1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

23.05.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu23 Mart 2005
https://p.dw.com/p/AbrC

Alman ve Avrupa basınında bugün Avrupa ekonomi politikaları, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın teşkilatta reform önerileri ve Fransa’da Avrupa Anayasası referandumu öncesinde yaşanan tartışmalar öne çıkıyor.

Viyana’da yayımlanan Salzburger Nachrichten gazetesi Brüksel’de Avrupa ekonomi politikalarının masaya yatırıldığı zirveyi konu alıyor:

“Halkta AB’ye karşı güven kaybı aradan geçen zaman içinde ekonomiye zarar verir boyutlara ulaştı. Şirketler yatırımdan çekiniyor, vatandaşlar tasarruflarını yastık altında tutuyor. Avrupa ülkeleri hükümet başkanları gerçekten ekonomiyi canlandırmak istiyorlarsa öncelikle insanların psikolojilerinde bir değişim sağlamayı başarmalıdır. Vatandaşların kesenin ağzını açması, ancak Avrupa projesine ve onunla bağlantılı önlemlere yeni bir güven duymaları ile mümkün olur. Brüksel’deki zirveden duyduğumuz gibi bir ‘yapacağız edeceğiz politikası’ şu anki durumda hiçbirşey değiştirmiyor.”

Handelsblatt gazetesinin yorumunda ise şu satırlar yer alıyor:

“Avrupa’da şu an birşeyler fena halde çıkmaza girmiş durumda. Özellikle Almanlar ve Fransızlar’ın Avrupa topluluğunun geleceği ile ilgili gündeme getirdikleri büyük projeler işe yaramıyor. Bizi ekonomik rekabette dünyanın en güçlü bölgesi haline getirmeyi hedefleyen Lizbon projesi de sararıp soluyor. Avrupa Anayasası ülkeleri birleştireceğine aralarını açıyor, genişleme süreci üye ülkelerde giderek daha da ciddi çekincelerle karşılaşıyor. Daha Irak savaşında paramparça olan ortak dış politika hala bir hayal olmaktan öteye gidemiyor. Bir zamanlar Avrupa’da birliğin simgesi olarak görülen para birliği de değerini kaybediyor. Avrupa topluluğu kurumları şu an yorgunluktan kırılır halde. Mevcut ekonomik temel için çokuluslu üst yapının yükünü taşımak giderek daha da zorlaşıyor.”

Financial Times Deutschland gazetesinin yorumunda Euro İstikrar Paktı’nın gevşetilmesi konusu ele alınıyor:

“İstikrar Paktı öldü, yaşasın istikrar! İstikrar Paktı’nın başarısız olmasının tek nedeni, Almanya ve Fransa’nın bütçe açıklarının GSYİH’nin yüzde 3’ünü aşmamasını öngören kritere artık uyamamaları ya da uymak istememeleri değil. İstikrar Paktı daha öncesinden de yapıcı etki göstermekten uzaktı. Devlet maliyesinde istikrar gibi doğru bir hedefe ulaşmak yolunda sapkın uygulamalara neden olduğu için. Alman Maliye Bakanı, bütçe açığı sınırına uyabilmek için getirdiği tasarruf programlarıyla ekonomik krizi daha da derinleştirdi. Yatırımları önemli ölçüde azalttı ve böylece ekonomik büyümenin uzun vadedeki temellerini sarstı. Yüzde üç sınırının gevşetilmesi şimdi daha gerçekçi politikalar uygulanmasını mümkün kılacaktır.”

Roma’da yayımlanan La Stampa gazetesi ise İstikrar Paktı ve ekonomi politikalarıyla ilgili tartışmalarda suçun Almanya ve Fransa’da olduğu görüşünü savunuyor:

“Almanya, Fransa ve İtalya diğer Avrupa ülkeleri gibi büyüyebilselerdi Avrupa, ekonomik verimde ABD’nin önüne geçebilirdi. O zaman kimse Avrupa sosyal modelinin krizinden bahsetmezdi. Avusturya, İrlanda ya da İsveç’te krizden bahsedilmiyor. Avrupa ekonomik açıdan güçlü olsaydı, dünyanın kendisinden beklediği gibi entegrasyon ve hoşgörünün siyasi çekim alanı olabilirdi. Ancak Almanya, Fransa ve İtalya’nın ekonomi politikaları hayalkırıklığı yaratıyor. Bu ülkeler zamanımızda düşük iş maliyetlerinin ortaya çıkardığı zorlukları telafi edebilecek kadar büyük değiller ve teknolojik açıdan da yeterli ilerlemeyi kaydedemediler.”

Paris’te yayımlanan Le Monde gazetesi, Fransa’da AB anayasası ile ilgili 29 Mayıs’ta düzenlenecek referandum öncesindeki gelişmeleri değerlendiriyor:

“Fransızlar için AB Komisyonu çok fazla liberal. Bu nedenle Avrupa Komisyonu’nun Fransız üyesi Jacques Barrot diğer komiserlere referandumu tehlikeye atmamak için dikkatli davranmaları tavsiyesinde bulundu. Önemli konular masaya yatırılamıyorsa bu ne tür bir demokratik tartışma anlayışıdır? Referandumun önündeki en büyük tehlike, Avrupa Komisyonu ve üye ülkelerin adım adım inşa ettiği liberal ekonomi modelinin reddedilmesi ve sosyal modelden duyulan endişedir. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve hükümeti kendi içinde tezat teşkil eden konuşmalarıyla neredeyse çözülmesi imkansız bir çelişkinin içine saplandılar.”

BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın teşkilatta reform önerileri içeren raporu ile ilgili yorumlara geçiyoruz şimdi de. Landeszeitung’un yorumunda şu satırları okuyoruz:

“Usta diplomat Kofi Annan, BM’nin içinde bulunduğu derin krizi büyük vaatler içeren bir girişime dönüştürmeyi başardı. Annan’ın reform önerileri BM’nin varlığını güvenceye almak için uygun önerilerdir. Annan’ın girişimi aynı zamanda, İkinci Dünya Savaşı mağlubu Almanya’nın galipler kulübüne katılma şansını da artırmaktadır. ABD’nin devletler hukukunu ihlal ederek giriştiği Irak savaşı, Soğuk Savaş sonrasında işlevini önemli ölçüde kaybeden BM’in çaresizliğini açığa vurmuştu. Gelecekte askeri caydırıcı saldırıların belirli koşullara bağlanması da öneriler arasında. ABD’nin desteğini kazanmak için Annan Amerikan yönetiminin istediği terörle mücadele konvansiyonuna ve nükleer silahların daha etkin kontrolüne de destek veriyor. Bu taviz, Annan’ın girişimi ile ilgili kararın nerede alınacağını da açıkça ortaya koyuyor: Washington.”

Schwaebische Zeitung’un yorumu ise şöyle:

“Almanlar’ın veto yetkisi ve daimi üyelik için çabaladığı Güvenlik Konseyi’nde reform konusu tamamen Washington’un tutumuna bağlı. Amerikan yönetimi Konsey’deki nüfuzunu zayıflatacak böyle bir plana şimdiye kadar sıcak bakmadı. Bush yönetiminin Annan’ın reform önerileri karşısındaki tutumunu tahmin etmek kolay değil. Askeri operasyonlar için BM’den izin alınması önerisi Washington’da şüphe ile karşılanıyor. Şu an itibariyle söylenebilecek birşey varsa, o da reformların başarılı olmaması durumunda BM’nin anlamını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı. Bundan ABD de kazançlı çıkmayacaktır. Çünkü o zaman son süpergüç nüfuzunu diğer ülkelerin hazmedebileceği şekilde uluslararası bir kuruluş üzerinden kullanamayacaktır.”