1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

24.11.2010 - Avrupa basınından özetler

24 Kasım 2010

Dün deniz sınırı yakınlarında yaşanan çatışmanın ardından Kuzey ve Güney Kore arasında tırmanan gerilim bugünkü Avrupa basınındaki yorumların başlıca konusunu oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/QGoU

Güney Koreli iki asker ve iki sivilin öldüğü çatışmayla ilgili İsviçre’den Neue Zürcher Zeitung’un yorumu şöyle:

“Kuzey Kore ekonomik ve uzun vadeli siyasî çıkarlarına aykırı hareket edebiliyorsa, bu, provokasyon için iç politik nedenleri olduğu anlamına da gelebilir. Komünist devlet kritik bir geçiş döneminde bulunuyor. Devlet Başkanlığı’nı babasından devralacak Kim Jong Un, Güney Kore’ye karşı saldırganlığın, generallerin saygısını kazanmasına yarayacağını düşünüyor olabilir. Güney Kore yönetimindeki adaya yapılan saldırı böyle bir hesaba dayanıyorsa, bu Kuzey Kore’deki iktidar değişiminin getirecekleri konusunda iyimser bir mesaj vermiyor.”

Fransa'dan Katolik La Croix gazetesi, Kuzey Kore’nin dünyadaki güç dengeleri açısından rolünü irdeliyor yorumunda:

“Kore sorunu, ABD ile Çin arasındaki güç dengelerine dayandığı için daha da karmaşık bir hâl alıyor. Kore Savaşı’ndan bu yana ABD kendisini Güney Kore’nin hamisi olarak görüyor ve ülkede 28 bin asker bulunduruyor. Diğer yanda ise Çin, Kuzey Kore’nin diplomatik koruma kalkanı ve ticaret vanası konumunda. Kuzey Kore’yi dışarıya açılmaya teşvik etmek Avrupalılar’ın çıkarınadır. Bu ülke dünyadaki nükleer sevkiyatın baş sorumlusudur. Özellikle de Ortadoğu’da. Suriye’nin gizli nükleer programında Kuzey Kore rol oynamaktadır. İran’a uzun menzilli füzeler konusunda teknolojik bilgiyi aktaran da Kuzey Kore'dir. Ve bu teknolojilerin ticaretini yapmaya devam ederek değişik bölgelerde silahlanma yarışını teşvik ediyor.”

Hollanda'dan “de Volkskrant” gazetesi ise “Pekin, Kuzey Kore kartını oynuyor” başlıklı yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Kuzey Kore’yi yatıştırıcı etki yapabilecek tek bir güç var. O da Çin. Ancak Çin yönetimi bu tuhaf komşusunu korumaya devam ediyor. Kısmen, Pyöngyang rejiminin çökmesi durumunda ortaya çıkabilecek kaostan korktuğundan. Ama aynı zamanda Pekin'in kendi gücünü pekiştirmek için Kuzey Kore kartını oynadığına dair açık işaretler var. Ve bu oyunda Çin'in bölgede tansiyonun düşürülmesi konusundaki sorumluluğu ikinci plana düşüyor. Çin'in giderek artan önemi dikkate alındığında tamamen hayalkırıklığı yaratan bir durum.”

Son olarak Luxemburger Wort gazetesinin yorumunu aktarıyoruz:

“Pyöngyang'daki eski Stalincilerin en büyük kâbusu, Güney Kore, Japonya ve Çin arasında kendilerini dışarıda bırakacak bir anlaşmaya varılması. Aynı Gorbaçov ve Helmut Kohl'ün eski komünist Demokratik Almanya lideri Honecker'i gözardı ederek uzlaşmaları gibi. Dolayısıyla son dönemde Çin ve Japonya arasında olduğu gibi, komşu ülkeler arasında yakınlaşma yaşandığında provokasyonların da artması tesadüf değil. Kuzey Kore, Somali gibi içsavaş batağına batmış, ‘iflas etmiş' bir devlet değil. Aksine hayatta kalma savaşı veren, çok iyi donanımlı ve çok tehlikeli bir diktatörlük. Muhtemelen nükleer silahlara sahip böyle bir rejime nasıl yaklaşılacağı konusunda uluslararası topluluk hâlâ bir yanıt bulabilmiş değil. Çünkü Kuzey Kore'nin son müttefiki Çin, Pyöngyang rejimini korumaya devam ediyor. Muhtemelen kapısının önünde bir savaşı, hatta bir nükleer gerilimi Çin de istemiyor. Ama Amerika'nın müttefiki Güney Kore ile arasında tampon oluşturan Kuzey Kore'den vazgeçmeye de niyeti yok.”

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Murat Çelikkafa