1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

22 Ekim 2013

Almanya'daki hükümet kurma çalışmaları ve yeni yasama dönemi başlangıcı, bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konuları.

https://p.dw.com/p/1A4ey
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Almanya Federal Cumhuriyeti Meclisi 22 Eylül genel seçimlerinden sonraki ilk genel kurul toplantısını yaptı. Böylece, Hristiyan Birlik ve Sosyal Demokrat partileri arasındaki koalisyon görüşmeleri daha başlamadan yeni yasama dönemi açılmış oldu. Frankfurter Allgemeine Zeitung yeni mecliste muhalefet kanadının küçülecek olmasını şöyle yorumluyor:

"Yeni yasama döneminin başında egemenliğin hükümetin değil, milletin olduğunu ve millet egemenliğinin mecliste vücut bulduğunu hatırlatmakta yarar var. Büyük koalisyon kurulursa sandalye sayısı yüzde 80’i aşacak. Bu kahir ekseriyete rağmen, hiçbir meclis üyesi bütün milletin vekili olduğunu unutmamalı. Meclisin çalışmalarına parti grup disiplininin yön verdiği doğrudur. Ancak oylamalarda her oyun önem taşıması, münferit durumlarda vicdan ve karar verme hürriyetinin önemini azaltmaz. Milletvekilinin üzerine düşen sorumluluğu müdrik olması, en iyi azınlık haklarını koruma yöntemidir. Avrupa, istihdam piyasası ve sağlık hizmetleriyle ilgili olarak alınacak hayati kararlar sadece el kaldırıp geçiştirilemeyecek kadar önemli olduğundan, en ince ayrıntısına kadar ilgilenilmesini gerektirir. Çünkü parlamentonun omuzlarındaki yükün daha da ağırlaştığı, şüphe götürmez bir gerçektir."

Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) milletvekili Norbert Lammert yeniden Federal Meclis Başkanı seçildi. Neue Osnabrücker Zeitung, meclis başkan yardımcılığına 6 kişinin seçilmesinden yola çıkarak olası bir büyük koalisyona ilişkin şu değerlendirmeyi yapıyor.

"Meclis başkan yardımcılığına 4 mü yoksa 6 kişinin mi getirilmesi gerektiği, ilk bakışta önemsiz bir nokta gibi görülebilir. Ancak tam da bu manzara, Meclis'teki koltuk sayısının yüzde 80'sini kapsayan bir büyük koalisyondan neler bekleneceğine ışık tutuyor. Tıpkı 2005 yılındaki hükümet kurma çalışmalarında olduğu gibi iki büyük siyasi parti yine devlet bütçesini cömertçe dağıtmayı planlıyor ve tabii öncelikle de kendilerini düşünüyorlar. Hristiyan Birlik partileri ve Sosyal Demokrat Parti ülkeyi birlikte yönetirlerse, mecliste bu ezici çoğunluğun açgözlülüğünü frenleyecek bir siyasi güç olmayacaktır. Büyük koalisyon demokrasiye sadece bu nedenle zarar vermez. Tek teselli, bu durumun normal olarak iktidar partilerine de zarar verdiğidir."

Mainz’da yayımlanan Allgemeine Zeitung, Almanya’daki yaşlılar arasında fakirliğin hızla yayılmasını konu alan yorumunda şu satırlara yer veriyor:

"Emeklilik maaşıyla geçinemediği için ek yardıma ihtiyaç duyan yaşlıların arttığı tam zamanında duyuruldu. Çünkü Hristiyan Birlik ve Sosyal Demokrat partileri şu günlerde iktidar ortaklığı için uygun bir zemin oluşturmaya çalışıyorlar. Bu konuyu hafife almasalar iyi olur. Günümüzde çok yaygın olmasa da bu olgu yakın gelecekte toplumun temellerini sarsacak bir salgına dönüşebilir. Hepimize utanç vermesi gereken bu durumun nedeni, şimdiden yarım milyon yaşlının emeklilik hak edişinin son derece düşük olmasıdır. Günümüzde, ev kadını oldukları için hayat boyu emeklilik primi ödemeyen kadınların içinde bulunduğu duruma pek yakında düşük ücretle çalışmakta olanlar da düşeceklerdir. Müstakbel koalisyon ortakları arasındaki asgari ücret tartışmasında bu durum mutlaka göz önüne alınmalıdır. İnandırıcı bir mutabakata varılırsa, sonuç iki tarafın da gözüne kestirdiği asgari emeklilik formülünden çok daha iyi olur. Çünkü asgari emeklilik maaşı yapılandırılma itibariyle sakıncalı olduğu kadar, ömür boyu çalıştıktan sonra bu maaşa muhtaç olanları da devlete el açmaya mecbur edecektir. Bu gerçeği ahlâki gösterişçilik diye elinin tersiyle itenler, haysiyetle yaşlanmanın kendini itina ve erdem gibi değerlere bağlı sayan toplumların vazgeçilmez özelliği olduğunu anlamamış demektir."

Berlin’de yayımlanan Die Welt gazetesinin Almanya’daki asgari ücret tartışmasını konu alan yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

"İşverenlerin talep öne sürmelerini kuşkuyla karşılamak gerekir. Ama bu kez özel sektöre hak vermek gerekir. Sosyal Demokrat Parti ile bazı Birlik partili politikacıların işi olupbittiye getirip kamuoyunu vergi zammına ikna etme girişimlerinin başarısızlığa uğramasından sonra piyasa ekonomisi azmi de kırıldı. Şimdi tam tersi yapılıyor. Birlik partileri koalisyon ön görüşmelerinde asgari ücrete razı olduktan sonra ücret yan maliyetini düşürme niyetinden de vazgeçti. Bakım sigortası primlerinin artacağı şimdiden kesinlik kazandı. Vaat edilen emeklilik zammının primlere yansımayacağı taahhüdünün yalan olduğu kısa zamanda ortaya çıkacaktır. Müstakbel koalisyon ortakları kolay yolu seçiyorlar. Bunun faturası gelecek nesillere çıkacaktır ve bu da hiç adil değildir."