
https://p.dw.com/p/Abux

Alman ve Avrupa gazetelerinde göze çarpan yorumlar arasında Kıbrıs, yabancıların Alman toplumuna entegrasyonu tartışmaları, Ortadoğu’daki son gelişmeler ve El Kaide’nin uyuşturucu ticaretinden gelir elde ettiğine dair iddialar yer alıyor...

Kıbrıs çerçevesinde yaşanan gelişmeler, Avusturya gazetesi Der Standard tarafından şöyle yorumlanmış:

”BM Güvenlik Konseyi Kıbrıs Rum hükümetine bir karar aracılığıyla baskı uygulamak istedi. Konsey, Rumları Annan planına "evet" demeye zorlamayı hedefliyordu. Ancak Moskova, kararı veto ederek Güvenlik Konseyi’nin planını bozdu. Referandumda Rumlar, "hayır" der ve yalnızca Ada'nın Rum kesiminin AB’ye girmesi durumunda, o zaman Türk kesiminin statüsünün ne olacağına açıklık getirmeli. AB ve ABD, Türk kesimine uygulanan izolasyonu artık durdurmalı. Çünkü Türkler bunu hak etmedi. Kısacası, Annan planının referandumda reddedilmesi Kıbrıs’ta iki devletin oluşumu anlamına gelecektir. Aslında böylece Rumlar ezeli düşmanları, Kıbrıs Türk kesimi lideri Rauf Denktaş’ın vizyonunu hayata geçirmiş olacaklar. Tarih gerçekten de çelişkilerle yoğrulu.”

Belçika’da yayımlanan De Standaard gazetesi de Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’nde Kıbrıs’a ilişkin kararı veto etmesini değerlendiriyor:

”Rusya’nın vetosu Kıbrıslı Rumlar’ın Annan Planı'na "hayır" deme şansını azaltıyor. Anlaşılan Putin hükümeti Washington ve Ada'da iki askeri üssü bulunan Londra’ya bir şeyler hediye etmeye istekli değil. Kıbrıs sorunu, Türk-Yunan ilişkilerinde çok önemli bir sorunu teşkil ediyor ve sorunun aşılması, NATO’nun güneydoğu kanadında istikrarı sağlardı. Diğer yandan Rus vetosu, Annan Planı'na karşı referandumda "hayır" diyen Kıbrıs Rum hükümetinin de ekmeğine yağ sürmüş oldu. Bu durumsa AB Komisyonu’nu hiç hoşnut etmedi.”

Financial Times, Kıbrıs’ta yapılacak referandumu şu sözlerle değerlendiriyor:

”Öyle görünüyor ki 30 yıllık Kıbrıs sorununu ortadan kaldırmayı amaçlayan referandum daha baştan başarısızlığa mahkum. Ada'daki birleşmenin önünde bu kez şaşırtıcı şekilde Rumlar duruyor. Kıbrıs Rumları, referandumda ‘hayır’ çıkacak dahi olsa 1 Mayıs'ta Avrupa Birliği üyesi olacaklar. Rumlar'ın 'hayır' demesine rağmen Türkler 'evet' derse Avrupa Birliği ne yapmalı? Türkler'i Annan Planı'nı kabul ettikleri için iki devletli çözümle ödüllendirmek, hatalı ve gerçeklere uzak bir karar olurdu. Her şey bir yana, Kıbrıs’ın kuzeyinin ulaşım ve ekonomik altyapısının geliştirilmesi için Avrupa Birliği her türlü desteği vermelidir. Böylece Türk kesimi de yakın gelecekteki Avrupa Birliği üyeliğine hazırlanmalıdır.”

Berlin’de yayımlanan BZ gazetesi, yabancıların Alman toplumuna entegrasyonuna ilişkin şu yorumu yapıyor:

”Almanya’daki yabancıların anadillerinde konuşmalarına, gelenek ve göreneklerini yaşatmalarına, bayramlarını kutlamalarına kimsenin bir itirazı yok. Ancak bir noktada durmak lazım: Almanca'yı ısrarla öğrenmeye yanaşmayan yabancılar bunun bedellerini de ödemelidir. Bu yabancılar, bir yandan Almanlar'la bir irtibat içinde olmak istemediklerini sergiliyor, diğer yandan da kendilerini gettolara mahkum ederek düzenli bir iş sahibi olmak istemediklerini ortaya koyuyorlar. Şimdi bu tutuma karşı yasal önlemler getiriliyor: Almanca konuşmak istemeyenlere artık kapı gösterilecek. Kendini bilinçli olarak Alman toplumunun dışında konumlandıranlar, Alman toplumundan da anlayış beklememelidir.”

Frankfurter Neue Presse, Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendiriyor:

”Filistin lideri Yaser Arafat, El Aksa Tugayları örgütünün 21 üst düzey yöneticisini Ramallah’taki karargahından attı. Arafat’ın kararında, İsrail’in radikal Filistinliler'e yönelik suikast siyasetini devam ettireceği yönündeki açıklaması etkili oldu. Buyrun, demek ki oluyormuş, yeter ki sayın Arafat istesin! Gerçi Arafat’ın attığı adımda, özellikle kendini İsrail tarafından yapılacak bir saldırıdan koruma isteği etkili oldu. Olsun! Yine de son olay, terör kurmaylarının Filistin liderinin karargahında üslendikleri gerçeğini ortaya koyması bakımından ibret verici.”

Rheinische Post gazetesi ise Avrupa ülkelerini İslamcı terörün tehdit ettiğini yazıyor:

”Avrupa artık uyanmalı. Madrid’de düzenlenen İslamcı saldırılara rağmen pek çok kişi sorunların önünden kaçınmanın onları güvenliğe kavuşturacağını sanıyorlar. Fena halde yanılıyorlar. İspanya, Irak’tan askerlerini çekse de terör yine gelip onları vurabilecektir. Neden mi? Çünkü İslamcı Enternasyonal yani El Kaide’nin lideri Bin Ladin, 90’lı yılların başında İslami Devrim yemini etti. El Kaide’nin yemini, serbest piyasa ekonomisi ve liberalizm üzerine yükselen batılı-demokratik rejimlere karşı savaş demek. El Kaide’nin başlattığı cihat, kafirlerle işbirliği yapan İslam ülkeleri yöneticilerine karşı da mücadele demek... Suudi Arabistan yönetimi işte bu kapsamda terörize ediliyor. Şimdi El Kaide’nin mafyayla işbirliği yaptığına dair kanıtlar ortaya çıkarıldı. Bu mümkün mü? Para mafya ve El Kaide’yi neden biraraya getirmesin? Mafya yapacağı işbirliğinden para kazanmak ve etki alanını genişletmek ister. Mafya işte bu nedenden dolayı El Kaide’ye silah tedarik ediyor. El Kaide ise, Batının gençliğini hedef alan ve Batılı devletleri bir anlamda içeriden yıkan uyuşturucu ticaretinden para kazanıyor. El Kaide’nin 5 milyar doları bulduğu tahmin edilen parasının yüzde 40’ı uyuşurucu ticaretinden elde edilmiş durumda. Terörle mücadele uzmanlarının dinleme ve izleme faaliyetlerine göre aralarında İngilizler, Arnavutlar ve Almanlar'ın da bulunduğu çok sayıda Avrupalı, El Kaide ile uyuşturucu ticareti konusunda işbirliği yapıyor."