1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

24.05.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay24 Mayıs 2005
https://p.dw.com/p/AbqW

Sosyal Demokrat - Yeşiller koalisyonu tarafından yönetilen son Alman eyaleti Kuzey Ren Vesfalya’da Hristiyan Birlik’in seçimi kazanması üzerine, partisi son 11 seçimden bu yana birincilik yüzü görmeyen Başbakan Gerhard Schröder sürpriz bir atakla, 2006 sonbaharında yapılması gereken genel seçimleri bir yıl öne almak üzere meclisin güven oyuna başvuracağını açıkladı. Anayasal pürüzler giderildiği ve parlamentodan Schröder’in umduğu gibi güvensizlik oyu çıktığı takdirde, federatif yapısı nedeniyle seçimler ülkesi olarak tanınan Almanya 18 Eylül’de yeni hükümetini seçecek. Alman ve diğer Avrupa basınında yer alan yorumlarda çoğunlukla bu konuya değiniliyor. Berlin’de iktidarın Hristiyan Birlik- Hür Demokrat kanadına geçmesinin Almanya ve Avrupa Birliği’ni nasıl etkileyebileceğinin konu edildiği yorumlardan ilkini Süddeutsche Zeitung gazetesinden aktarıyoruz:

“İktidarın en güçlü adayı sayılan Birlik Partileri iddia ettiklerinin aksine henüz dört dörtlük bir program sunacak durumda değiller. Sağlık sigortası reformlarıyla ilgili tutarsız finansman modelleri üreten Birlik partileri olmuştu. Sosyal Demokrat Parti’yi de zorlayan kanatlar arasındaki mücadele, seçim öncesinde bir bütün olduğunu göstermeye çalışan Birlik partilerince örtpas ediliyor. Hristiyan Birlik-Hür Demokrat ittifakı halihazırdaki tek gerçekçi alternatiftir. İktidarın mutlaka el değiştirmesini isteyen oyunu bu ittifaka verecektir. Ama değişim en az iktidarın Sosyal Demokrat-Yeşiller ittifakına geçtiği 1998 yılınddaki kadar riskli olacaktır.”

Berlin’de yayımlanan Die Welt gazetesi ise erken genel seçimlere şu satırları ayırıyor:

“Gerhard Schröder bir devlet adamına yakışır kararlılıkla Almanya’nın yönünü belirleyecek seçimlerin yolunu açtı. İtalyan basını Schröder’in hamlesinin, modern demokrasilerin nasıl yönetileceğine mükemmel bir örnek teşkil ettiğini yazıyor. Gerçekten de Başbakan Schröder eleştiri oklarını üzerinden eksik etmeyenlerin kuşatmasını yarmış oldu. Ama bu karar aynı zamanda siyasi konkordato ilanı da sayılır. Sosyal demokrasinin kendini hangi akıntılara kaptıracağı belirsiz. Önemli olan Birlik partileri kanadının suskunluğu kalkan gibi kullanmaktan vazgeçip açık oynamakta karar kılmasıdır.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi ise 7 yıllık bir aradan sonra yeniden iktidara gelme hayalleri kuran Hristiyan Birlik partilerinin başbakan adayına ayırdığı yorumda şu görüşlere yer veriyor:

“Erken seçim formülünün ortaya atılmasından hemen sonra Hristiyan Demokratlar’ın lideri Angela Merkel’in başbakan adaylığında karar kılınması formalite haline geldi. Son seçime başbakan adayı olarak katılan kardeş parti Hristiyan Sosyal Birlik’in Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Edmund Stoiber’in seçim kampanyasına hangi sıfatla katılacağı belli değil. Birlik kanadı açısından en büyük tehlike, şimdiden zafer sarhoşluğuna kapılmakta yatıyor. 2002 yılındaki genel seçimin kıl payı farkla kaybedilmesi acı bir tecrübe olmuştu. Gerhard Schröder ve Joschka Fischer’in çok iyi seçim kampanyası ustası oldukları akıldan çıkarılmamalı.”

Kölner Stadt Anzeiger gazetesi yorumunda, “Eskiden seçmen sol kanadı reformcu, sağ partileri ise muhafazakar bilirdi. Şimdi ise muhafazakarları daha reformcu sayıyor. Ama aşırı reformlardan canı yananların nasıl saf değiştirdiğini Birlik partileri de unutmamalı” diyor. Westdeutsche Allgemeine Zeitung gazetesi de Berlin’deki iktidar ortaklarının erken genel seçim kampanyasını siyasi şahsiyetlere endekslemekten başka çaresi kalmadığını yazıyor. Stuttgarter Nachrichten gazetesi Başbakan Gerhard Schröder’in durumunu şöyle değerlendiriyor:

“Schröder atak yapmasaydı o da, 1980’lerin sonlarında Helmut Schmidt’in başına geldiği gibi partisi tarafından yıpratılır ve önümüzdeki 15 ay içinde darmadağın edilirdi. Schröder bunu kendine ve ülkeye layık görmedi. Koalisyon politikasının başarısızlığa uğradığını gördükten sonra kesip atması büyük bir fedakarlıktır. Hem insan hem de politikacı olarak, saygı duyulması gereken bir adım atmıştır.”

Almanya’daki siyasi depreme diğer Avrupa basını da geniş yer veriyor. Avusturya’nın Die Presse gazetesi Angela Merkel’in ilk kadın başbakan olma azmini incelediği yorumunda, “ABD’de Jimmy Carter ve Ronald Reagan gibi karizmatik liderler inandırıcılıklarını uygun reformlarla sağlamlaştırıp iktidarın rakip siyasi kanada geçmesini sağlamışlardı. Almanya da böyle bir fırsat bekliyor. Bakalım Angela Merkel’in karizması buna yetecek mi?” diyor.

Liberal Danimarka gazetesi Politiken, Almanya’nın yenilikten kaçınan ve halka eskiyi layık gören geleneksel politikalara veda etmesi gerektiğini, Avrupa solunun ilerleyişinin Almanya’da sona erdiğini ve muhafazakarların “milli devlet” anlayışıyla seçmeni ikna ettiklerini dile getiriyor. Yine Kopenhag’da yayımlanan Berlingske Tidende gazetesi ise “1998’de işsiz sayısı başarımın ölçeği olacaktır” diyerek göreve başlayan Schröder’in yıllarca işsizliğin artmasına seyirci kaldığını, 2002 seçimini şans eseri kazandıktan sonra başlattığı radikal reformların ise Almanya ve bütün Avrupa’daki kemikleşmiş olumsuz zihniyete takıldığını yazıyor.